Elazığ/Malatya depremi ile ülkemiz büyük bir felaketin eşiğinden döndü. Depremin şiddeti ile sebep olduğu yıkım değerlendirildiğinde can kaybının beklenenden az olması, Allah'ın bir lütfü olarak değerlendirilebilir.
Müstakil bir evde yaşıyorum, deprem o kadar şiddetli vurdu ki iki katlı bir evde bu sarsıntıyı yaptığına göre Elazığ'ın yıkılmış olduğunu düşündüm. Çok şükür korktuğumuz gibi olmadı. Bunun bir kaç sebebi var, birincisi son yıllarda yapılan evlerin depreme daha dayanaklı olması, yönetmeliklere uygun yapılması. İkincisi Sakarya/Kocaeli depremlerinin toplumda az çok bir bilinç yaratması. Üçüncüsü, devletin UMKE, AFAD gibi kurumlarla, Belediyelerin itfaiye ekipleri ile Jandarma'nın kurtarma birimleri ile depreme daha hazırlıklı olmasıdır. Yıkılan bina sayısının az, gelen kurtarma ekiplerinin fazla olması enkazdan çok sayıda insanın kısa zamanda çıkarılmasına neden oldu. Hakkını vermek gerekirse devlet, belediyeler, ilgili kuruluşlar iyi imtihan verdiler.
Depremden hemen sonra önce bakanların, ardından Cumhurbaşkanının bölgeye gelmesi çalışanlar üzerinde müspet etki yarattı. Çadırlar, yemek servisleri daha düzenli ve dikkatli çalışmaya başladı. İmamoğlu günde 3 bin kişiye yemek verecek bir ekiple geldi, Ankara' belediyesinin kurtarma ekipleri bir kaç saat içinde çöken binaların başındaydı, Mersin, Kahramanmaraş, Yüreğir belediyeleri ve bazı ilçe belediyeleri imkânlarını seferber ettiler. İYİ Parti lideri Akşener, ikinci gün deprem bölgesindeydi, ölenlerin ailelerine taziye ziyaretinde bulundu, yaralıları ziyaret etti, çöken binalardaki çalışmaları takip etti ve siyasi istismara vesile olacak incitici tek laf etmeyerek örnek bir davranış sergiledi. CHP milletvekilleri de baştan beri deprem bölgesindeydi. Kısacası Türkiye Elazığ ve Malatya'yı bağrına bastı. Siyaset kurumu bütün renk ve desenleriyle bir aile gibi hareket ederek iyi bir sınav verdi.
Bu ve benzeri felaketlerde toplumun gösterdiği ortak duyarlılık asla küçük siyasi hesaplara meze edilmemelidir. Siyasi taassupla, yapılan yardımların, gösterilen gayretlerin bazılarını görüp bazılarını yok saymak doğru bir hareket değil. Bu yapana da fayda getirmez, üstelik iyilik fikrini öldürür. Bir siyasi yapının yanlışlarına yanlış diyebildiğimiz gibi doğrularına da doğru diyebilmeliyiz. Ne yazık ki parti taassubu çoğu zaman gözümüzün önünde cereyan eden olayları bile doğru aktarmamıza imkân vermiyor. Bu bağlamda bazı parti genel başkanlarının bölgeye gelmemesini ima yoluyla dahi olsa istismar eden yayınları doğru bulmuyorum. CHP milletvekilleri ilk günden beri deprem bölgesindeydi, çalışmaları yakından takip ettiler. MHP ve Gelecek Partisinden de heyetler gelerek incelemelerde bulundular. İlla herkes gelecek diye bir kaide yok, önemli olan şu veya bu liderin gelmesi değil, depremzedelerin yaraları sarılırken gereken hassasiyetin gösterilmesidir.
Her toplumsal felakette olduğu gibi bu depreminde öğrettiği çok şey var, gösterdiğimiz duyarlılık büyük bir millet olduğumuzu gösterdi. Biz büyük bir aileyiz, öyle bir aileyiz ki felaket anında bütün farklılıklarımızı unutabiliyor, her türlü ihtilafı bir tarafa bırakabiliyoruz. Bu gibi durumlarda tek partim Türkiye, tek bayrağım ay yıldızlı bayrak diyebiliyoruz. Millet dediğimiz birimde budur.
Bir Elazığlı olarak, ilk günden bugüne kadar zor şartlar altında bölgede olağanüstü çaba harcayarak bir çok canın kurtulmasına vesile olan UMKE'ye, AFAD'a, JAK'a Ankara, Mersin, İstanbul, Kahramanmaraş, Yüreğir belediyelerine , Elazığ ve Malatya'yı ziyaret eden Cumhurbaşkanına, İYİ Parti genel Başkanı sn. Meral Akşener'e, Bakanlara, İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu'na ve çevre illerden koşup gelen gönüllülere teşekkür ediyorum. Dilerim birliğimiz her daim böyle olur. Büyük felaketleri küçülten milli dayanışmamızdır.