Soru şu, Türk olan birisi hangi gerekçe ile” Keşke Yunan galip gelseydi” der, diyebilir?
Bunu diyebilenin kafasının arkasında ne gibi bir Türk düşmanlığı bulunabilir?
Kimilerince tarihçi sıfatı verilen Fesli Kadir, bunları nasıl ve hangi gerekçe ile söylemiş olabilir? Bunu söyleyen birine nasıl olurda tarihçi denilir ve itibar görür?
Diyanet İşleri Başkanlığını Atatürk, yüce İslam dini hurafe ve bidatlardan kurtulsun, bu asil millet Kuran İslam’ı ile tanışsın, akıl ve düşünceyi öne alsın diye kurmuştur.
Atatürk Diyanet İşleri Başkanlığını, din görevlilerini onun bunun kuyruğuna yapışmaktan, onun bunun ağız kokusunu dinlemekten kurtulsun ve bir statüleri olsun diye kurmuştur.
Diyanetin ilk başkanı Rifat Börekçi, eşinin ve kendinin kefen parasını, “Paşam bu parayı alın da ülke kurtulsun” diyerek Atatürk’e verdiği bir kurumdur. Ali Erbaş bunları bilmiyor mu, bilmiyorsa bilmediği bir koltuğa nasıl oturmuştur?
Bu ülke ne çektiyse din adamlarının, din adına verdiği yalan-yanlış-yanlı ve İslam dışı fetvalardan çekmiş ve çekmektedir. Sn. Erdoğan’ın da belirttiği gibi camilere devam neden azaldı? Camiler AKP’nin arka bahçesi, AKP’nin propaganda evlerine dönüştürüldü de ondan değil mi?
Atatürk’ün kurduğu bir kurum, Atatürk’ü unutur ve görmezden gelirse, dedikoduların ve tartışmaların odağı olur.
Ali Erbaş bu ziyareti insani amaçlarla yapmışmış. Öyle denildi.
İnsani amaçla yapılan ziyaret, devletin resmi arabası ve resmi kıyafetiyle mi olur? Kaldı ki Erbaş, hükümetin izni olmadan konuşma rüştüne de sahip değil. Her konuşma ve açıklamasından önce hükümetin ve Sn. Erdoğan’ın ağzının içine bakmaktadır.
Abant platformunun katılımcılarından olan Erbaş, bu davranışıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş gerekçelerine meydan okuyan ve “Keşke Yunan kazansaydı” deme bahtsızlığını gösteren birini neden ve ne amaçla ziyaret etme cesaretini göstermiştir?
Bugüne kadar bu ziyarete ve yapılan eleştirilere ses vermeyen AKP ve Sn. Erdoğan’ın suskunluğu nedendir?
Yoksa sükût ikrardan mı gelmekte?
Diyanetin bu yaptığına, Anadolu’da “yemek yediği kaba pisleme” denir.
Erbaş bu ziyaretiyle, halis amaçlarla kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı’nı da tartışmalara açmıştır ki bu, gaflet değilse ihanettir.
İki cihan Peygamberi, “Vatan sevgisi imandandır” dememiş midir? “Keşke Yunan galip gelseydi” deme alçaklığını gösteren birini ziyaret, hangi vatan sevgisi ile örtüşmekte?
Dünyanın hiç bir ülkesinde, ülkesinin değer ve çıkarlarına hizmet etmeyen din görevlisi, yoktur, bizdekiler hariç. Bizimdin görevlileri (çok azı hariç) nedense hep Arap sevici.
Soru, Yunan galip gelseydi, analarının uçkurları ıslaklıktan geçilmeyecekti. Bunu bilmeyenleri ziyaret hangi dinde kabul görmekte?
NOT: Diyanetin kapatılmasına karşıyım. Atatürk’ün emanetidir. Islah edilip kuruluş amaçlarına döndürülmeli. Kapatılırsa İslam merdiven altına iner. Cemaat ve tarikatların tekeline girer. Böyle bir kampanyayı da doğru bulmuyorum. İstenen de bu.Oyuna gelmeyelim.