100 günlük eylem planında bu soruların cevabı var mı?
2008-2015 yılları arasında Türkiye olarak, insanlık tarihinin son beş bin yılı içinde istisnai bir şekilde yaşanmış olan "BOL PARA-UCUZ KREDİ" döneminde dış piyasalardan yaklaşık 500 milyar $ borçlanarak, har vurup harman savuranlar, topluma tüketime dayalı sahte bir cennet yaşatanlar nihayet milletimizle birlikte, kendileri de yolun sonuna gelmiş bulunuyorlar.
Ülkenin ekonomik verilerine baktığımızda, nasıl bir "milli bekâ" tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuz daha iyi anlaşılacaktır.
- Son 7 yıldır GSYH büyüklüğümüz, nüfus artışına rağmen 850 milyar $ dolar civarına sıkışıp kaldı.
- Bu yıl yaklaşık 90 milyar $ dış ticaret açığı ve 60 milyar $ cari açık vereceğimiz mevcut verilerden görülüyor.
-Bütün iç ve dış borçlarımızın toplamı milli gelirimizin % 150'sini geçmiş ve 1 Trilyon 280 milyar $ civarında bulunuyor.
- Bankaların toplam kredi miktarı 2,4 Trilyon TL civarında ve sorunlu kredi oranı % 3 olarak ilân edilmesine karşın, makyajlı bilançolar sebebiyle, bu oranın yıl sonunda % 8-9'lara çıkacağını herkes biliyor. Bu oranlar kesinleştiğinde, bankaların sermaye yeterlik rasyolarının nereye düşeceğini ve bu alanda da neler olup bittiğini hep birlikte göreceğiz.
- T.C. Hazine'sinin sadece 2018 yılı iç borç faiz ödemelerinin 96 milyar TL civarında olduğunu, 65 milyar TL olarak öngörülen "bütçe açığının" ise yıl sonunda 100 milyar TL'yi geçeceğini, hane halkı borçlar toplamının ise 550 milyar TL civarında bulunduğunu hatırlatmak isterim.
- Ağustos enflasyonunun % 16-17 civarında açıklandığını gördüğümüzde, hazinenin yeni boçlanma faizlerinin % 23'lere çıkacağını, şirketlerin yeni kredi veya kredi yenileme faizlerinin ise % 30'ları bulacağını da bilmenizi isterim.
- Geçtiğimiz yıl 700.000 mükellef olarak sadece 54 milyar TL kurumlar vergisi üretebilmiş olan Türk iş dünyasının, sadece kur farkı sebebiyle bu yıl 300 milyar TL civarında zararı bulunduğunu düşündüğümüzde, bir yıl içinde bulunması gereken 220 milyar $'lık finansman ihtiyacının nasıl ve nereden karşılanacağı sorusu hangimizin uykularını kaçırmıyor ki acaba?
- Türkiye'nin yeni konut talebi yıllık 450.000 adet civarında iken, 2 milyon adet stoka sahip inşaat şirketlerinin, piyasa ve kredi ödemeleri nasıl yerine getirilecek acaba?
- Tüketimi kısmaya dönük olarak açıklanmaya başlanan tedbirlerin hâlâ meselenin tamamını anlamaktan uzak olduğunu, asıl tedbirin "israf ve ihtişam" giderleri başta olmak üzere, devlet harcamalarında "radikal" kısıntılara gidilmesi gerektiğinin bir an önce anlaşılmasını bekliyor ve ısrarla ifade ediyorum ki, 763 milyar TL olan 2018 yılı harcama bütçesinin, yeni yıl da artırılmasını bir tarafa bırakalım, 650 milyar TL civarına çekilmesi gerekmektedir.
-Daha da önemlisi Mart 2019 seçimlerinin erkene alınarak bir an önce yapılması ve iktidarın yıllardır her alanda ertelediği orta ve uzun vadeli yapısal reformlara derhal girişilmesi gerekiyor.
Bütün bu verilerden anlaşılacağı üzere en az üç yıl boyunca çok zor bir dönem geçireceğimizi ve maalesef ÇOK ACI ÇEKECEĞİMİZİ milletçe kabul etmek zorundayız.
Aksi halde, ABD yaptırımları örneğinde olduğu üzere, dış politika ve sınır güvenliğimizde karşılaşacağımız "tehditleri" hamasi nutuklarla def etmemiz mümkün olmayacaktır.