Millet en zaruri ihtiyaçlarını bile gidermekte zorlanırken, hala kriz yok algısı oluşturmaya çalışıyorlar. AKP'li Mahir Ünal iftar yemeği için gittiği bir öğrenci evinde menemen yemeğine atılan -iki parça sucuğu- gündeme taşıyarak, "bir de kriz var diyorlar" gibi laflar etti. Öğrencilerin yemeklerini tatlandırmak için kullandığı birkaç parça sucuğu öğrencilere çok gördü. Onun üzerinden vatandaşın durumunun iyi olduğuna hükmetti.
Daha önce de gençlerin telefonları üzerinden algı oluşturmaya çalışmışlardı. Ekonomik krizin kendisinden daha ağır olan, bu nobranlık, bu hakikat körlüğüdür.Bir siyasetçinin yemekteki sucuğu gençlerimize fazla görmesinden daha utanç verici bir şey olabilir mi? Sucuk yiyebiliyorsanız ekonomide iyidir, şikayete hakkınız yoktur, mantık bu.
Fakat ucundan kenarından vatandaşın yakınmalarına bakarak evet bazı sıkıntılar var diyen AKP'lilere de rastlıyoruz. En son sayın Erdoğan bazı sıkıntılar olduğunu kabul ederek vatandaşı fedakarlık ve sabra çağırdı. Gerektiği yerde elbette fedakarlık yapılabilir. Ama fedakarlık hep beraber yapılması gereken bir şeydir.Bazıları sefalet içindeyken, bazılarının sefahate devam etmesi değildir.
Erdoğan'ın sekreteri olan bakanlar ağızlarını açtıklarında Cumhurbaşkanımızın- liderliğinde- diye söze başlıyorlar. Bu söz üzerinden arz-ı ubudiyette bulunuyorlar. Liderlik, kıvançta ve tasada birlikte olunca bir anlam ifade eder. Vatandaşa sabır ve fedakarlık tavsiye edenlerin önce bunu kendi davranışlarında, siyasetlerinde göstermeleri gerekir. Liderlik böyle zamanlarda belli olur. Vatandaş iki yakasını bir araya getirmekten, çocuğunun sütünü almakta zorlanırken kendi saltanatlarından taviz vermeyenlerin -fedakarlık çağrıları-toplumda makes bulmaz.
Daha dün bazı gazeteler bir bürokratın altı maaşlı olduğunu yazdılar. Daha önce de üç maaşlı, dört maaşlı bürokratlarla ilgili bir dizi haber yapılmıştı. Millete fedakarlık tavsiye edenlerin önce bu çok maaşlılardan başlamaları gerekmiyor mu? Vatandaşa şunu söylüyorlar; Siz fedakarlık edin, ama benim beş altı maaşlılarım böyle devam etsinler. İşte kabul edilemez olan budur!
Bu derin krize rağmen bu yandaş kollama uygulamasından vazgeçilir mi? Hiç sanmıyorum; çünkü o maaşlarla aslında bağlılığı gevşeyenlere, AKP'den kopma arzusu taşıyanlara bir mesaj veriliyor: Bizimle olursanız sizi maaşa ve zenginliğe boğarız, her şey bizim elimizde, olduğunuz yerde kalın ve bu yağma ekonomisinden siz de payınızı alın. John Keane, yeni despotizmlerin aldatma ve ayartmaya dayandığını söylerken işte bu kamu malını ganimet malı gibi gören iktidarları kastediyordu. AKP'nin tutkalı artık bir dava, bir ülkü, hele din-iman hiç değil. AKP'yi, bu paylaşımdan pay alma arzusu bir arada tutuyor.Onun için vatandaşa fedakarlık tavsiye ederken, yandaşların arpasından her hangi bir kısıtlama yapamıyorlar.
Bu düzen elbette böyle gitmeyecektir.Zam şoklarının etkisini, artık yandaş medyanın yalanları örtemiyor. Vatandaş, zam kırbacı yiye yiye içinde bulunduğu derin uykudan uyanıyor. Din-iman denilerek nasıl aldatıldığının farkına varıyor. Erdoğan'ın Yeni Türkiye'sin bir yanılsamadan ibaret olduğunu görüyor ve kendine yeni bir yol çizmeye çalışıyor.