Allah insanın kınadığını başına getirmeden canını almaz derler. Son günlerde yaşananlar tam da bu minvalde tarihi tekerrürler. İlk olarak 1994 seçimlerinde başta büyükşehirler bir çok yerde yerel iktidara gelenler, bugün o dönemin egemen ve buyurgan merkezi hükumetinden fersah fersah ilerdeler. O dönemde yerel yönetimleri hukuken yetkilerini maddeten mali imkanlarını kısarak hizmet vermesini engelleyip başarısız olmalarını isteyenler sonrasında ne kadar yanıldıklarını gördülerse bugünküler de elbet görecekler. Esasen kimsenin bir şey anlatmasına gerek yok, bugün muhalif belediyelere yaşatılanlar AKP'lilerin hiçbirine yabancı gelmiyor herhalde. Zira dün kendilerine yaşatılan mağduriyetler bugün katmerlenerek yaşatılıyor millet ittifakının belediyelerine.
Oysa kulaklarımızı tırmalayan söylem; Nereden nereye, yok artık o eski Türkiye değil miydi? Öyleyse aradan çeyrek asır geçti de o günden bugüne ne değişti? Dünkü egemenlerin mantığıyla tercihini beğenmedikleri halkı siyaseten terbiye aracı bugün vatandaşın boğazına girecek bir lokma ekmek oldu. Bu salt bir seçim intikamından öte iktidar olma, hükmetme zihniyetindeki bize özgü bir çarpıklık olmalı. Öyle ki iktidarın sağ, sol, İslamcı, Cumhuriyetçi, muhafazakar yahut liberal olması durumu da değiştirmiyor galiba. Hikmeti hükumet anlayışının temeli olarak merkezi iktidarı elinde tutan herkesimden siyasi kadrolar bir süre sonra daha da merkezileşmeyi mübah sayıp kendilerine tabii bir hak görüyorlar.
Bu durum seçildim öyleyse her istediğimi yaparımcı hastalıklı bir zihniyetin tezahürüdür. Demokrasi kültürünün gelişmediği toplumlarda kökü dışarıda değil içeride ve derinlerde olan bir arâz. Yaşanılan onca acı tecrübeye rağmen demokratik düşünce Türkiye’nin siyasi partilerinde ve siyasi aktörlerinde yeterince yerleşmemiş, olgunlaşmamış hala ham bir fikir galiba. Demokratik yönetimler, siyaseten farklılıklara, çoğulculuğa, hukukun üstünlüğüne, yerelleşmeye, yerele yetki ve kaynak devrine, bir çok kamu hizmetinin yerel yönetimler eliyle yapılmasına dayandığı halen anlaşılamamış olmalı ki,dolap beygiri gibi boşa ve başa dönüş devam ediyor.
Anayasa ve yasalarda seçim usulü, yetkileri, kaynakları, hizmet verme biçimleri açıkça yazılı olmasına rağmen bir kısım Belediyeler sistem dışı görülüyor. Yasalarda merkezi yönetimin rolü belediyeleri düzenleyici ve denetleyici olmak yetkisi var iken, anayasa ve yasa ihlalleriyle engelleniyor. İdarenin bütünlüğü ilkesi çerçevesinde mahalli idareler de yönetim sisteminin ayrılmaz ve vazgeçilmez bir parçası iken başka partilere mensuplar zenci muamelesi görüyor.
Bu arada muhalif Belediyelere yasaklanan sosyal yardım hizmeti, anayasa ve yasalara aykırı biçimde teşekkül etmiş tarikat, cemaatlere serbest oluyor. Örneğin; FM TV'de Fatih Medresesi Vakfı, Kudüs TV'de İnsani Yardım Vakfı, Edessa TV'de Hayır Sancağı, Vuslat TV'de Vuslat Derneği, Lalegül TV'de İsmail Ağa Derneği, Hay Der gibi dernekler gün boyu reklam veriyor, vatandaştan para topluyor. Kayıt kuyut hak getire, kimler tarafından ve nasıl harcanıyor o da bilinmiyor.
Bir de Belediye AKP'li olunca her yol serbest oluyor, istediği biçim ve usulde yardım topluyor ve dağıtıyor. Muhalif Belediyelere yapılmış halkın gönüllü bağışlarına el koyan yüce devletimiz(!) bendesi Belediyelere hesap sormuyor. Hatta son günlerin modası ''ticari sır'' zırhıyla korumaya alıyor. CHP'li Alpay Antmen, Ticaret Bakanlığı’na “AKP’li belediyelerin yurt dışından ithal ettiği ürün ve hizmetleriyle, bunlara harcanan paraları” sormuş. Ticaret Bakanı da bu milletvekiline, “Belediyelere ilişkin talep edilen bilgiler, ticari sır niteliğinde olduğundan, bahse konu talebin karşılanması mümkün bulunmamaktadır” cevabı vermiş. Demem o ki, hükumet bendesini koruma, aharı yok etme düşüncesiyle adaletsizlikte de rekorlar kırıyor.
Kültürümüzde; her insan öncelikle kendisinin, daha sonra varsa bakmakla yükümlü olduğu kişilerin temel ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Bu nedenle sahip olduğu mal ve parayı kendisi ve yükümlülüğünde olan kişiler için harcaması gerekir, anlamında ''Eve lazım olan, camiye haramdır'' sözü vardır. Benim bildiğim akıllı bir yönetim öncelikle kendi halkının ihtiyaçlarını karşılar sonra gerekiyorsa yardım yapar. Ülkemizin bunca eksiği var iken yurt dışına yardım şovuna gerek var sizce? Diğerleri bir yana halka takılmasını mecburi tuttuğu maskeyi dağıtamadığı halde, ABD'ne maske göndermenin mantığı ne? Halk evine hapsolmuş yarınlarda aç kalacağı korkusu yaşarken ecnebilere bu jestler niye? Unutmayalım ki eve lazım olan camiye haramdır.