Fetö Olayının kısa sosyolojik irdelenmesi: Fetö terör örgütü ülkenin de, iktidarın da başını epey daha ağrıtacağa benzemekte.
İktidar, yaptığı bazı tayin ve atamalarla, kafalarda soru işareti yaratıyor. Fetö’nün kalemşörlüğünü yapanlar, Fetö’ünün kurum ve kuruluşlarında bazı üst görev yapmış olanların hükümetçe belli makamlara atanması, kuşku uyandırıyor ve Fetö ile böyle mi mücadele ediliyor sorusunu akla getiriyor.
Fetullah Gülen kimdi? Bir âlim mi, bir evliya mı, ülkenin yetiştirdiği bir değer mi?
Fetullah Gülen, kökü dışarda dini perde yapan bir demokrasi ve İslâm katili mi?
Fetullah Gülen, Dış güçlerin Türkiye’deki Truva atı mı? Mossad’ın, CIA’nın bizdeki taşeronu mu?
Elhamdülillah Müslümanım. “Şeriata karşı mıyım?” sorusunu sorduğumda yanıtım; Hangi şeriat oluyor!..
Bugün bazı merdiven altı cemaat ve kişilerin dillendirdiği ve adına: Şeriat dedikleri öğretilerin hiç birinin yüce Kuran ve kutsal İslam öğretileriyle uzak yakın alakası yoktur.
İslam, canı kutsal bilir. İslam, emaneti kutsal bilir, İslam, çocuğu ve kadını koruyun onlar size emanettir der.
Bunların istediği şeriatta, Hz. Peygamberin hemen vefatından sonra, cinayet var, iftira var, kutsala saygısızlık var. Bunları yapanlarında sahabe oldukları gerçeği var.
Peygamberin cenazesi ortada iken yapılan hilafet tartışması var.
Dört halifeden üçünün: Hz. Ömer’in, Osman’ın, Ali’nin suikastla öldürülmesi var.
Osmanlıyız dedikleri Osmanlı dönemine bakarsak: Yaklaşık ilk iki yüz yıl fena değil. Horasan Erenlerinin tasavvufi yaklaşımları (Ki şeriatçılar buraya batıl derler) ile yükseliş, medeniyet ve fetihler ivme kazanmış. Kadın söz sahibi olmuş, değer bulmuş.
Ne zamana kadar?
Halifeliği getirene kadar!. Halifelikle birlikte şeri hükümler adı altında Arap’ın örfü ve âdeti şeriat olmuş. Hoca Ahmet Yesevi’nin, Şeyh Edebali’nin insan ve sevgi merkezli öğretisi terk edilmiş. Yerine Şeriat denilen tamamen Emevileşen arabesk kültürlü bir Osmanlı şeriatı egemen kılınmış.
Sonuç: Çöküş başlamış. İstanbul’un fethiyle saraya hâkim olan Bizans saray entrikaları ile arabesk Emevi İslam kültürü birleşmiş, adam kayırma, rüşvet, liyakatsızlık, iltimas, acziyet kültür olmuş ve en önemlisi de Türklükten kopuş başlamış ve sarayın olmazsa olmazları arasında başköşeye yerleşmiş. Kardeş katli sıradan hale getirilmiş, devletin bekası adına.
Öyle ki haklının değil, güçlünün haklı olduğu dönem ve halk isyanları başlamış.
Soralım şimdi, bunun neresi şeriat?
Batı koyu Hristiyanlık taassubunu kırıp, medeniyeti ve çağdaşlığı yaşamaya başlamışken, bizler saç-sakal, buruna su kaçarsa, sakız çiğnersem, hilal mi göründü gibi sıradan işlerle uğraşmaya devam.
Günümüze bakınca, gariban Müslümanlar şeriat Türküsü dillerden düşmeyen İslam (!) ülkelerinden, canları pahasına kaçarak; Batının hukukuna ve insan hakları hoşgörüsüne sığınma derdindeler.
Siz hangi Hristiyan ülkesinden bir Hristiyan’ın kaçarak İslam ülkesine, sığındığını gördünüz ya da duydunuz?
Şimdi ben böyle bir şeriata karşıyım desem günah mı işlemiş oluyorum. Başta Fetö olmak üzere dinci cemaatlerin hepsi Müslümanların bu yumuşak karnından beslenmekteler. Şeriatı getireceğim diyen her sahtekâr, bir post kapıyor ve sülük olmaya başlıyor.
Hiç kimse de, yahu şu şeriat nedir diye sormuyor? Fetö, işte böyle ŞERİAT diyerek ülkeyi kaosa sürükledi. Herkesin kendi hür vicdanı: ŞERİATTIR.
Tanrı bu aziz ve asil millete düşünme yetisi ve akıl versin.