Dr. Sadık Ahmet 24 Temmuz 1995’te Batı Trakya Türklüğü için canını ortaya koymuştur

Dr. Sadık Ahmet’in şüpheli bir kazada hayatını kaybettiği gün olan 24 Temmuz’un Batı Trakya Türklüğünün hafızasına derin bir acı olarak kazındığını ifade eden DEB Partisi Genel Başkanı Çiğdem Asafoğlu, Dr. Sadık Ahmet’in canını ortaya koyarak savunduğu haklı davasını Batı Trakya Türkleri olarak yılmadan Dr. Sadık Ahmet’e yakışır bir şekilde devam ettirdiklerini ve gelecek kuşaklara da bu şekilde aktardıklarını vurguladı. Batı Trakya Türk davasının asla bitmeyeceğini ifade eden Asafoğlu “Bu dava Batı Trakya Türklerinin gelecek nesillerinin örf ve âdetlerini koruması ve yaşatması için çok önemlidir. Zira Dr. Sadık Ahmet’in verdiği mücadele var olan bir kimliğin inkâr edilmesine karşıydı” dedi.

Dr. Sadık Ahmet’in hayatını kaybettiği araç, halka sergileneceği korkusu ile gece yarısı DEB Partisi Genel Merkezinden çalındı

8 Aralık 2015 tarihinde DEB Partisinin yeni genel merkezine taşındığında Dr. Sadık Ahmet’in hayatını kaybettiği aracın da yeni genel merkeze götürüldüğünü, taşınma işlemi olduğu için de partinin yeni genel merkezindeki güvenlik kameralarının aktif olmadığını, o güne kadar da Dr. Sadık Ahmet’in hayatını kaybettiği aracın halka özel bir sergi alanında hiç sergilenmediğini ifade eden Asafoğlu, dönemin DEB Partisi Genel Başkanı Batı Trakya Türk davasının önemli isimlerinden Mustafa Ali Çavuş’un DEB Partisinin yeni genel merkezi ile birlikte Sadık Ahmet’in hayatını kaybettiği aracı yeni genel merkezde sergileme projesini hayata geçirdiğini, bu proje duyulur duyulmaz da daha yeni genel merkez tam açılmadan bile halkın akın akın aracı görmeye geldiğini, gelenlerin ise aracı gördüklerinde kanlarının donduğunu söyledi. Ayrıca Asafoğlu, Batı Trakya Türklüğü için çok önemli olan Dr. Sadık Ahmet’in hayatını kaybettiği, üzerinde kanının olduğu aracın Trakya’nın Bekçileri olarak kendilerini adlandıran o güne kadar da hiç bilinmeyen kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından 8 Aralık 2015 tarihinde partinin yeni genel merkezinden çalındığını ve çalan kişi veya kişilerin partinin genel merkezine ciddi hasarlar verdiklerini ifade etti. Saldırganların bulunması için Yunan makamlarına resmî başvuru yaptıklarını, birçok defa da dilekçe verdiklerini ama hiçbir netice alamadıkları gibi davanın rafa kaldırıldığını öğrendiklerini söyleyen Asafoğlu “Bu acı günün delillerini yok ederek mücadelemizi durdurabileceklerini planlayanlar, aslında o gün sadece DEB Partisine değil Batı Trakya Türklerine saldırmışlardır” dedi.

Yunanistan’da Rauf Denktaş ismini anmak sizi hapse götürebilir

Yunanistan’ın Batı Trakya Türkleri üzerinde yıllardır uyguladığı politikanın hiç sapmadan devam ettiğine değinen DEB Partisi Genel Başkanı Asafoğlu, İskeçe Seçilmiş Müftüsü Ahmet Mete’nin DEB Partisinin genel kurulunda yaptığı bir konuşmasında dönemin DEB Partisi Genel Başkanı Mustafa Ali Çavuş’u Rauf Denktaş’a benzettiği için hapis cezası aldığını ve Yunanistan’da Rauf Denktaş ismini anmanın hapse götürdüğünü söyledi.

Yunan makamları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararını uygulamıyor

Batı Trakya Türklerinin en eski STK’larından birisi olan İskeçe Türk Birliğinin Yunanistan’da resmî olarak kurulduğunu ama daha sonra birliğin isminde “Türk” geçtiği için kanuni faaliyetlerinin Yunanistan tarafından durdurulduğunu ve lisansının iptal edildiğini söyleyen Asafoğlu, İskeçe Türk Birliğinin bu davayı 13 yıl önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM ) taşıdığını AİHM’nin de İskeçe Türk Birliğinin bu davada haklı olduğuna hükmettiğini ama AİHM’nin bu kararını Yunan makamlarının uygulamadığını ve İskeçe Türk Birliğinin kanuni statüsünü iade etmediğini söyledi. Bu sıkıntıyı Batı Trakya’da Türklerin kurdukları bütün STK’larda yaşadıkları söyleyen Asafoğlu “Yunanistan’da ben Türk’üm diyenin başına mutlaka bir şeyler geliyor” dedi.

Batı Trakya’da Türk olmanın bir bedeli var ve Batı Trakya Türkleri bu bedeli çok ağır ödüyor

“Her Türk’üz dediğimizde, Batı Trakya’da Türk azınlık yaşıyor dediğimizde, atın bunları bu ülkeden, sınır dışı edin, yakın yıkın gibi sloganlarla karşılaştıklarını ve yaşadıkları bölgenin Yunanistan’ın en fakir bölgesi olduğunu söyleyen Asafoğlu, bunca haksızlığa rağmen ülkelerine karşı hiçbir zaman taşkınlık yapmadıklarını, asla şiddete başvurmadıklarını, her zaman ülkelerine saygı duyduklarını ve duymaya devam edeceklerini, bugün Rodop ve İskeçe şehirlerinin Yunanistan’da suç oranın en düşük şehirler olduğunu söyledi. Ayrıca her zaman meselelerini demokratik yollarla çözmeye çalıştıklarını ifade Asafoğlu “Cesareti seçip demokratik yollarla haklarını arayanları ise ülke yetkilileri köşeye sıkıştığından dolayı görmezden geliyorlar” dedi.