“FETÖ’nün bir terör örgütü olduğundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bugün FETÖ militanlarının işlediği birçok cinayetteki sır perdesi aralanmaktadır.” Diyoruz ve bu iddiamıza bizzat FETÖ militanlarının itirafları ile ortaya konan yüzlerce delil sunuyoruz. Ancak özellikle geçmişte FETÖ ile bağı olan, o şeytani yapıya hizmet eden ve bağlılığını “Gassalın elinde meyyit” (Ölü yıkayıcısının elindeki ölü) gibi tesis edenlerle bazı diğer çevrelere bunu anlatmak deveye hendek atlatmaktan zor geliyor.
Neymiş efendim, böyle terör örgütü olur muymuş?
FETÖ’nün terör örgütü olduğunu kabul etmemek için ya kör olmak ya da FETÖ militanı olmak gerekir. Çoğu insan bilgisizliğinden böyle cevap verse de kripto FETÖ militanları sistemli biçimde FETÖ’nün terör örgütü olmadığı propagandasını yapmaya devam ediyor.
FETÖ militanlarına laf anlatılamayacağı açıktır. Bilgisizlikten bunu iddia edenlere ise bazı bilgileri toplu olarak vermenin faydalı olacağına inanıyorum.
Her ne kadar verdiğimiz bilgiler medyada zaman zaman işlense de çoğu hızlı gündemin arasında kaybolup gitmiştir.
Bu şeytani yapı tarafından işlenen cinayetleri, yıkılan hayatları, yok edilen umutları ve 15 Temmuz’da katledilen 252 kişiyi görmezden gelenler elbette bu yapıyı terör örgütü olarak görmez!
FETÖ sadece işlediği fiziki cinayetlerle terör örgütü değil. Bu sinsi örgütün bir de “Dijital ve ekonomik terör” dediğimiz yönleri var ki, bu alanda gerçekleştirdiği operasyonlarla yüzbinlerce kişinin hayatıyla oynamışlardır.
Anlatılan gerçeklerden hareket ederek yıllar önce bu şeytani yapının terör çeşidini “Sofistike Terör” yani “iç içe girmiş, karmaşık, karanlık” bir terör olarak isimlendirmiştim.
Genç yaşlarda ihtilal yapmayı kafasına koyduğunu itiraf eden FETÖ lideri Gülen’in hedefine gitmek için her yolu meşru gören bir psikopat olduğunu da yakinen bilenlerdenim.
FETÖ tarafından direkt veya endirekt öldürüldükten sonra TSK, emniyet ve yargı içindeki asker, polis, savcı ve hâkim militanları tarafından üstü kapatılmaya çalışılan birçok cinayet verdir. Son otuz sene içinde bu yapının direkt veya endirekt olarak işlediği cinayetleri toplu olarak hatırlamak, bu örgütün nasıl kanlı ve karanlık bir yapı olduğunu yeniden göz önüne serecektir. İnşallah bu cinayetleri ayrıntılarıyla “FETÖ’nün İşlediği Cinayetler” isimli kitabımızda yayınlayacağız.
Şimdi isterseniz FETÖ’nün işlediği veya taşeronlarına işlettiği cinayetleri özet olarak hatırlayalım:
Turgut Özal, 17 Nisan 1993 günü kalp krizi geçirerek hayatını kaybettiği iddia edildi. Ama şüpheler bu ölümün FETÖ tarafından işlenmiş bir suikast olduğuna işaret ediyordu. GATA’ya götürülen Özal’ın naaşı, nöbetçi Tabip Binbaşı Mustafa Sarsılmaz tarafından teslim alınmıştı. Bu kişi FETÖ’nün çekirdek kadrosunda yer alıyordu ve 15 Temmuz’dan sonra firar etti. Özal’a otopsi yapılmadı, alınan kan örneği kayboldu. Mezarı açılarak yeniden otopsi yapıldı ama inceleyen uzmanlar, “Zehir var ama zehirlenme yok.” Denilen garip bir rapor hazırlandı. Raporu hazırlayan Adli Tıp başkan ve üyeleri 15 Temmuz sonrası FETÖ’cü oldukları için meslekten men edildi ve tutuklandı.
Özal'ın suikastla öldürülmüş olabileceği ile ilgili soruşturmayı yürüten savcı ve Özal'ın zehirlenmesine ilişkin raporu hazırlayan Adli Tıp Kurumu Başkanının FETÖ üyesi olduklarının ortaya çıkması, Özal suikastında FETÖ parmağı olduğunu açık biçimde ortaya koymaktadır.
9 Ocak 1996’da DHKP-C militanları Fahriye Erdal, İsmail Akkol ve Mustafa Duyar tarafından öldürülen Özdemir Sabancı’nın esas katillerinin bulunmaması için Ergenekon, Hrant Dink ve 17-25 Aralık darbe girişimini organize eden FETÖ’cü militan firari savcı Muammer Akkaş tarafından dosya üç yıl boyunca bekletildi. Bu da FETÖ ile bazı örgütlerin işbirliği yaptığını açık biçimde ortaya koymaktadır. Zaten Emniyetin hazırladığı bir raporda da bu gerçek delilleriyle ortaya konmuştur.
Hizbullah’a yönelik olduğu iddia edilen bir dizi kaçırma eylemi neticesinde ortadan kaybolan ve bugüne kadar da izine rastlanılmayan Cevzet Soysal’ın 1998 yılında yine FETÖ tarafından infaz edildiği öne sürüldü. 9 Kasım 1998’de kaybolmasına rağmen cesedi hâlâ bulunamayan ve Fetöcüler tarafından Hizbullah mensubu olduğu iddia Cevzet Soysal cinayetinin altında örgütün kumpaslarından Ergenekon operasyonları için zemin hazırlama girişimleri yatıyordu.
15 Temmuz günü gerçekleştirilen FETÖ'cü darbe girişimi, Türkiye tarihinde faili meçhul kalmış bir cinayetin dosyasını da yeniden açtı. Diyarbakır Emniyet Müdürü iken 24 Ocak 2001 günü faili meçhul bir suikast ile öldürülen Ali Gaffar Okkan'ın şehit edilmesinin Diyarbakır 8. Ana Jet Üs ve 2. Taktik Hava Komutanlığı’nda görevli FETÖ'cü subaylar tarafından gerçekleştirildiği iddia edildi. Bu Jet Üssü’nün 15 Temmuz darbe girişiminde TBMM’yi bombalayan uçaklara ev sahipliği yapması ve FETÖ’cü subayların Üs’deki varlığı cinayetin arkasındaki FETÖ yapılanmasına delil oluşturdu.
Yahudi asıllı Türk iş adamı olan Üzeyir Garih 25 Ağustos 2001 günü Eyüp Mezarlığı’nda bıçaklanarak bir cinayete kurban gitti. Ancak cinayet dosyası paralel savcılar elinde kapatılmaya çalışıldı. Dosya Ergenekon ile birlikte tekrar açıldı ve Ergenekon zanlılarına yıkılmaya çalışıldı. Cinayeti Ergenekon sanıklarına yıkmak isteyen savcı ve hâkimlerin tümü FETÖ militanı çıktı. Kimi tutuklandı kimisi ise firar etti. Üzeyir Garih’in özellikle Rusya’da açılan okullarla ilgili FETÖ ilişkisi biliniyordu.
Emniyet içindeki FETÖ yapılanmalarını ilk deşifre eden gazetecilerden Necip Hablemitoğlu, FETÖ hakkında yazdığı “Köstebek” isimli kitabı yayınlanmadan kısa süre önce Ankara’da 18 Aralık 2002 tarihinde bir suikastla öldürüldü. Necip Hablemitoğlu cinayetinin FETÖ yapılanmasını deşifre ettiği ve Alman vakıflarla ilgili çalışma yaptığı için öldürüldüğü ortaya çıktı.
FETÖ elebaşı Gülen’in yeğeni Kemalettin Gülen tarafından kışkırtılan Alparslan Arslan 17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay’ı basarak İkinci Daire üyesi Hakim Mustafa Yücel Özbilgin’i öldürmüş ve aralarında daire başkanı Mustafa Birden'in de yer aldığı dört üye ise yaralanmıştır. Yapılan araştırmalar sonunda bu cinayetlerin Danıştay’daki FETÖ yapılanması ile ilgili olduğu ortaya çıktı.
Bir gizlenme ustası olan ve örgütünü dini gizleme ile yürüten Gülen, dini alanında otorite olmak amacıyla kendisine muhalif İslami toplulukları hedefine koydu. İsmailağa Cemaati de bunlardan biriydi. 1998 yılında Mahmut Ustaosmanoğlu'nun damadı ve cemaatin önde gelen hocalarından olan Hızır Ali Muratoğlu camide bir meczup tarafından öldürüldü. Yine 2006 yılında İsmailağa cemaatinin önde gelen hocalarından emekli imam Bayram Ali Öztürk’te cami içerisinde öldürüldü. Her iki cinayeti işleyenler de öldürüldü. Yapılan araştırmalar sonunda bu cinayetlerinin arkasında FETÖ militanlarının olduğu ortaya çıktı. FETÖ özellikle dinler arası diyalog çalışmalarında önünde engel gördüğü İsmailağa cemaatini böylelikle yola getirmişti. İsmailağa mensubu olan Cübbeli lakaplı Ahmet Mahmut Ünlü’nün de fuhuş çeteleriyle işbirliği ortaya çıkıp tutuklanmasının ardından 15 Temmuz’un baş mimarı Adil Öksüz tarafından cezaevinde ziyaret edilmiş ve tahliyesi sağlanmıştı.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetinde FETÖ’nün Emniyet ve Jandarmadaki militanları aktif rol oynadı. 2007 yılında Ogün Samast tarafından öldürülen Dink cinayeti, FETÖ tarafından ulusalcı ve milliyetçi kesimlere yıkılmaya çalışılarak Ergenekon operasyonlarına zemin hazırlandı. FETÖ’nün gazeteci tetikçilerinden Adem Yavuzaslan Dink cinayetini Ergenekon üzerine yıkmak için bir kitap bile yayınladı.
Behçet Oktay Cinayeti
Özel Harekât Daire Başkanı Behçet Oktay 25 Şubat 2009 günü Ankara Dikmen’de bir arabanın içinde ölü olarak bulundu. Cinayete intihar süsü verilmişti. Ancak Behçet Oktay’ın Özel Harekât içerisinde FETÖ yapılanmasına izin vermediği için öldürüldüğü açığa çıktı. FETÖ militanlarının cinayetten altı gün önce Behçet Oktay’ın telefonlarını “Hizbullahcı” olduğu iddiasıyla Fetöcüler tarafından dinlemeye alındığı ortaya çıktı. Dinlemeyi yapan eski İstihbarat Dairesi Başkanı FETÖ’cü Ramazan Akyürek 2015 yılında Hırant Dink cinayetine ilişkin soruşturmada tutuklandı.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun içinde bulunduğu helikopter, 25 Mart 2009 tarihinde Kahramanmaraş'ta düştü. Enkaz üç gün bulunamadı. Enkazın bulunmasının ardından FETÖ’nün elebaşı Gülen, örgüte ait internet sitesinde ‘Alperen ve Liyakat’ başlıklı yaptığı konuşmada adeta suikastı itiraf etti. FETÖ Muhsin Yazıcıoğlu’nu kendisine itaat etmediği için büyük bir suikast planıyla katlettirdi. Suikasttan sonra helikopterin radar altimetresini söken TSK personelleri 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Erdoğan’a suikast timinde yer aldı ve tutuklandılar.
Yarbay Ali Tatar görevi sürecinde FETÖ’cü polis müdürü Yurt Atayün tarafından fişlendi. Yine FETÖ’cü savcı Süleyman Pehlivan tarafından kendisine vatana ihanetten dava açıldı. Akabinde FETÖ yayınları tarafından kendisine karşı sistematik karalama ve iftira süreci yürütüldü. Tüm bu yaşananlar Ali Tatar’ı intihara sürükledi. 19 Aralık 2009 tarihinde Beylerbeyi’nde kaldığı askeri lojmanlarda tabancasıyla intihar etti. Fetöcüler intiharından sonra bile iftira ve karalamalarına devam etti.
FETÖ yapılanmasının lideri Gülen’in cinsel ilişkileriyle ilgili (Gülen’in homoseksüel olduğu ve bir tuvaletçi ile cinsel birliktelik yaşadığı iddia ediliyordu.) kitap yazma hazırlığında olan gazeteci Haydar Meriç, 31 Mayıs 2011 yılında kaçırıldı. Cesedi 18 Haziran 2011’de elleri ve ayakları domuz bağıyla bağlanmış şekilde denizde bulundu. FETÖ’nün emniyet içindeki militanları tarafından öldürüldükten sonra helikopterden denize atıldığı ortaya çıktı.
23 Ağustos 2013 tarihinde HSYK içindeki FETÖ’cü hakimlerin kendilerine biat etmediği için uyguladığı baskı sonucu Hakim adayı Didem Yaylalı intihar etti. Didem Yaylalı’nın hikayesi FETÖ’nün yerleştirme hakim ve savcılarının devlet kurumlarında astlarına yaptığı baskıyı gözler önüne serdi.
19 Aralık 2016'da Türkiye ile Rusya’nın arasını açmak isteyen FETÖ militanları Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’u suikast sonucu katletti. Ankara Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nde görevli tetikçi Mevlüt Mert Altıntaş ve azmettiricileri FETÖ militanları çıktı.
2006-2007 yıllarında 6 ay içinde ASELSAN’da çalışırken esrarengiz bir şekilde çoğu intihar süsü verilmiş cinayete kurban giden yedi mühendisin öldürülmesinde FETÖ’nün parmağı çıktı. Başbakanlık Teftiş Kurulu intihar görünümlü cinayet vakalarını inceledi. Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na sunulan raporda mühendislerin uzaktan elektromanyetik saldırıyla intihara yönlendirildiği tespit edildi.
Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Aselsan, Havelsan, Tusaş, TÜBİTAK gibi kurumlarda, yerli savunma sanayii üretiminde ‘Milli Tank, Gemi, Uçak, Helikopter İHA ve Uzun Menzilli Füze Savunma Sistemleri’ projelerinde çalışan stratejik ve kozmik bilgilere sahip mühendis ve üst düzey yöneticilerin 2008- 2010 yılında FETÖ tarafından illegal olarak dinlemeye alınmaları, genelde intihar süsü verilmiş tuhaf ve şüpheli ölümlerin faillerinin kim olduğunu ortaya koydu.
“Dinler arası diyalog ve hoşgörü” sloganını kendisine maske yapan FETÖ 2000'lerde Hıristiyan yurttaşları hedef göstermekteydi. Bu çerçevede 18 Nisan 2007’de Malatya’da İncil satan Zirve Yayınevi Katliamı gerçekleştirildi. Biri Alman ikisi Türk vatandaşı üç Hristiyan öldürüldü. Ancak FETÖ’nün savcı ve hakimleri açılan dava üzerinden karartma ve kumpas yaptı. Dava sürecinde tanık olarak ifade verenler FETÖ tarafından tehdit edildiklerini itiraf etti.
Milli İstihbarat Teşkilatı bünyesinde büyük hizmetler yapan ve “Hayalet” lakabıyla bilinen Kaşif Kozinoğlu, Orta Asya’da ve Afganistan’da FETÖ yapılanmalarına karşı çıkıyordu. Kozinoğlu, FETÖ’cü savcı ve hakimlerinin kurdukları bir tezgahla Oda TV davası kapsamında tutuklandı. Ancak ne hikmetse hiçbir sağlık sorunu olmayan Kozinoğlu, 2011 yılında Silivri’de kalp krizi geçirdiği iddia edilerek hayatını kaybetti. Kozinoğlu FETÖ’ye bağlı okulların CIA’e rapor verdiğini tespit etmiş ve kapatılmaları için büyük mücadele vermişti. Kozinoğlu cinayetinin FETÖ militanları tarafından işlendiği artık gizlenemiyor.
Defne Joy Foster, 2 Şubat 2011 tarihinde FETÖ tutuklusu Ahmet Altan’ın oğlu Kerem Altan’ın evinde hayatını kaybetti. Taraf gazetesinde Yazı İşleri Müdürü olarak çalışan Kerem Altan FETÖ’nün kumpas operasyonlarının medya ayağında rol alan biriydi. Kerem Altan’ın babası Ahmet Altan ise 15 Temmuz’dan bir gün önce darbenin sinyalini vermiş ve FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanmıştı. Ahmet Altan, örgütü cansiperane savunan bir isim olarak biliniyor. Bu sebeple FETÖ militanı savcı ve hâkimler tarafından cinayetin örtbas edildiği iddia edildi.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük ikinci terör saldırısı 11 Mayıs 2013 günü Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde 2 adet bomba yüklü araç patlatılarak gerçekleştirildi. 52 kişi öldü, 146 kişi ise yaralandı. Soruşturmanın ilerleyen safhasında 1 Ocak 2014’te MİT’e ait yardım TIR’larını durduran ve bu nedenle hakkında soruşturma açılıp tutuklanan FETÖ’cü savcı Özcan Şişman’ın Reyhanlı katliamı sırasında da MİT’ten saldırının istihbaratını aldığı ancak emniyet teşkilatını harekete geçirmediği ortaya çıktı. Soruşturmayı yürüten savcının ortaya çıkardığı ve savcı Şişman’ın Can Dündar’a gönderdiği mektupta MİT’ten istihbaratı aldığını bizzat kendisi itiraf etti.
31 Mart 2015 günü, İstanbul'un Şişli ilçesindeki İstanbul Adalet Sarayı içerisinde gerçekleşen silahlı saldırıda Savcı Mehmet Selim Kiraz DHKP-C örgüt militanları tarafından önce rehin alındı, sonra da şehit edildi. Savcıyı katleden katillerden Şafak Yayla’nın Akyazı Anadolu Lisesi'nde eğitim görürken FETÖ’ye mensup bir dershaneye gitmesi bu cinayette de FETÖ izi şüphesini akıllara getirdi. FETÖ’nün bazı sol örgütlerle işbirliği yaptığı 15 Temmuz sonrası bizzat emniyet raporları ile açığa çıkmıştı.
Savcı Kiraz rehin alındığında teröristlerin kimlikleri bilinmiyordu. Kiraz’ın rehin alındığı ilk dakikalarda teröristlerin ismini FETÖ’den ihraç edilen polis amiri Kadri Cemil Yiğit duyurdu. Hâlen FETÖ tutuklusu olan Yiğit, yüzü maskeli olan teröristi gözlerinden tanıdığını iddia etti.
Teröristin FETÖ firarisi akrabası FETÖ’nün önde gelen isimlerinden emniyet mensubu Ahmet Sait Yayla savcıyı şehit eden terörist Şafak Yayla akraba çıktı. Yayla, Kasım 2015’te ABD’ye kaçtı ve firar ettiği ABD’de Türkiye aleyhine kara propaganda yürütüyor.
FETÖ kendi ifadesiyle daha yirmili yaşlarda darbe yapmayı planlamıştı. Sonunda bu hayaline kavuşmak için 15 Temmuz 2016 tarihinde girişimde bulundu ve Türkiye tarihinin en büyük toplu cinayetlerden birini işledi.
15 Temmuz darbe girişiminde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve ülkenin varlığını tehlikeye düşürmek ve devlet otoritesini ele geçirmek için kullanan FETÖ, o gece gerçekleştirdiği eylemler sırasında büyük çoğunluğu sivil 252 insanı öldürdü, 2 bin 301 kişiyi yaraladı. Tarihte görülmedik bir şekilde FETÖ militanları uçaklarla, helikopterlerle ve tanklarla milletin üzerine ateş yağdırdı.
Rize Emniyet Müdürü Altuğ Verdi 11 Aralık 2018'de makam odasında polis memuru İsmail Hakkı Sarıcaoğlu tarafından şehit edildi. Cinayeti işleyen polisin FETÖ üyesi olduğu 15 ay sonra ortaya çıktı. Sarıcaoğlu’nun FETÖ bağlantıları, örgüt imamlarıyla iletişimleri tespit edildi.
Altuğ Verdi, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sırasında İstanbul Üsküdar İlçe Emniyet Müdürü olarak görev yapıyordu. O gece İstanbul’da darbecilerle göğüs göğüse çarpışmıştı.
Altuğ Verdi’nin örgüte karşı meslektaşları tarafından bilinen tavrı, görev yaptığı birimler ve 15 Temmuz darbe girişimine karşı direnişiydi.
Araştırma derinleştikçe cinayeti işleyen Sarıcaoğlu’nun FETÖ’nün Rize mahrem imamı Kadir Doğan ile hem telefon görüşmeleri hem de yüz yüze yaptıkları görüşmeler tespit edildi.
Yukarıdan beri özetlemeye çalıştığım cinayetler bizzat FETÖ denen CIA tetikçisi örgüt tarafından işlenmiştir. Bu şeytani yapının dijital ve ekonomik alanlarda işledikleri cinayetlerin ise haddi hesabı yok. Bu alanlarda onbinlerce insanın hayatıyla, mesleğiyle ve ekmek parasıyla oynadılar ve örgütlerine maddi kazanç sağladılar
15 Temmuz sonrası tutuklanan birçok örgüt üyesi etkin pişmanlık yasasından faydalanmak için itirafçı oldu ve bu yapının bütün pislikleri ortaya saçıldı.
Bunca itirafa ve delile rağmen hala FETÖ’nün bir terör örgütü olmadığını ileri sürenler bunu cehaletlerinden dolayı yapmıyorlarsa satılmış vatan hainlerinden başkası değildir.
Bir kez daha altını çizerek söylüyorum: FETÖ Türkiye tarihinin en karanlık örgütlerinden biridir ve bir CIA yapılanmasıdır. Bunu böyle görmeyerek onu küçükseyenler, FETÖ’nün bir terör örgütü olmadığını iddia edenler her ne kadar kendilerini gizlemeye çalışsalar da kripto FETÖ militanlarıdır. Bu tipler tarih ve millet önünde elbette hesap vereceklerdir.
FETÖ ile mücadelemiz bu örgüt yok oluncaya kadar devam edecektir.