Eğri cetvelle düz çizgi çizilmez!

Abone Ol

Sistem bozuksa, ne yaparsanız yapın sorunlarınızı çözemezsiniz. Bu, eğri cetvelle düz çizgi çizmeye benzer.

CB sistemine geçtiğimizden beri eğri cetvelle düz çizgi çizmeye çalışıyoruz. Her seferinde olmadığını görmemize rağmen aynı yanlışta ısrar ediyoruz.

Bir yönetim biçimi, uygulandığı toplumun siyasi geleneklerine uygun ve denetlenebilir olmalıdır. Bugün CB’nin tasarruflarını denetleyecek hiçbir mekanizma yok.

Locke ve Montesquieu’dan beri, insanlık gücü elinde bulunduranları denetlemek, güç temerküzünün diktaya yol açmasını engellemek için “kuvvetler ayrılığını” uyguluyor. Birbirini sınırlayan mekanizmalar vasıtasıyla toplumun hukukunu korumaya, demokrasinin dejenere edilmesini önlemeye çalışıyor.

Dünya bu noktaya kralların, monarkların, sultanların ceberut yönetimlerini göre göre geldi. Daha insani bir yönetim için tedbir mekanizmaları geliştirdi. Bugün en başarılı, en az sorunlu yönetimler denge ve denetim mekanizmalarına sahip yönetimlerdir. Kuvvetler ayrılığının tam olarak işlemediği demokrasilerde, yöneteni dizginleyen yasal siyasi bir güç olmadığından, her türlü istismar ve otoriterleşme mümkündür. Gelişmiş toplumlar, kuvvetler ayrılığının yanında sivil toplumu ve diğer baskı gruplarını da bu denetime dahil etmişlerdir. Özellikle özgür bir basın, toplumu bu denetime dahil etmek için en önemli -aracı-aygıttır. Onun için diktatörler ve suç eğilimli yöneticiler ilk önce yargı ve basını ele geçirmeye çalışmıştır. Halkı seferber eden, medya yoluyla alacağı haber ve bilgilerdir. Bu kanallar ele geçirilince doğru bilgiye ulaşma ve harekete geçme imkânı ortadan kalkmaktadır.

Kuvvetler ayrılığından maksat, merkezi yönetimin yetkilerinin , yatay bir şekilde anayasal organlar arasında paylaştırılmasıdır. Gücün tek elde toplanması, bir usulsüzlük veya suistimal durumunda yöneticinin hesap vermesini ortadan kaldırdığından giderek hukuk dışılığa yönlendiren bir sisteme dönüşür.

CB sistemi, aslında her şeyi tekelinde toplayan bir tek adam sistemi değildir. CB’ sadece yürütmenin başıdır ve her adımı öteki güçler tarafından denetlenir. ABD sistemi böyledir mesela. Başkan, Temsilciler meclisi ve Senato’dan oluşan Kongre tarafından denetlenir. Meclis üyeleri ayrı partilere mensup olsalar bile başkana karşı bütün olarak hareket eder, yürütmeyi birlikte denetlerler. Kongrenin başkanı yargılamak gibi bir görevi de vardır. Başkan, mahkeme önünde yemin ederek yalan ifade verdiğinde, yalan söylediği ispatlandığında, hukukun çalışmasını engellediğinde, birini yanlış ifadeye teşvik ettiğinde, ülkesine hainlik ettiğinde Kongrenin her iki kanadında 2/3 çoğunluk oyuyla görevinden alınır.

Bir de bu kriterlerin bu ülkede uygulandığını düşünün, özellikle yalan kriterini… ülkede siyasetçi kalmazdı. Başkan görevini yaparken yasal ve anayasal çerçeveye , uluslararası hukuka uymak zorundadır. Uymadığı zaman hakkında görevi kötüye kullanmaktan dava açılabilmektedir.

ABD sisteminde anayasa mahkemesi yargıçları başkanın teklifi ,Senato’nun çoğunluk oyuyla seçilmekte ve - ölünceye kadar- görev yapmaktadırlar. Görevden alınmaları da Kongrenin her iki kanadının 2/3 oyuna bağlı olduğu için çok zordur. Onun için herhangi bir korku veya bağımlılık hissetmeden görev yaparlar.

Almanya sistemi de kuvvetler ayrılığı esası üzerine kurulmuştur. İkinci Dünya Savaşından önce CB sadece yürütmenin bir parçası değil, imparator yetkileri ile donatılmış tanrısal bir kişilikti. CB, ordunun başkumandanı, başbakanı atama, olağanüstü durumlarda yasa çıkarma yetkisine sahipti. Bu yetkilerle CB( Hitler) Almanya’yı felakete sürükledi. Almanya bundan ders alarak hem Cumhurbaşkanını etkisiz ve yetkisiz hale getirdi, hem de Kuvvetler ayrılığı yoluyla CB makamını bir nevi noter durumuna düşürdü.

Türkiye sistemi, “dediğim dedik, çaldığım düdük” şeklinde denetimsiz bir sistemdir. Son sözü hukuk değil yürütmenin başı olan CB söylemektedir. Her şey ve her yetki bir kişide toplanmaktadır. Denetimsizlik politik yanlışları önleme imkanını ortadan kaldırmaktadır. Onun için bu yol ve yöntemle ülkenin biriken problemlerini çözme şansı yoktur. Ülkenin düz bir cetvele, yani kendi kültür ve irfanına uygun çağın aklıyla uyumlu bir sisteme ihtiyacı vardır. Bunun yolu da kuvvetler ayrılığı yoluyla denge ve denetimdir.