Erdoğan, Özgür Özel görüşmesi

Abone Ol

Demokrasiler açıklık rejimleridir. Herkesin herkesle görüşebilmesi, ülke sorunlarını konuşabilmesi gerekir. Konuşmadan, görüşmeden hiçbir sorunu çözemezsiniz. Farklı fikirlere sahip olmak, düşman veya hasım olmak anlamına gelmez. Önemli olan her siyasi parti ve heyetin ülke menfaatleri için kafa yorması ve çalışmasıdır.

Özgür Özel -Erdoğan görüşmesine de böyle bakmak gerekir. Bu tip görüşmeleri alan-satan zemininde değerlendirmek demokrasiye zarar verir. Üstelik taraflar arasında diyalog kurma mesafesi açıldıkça rekabet düşmanlığa dönüşür. Siyasi kültürümüz de farklılıkları düşmanlık olarak görmeye veya düşmanlığa dönüştürmeye müsaittir. Hele siyasetin din zeminine kaydırılması, iman/küfür denklemi üzerinde yürütülmesi bunu daha da kolaylaştırır.

Türkiye ciddi bir yönetim krizi yaşıyor. Bunun yegane sorumlusu –ben ekonomistim- diyen, uyarıları dikkate almayan sayın Erdoğan’dır. Lakin bu krizin faturası saray ahalisine değil millete çıkıyor. Dar gelirli daha çok eziliyor. İnsanlar nefes alamaz hale geliyor.

Erdoğan’ın siyaset tarzında, kendi klanı dışında kalanları dinleme, onların düşünce ve fikirlerinden yararlanma alışkanlığı yok. Hatta fetvacısı Hayrettin Karaman bir yazısında; “AKP’ye oy vermeyenlere zimmi muamelesi yapılabileceğini” yazmıştı. Diyanet’in İslam ansiklopedisine göre Zimmi, İslam ülkesinde yaşayan ve cizye karşılığı koruma altında olan gayri Müslimlere verilen isim. Bu, Karaman’ın, AKP’li olmayanları aynı zamanda Müslüman olarak da görmediğinin  karinesi.   Bu anlayıştan hareketle Partiyi dini temsil makamı olarak görmek ve “ben duygusu” şimdiye  kadar  muhalif parti ve liderlerle görüşmeye engel oluyordu. Bu aşılırsa, bundan ülke yararlanır, siyasi rekabetin tansiyonu düşer. Hasımlaşmanın yerini işbirliği alır. Onun için bu tip teşebbüslere iflah olmaz bir karşıtlık duygusuyla bakmamak gerekir. Kimin kimle konuştuğundan daha önemli olan ülkenin bundan ne kazanıp ne kaybedeceğidir.

SİNAN ATEŞ DAVASI

Sinan Ateş iddianamesi sonunda mahkemeye sunuldu. Bir buçuk yılı bulan gecikme –soruşturmanın- kapsamının genişliğinden çok davanın siyasi boyutu ile ilgiliydi. Öyle olduğu için kaç defa soruşturma savcısı değiştirildi. İddianame mahkeme tarafından kabul edildikten sonra şüphelilerin ne kadarının üzerine gidilip gidilmediğini de öğreneceğiz

Onlarca birbirini tanımayan insanın bir araya getirildiği bir davada, kimse üst bir organizasyonun olmadığını söyleyemez. Polisi, Avukatı, torbacısı ve siyasetçisiyle bu insanları bir araya getiren örgüt ortaya çıkarılmadıkça sivrisinekler cezalandırılacak ama bataklık baki kalacaktır. Önemli olan bataklığın kurutulması bir daha bu tarz cinayetlerin olmamasıdır.

Ateş’i bir telefon konuşması dışında yakından tanımadım ama Efendi Barutçu gibi hakperestliğinden şüphe etmediğim birçok isim onun mümin ve ülkücü kişiliğine hep şahitlik ettiler. Yazdığı kitaplar ve akademik kariyeri zaten kalitesini göstermeye kafi.

Ateş, bir defa öldürülmedi, önce bedenen vuruldu sonra da bazı çevreler kendilerine yönelen eleştirileri bertaraf etmek için burada yazmaya gerek görmediğim iftira kampanyaları başlatarak ikinci defa öldürdüler. Şundan eminim, bizde kaliteli her ülkücü, –milliyetçiliği sömürenler tarafından- ya hain ilan edilir, ya da bir şekilde etkisizleştirilir. Sinan Ateş o kervana son katılanlardan oldu. Dilerim adalet tecelli eder, ona kıyanlar hak ettikleri cezayı bulurlar.