Osmanlı Arşivinin hafızasının silinmeye çalışılması son anda önlendi.
Hasan Celal Güzel Osmanlı Arşivleri ile ilgili 2006 yılında "Osmanlı Arşivi'ne sahip çıkalım" başlıklı bir yazı yayınlamıştı.
Osmanlı Arşivi'ne sahip çıkalım
1985 Ocak ayının ortalarıydı. 12 Aralık 1984 tarihinde rahmetli </br>Özal'ın Başbakanlık Makamı'na oturduğu gün, ben de Başbakanlık Müsteşarı olmuştum.
1985 Ocak ayının ortalarıydı. 12 Aralık 1984 tarihinde rahmetli
Özal'ın Başbakanlık Makamı'na oturduğu gün, ben de Başbakanlık Müsteşarı olmuştum. İçim yıllardır yanıp tutuşan Osmanlı Arşivi'ne sahip çıkma heyecanıyla doluydu. Özal'ın direktifiyle kaleme aldığım Hükûmet Programı TBMM'de okunup kabul edildikten sonra soluğu İstanbul'da, eski Hazine-i Evrak (Osmanlı Arşivi) binasında almıştım. O zaman birkaç arşiv uzmanı ile bir avuç hizmetliden oluşan arşiv personeli beni karşılayıp Sultanahmet Camii'nin yanındaki Sultanahmet Medresesi'ne götürmüşlerdi.
Medresenin kapalı alanına sığmayan arşiv malzemeleri açıkta avlunun ortasına yığılmıştı. Milyonlarca arşiv belgesi, yağmurun, karın, güneşin altında ortalığa atılmış darmadağın duruyor; aralarında fareler dolaşıyordu. Hiç unutmam; rüzgârda savrulan sararmış kâğıtların arasına girerek çömeldim ve 'İşte benim tarihim!' diyerek hüngür hüngür ağladım. Daha sonra vilâyet binasına gidip Başbakan Özal'a telefon ettim ve durumu anlattım. O da çok müteessir olmuştu. Başbakanlığa bağlı Osmanlı Arşivi'ne sahip çıkma konusunda bana yetki verdi. Hemen o gün, İstanbul Valisi Nevzat Ayaz'ın il özel idaresi için yaptırdığı hizmet binalarını Osmanlı Arşivi'ne tahsis ettirip arşiv belgelerinin taşınmasını başlattım.
Daha sonraki birkaç yıl içerisinde Osmanlı Arşivi'ne, Cumhuriyet tarihinde ilk olarak sahip çıktık. O zamana kadar milyonlarca arşiv malzemesi yok edilmiş, hatta Şeflik Dönemi'nde 1 milyondan fazla arşiv vesikası vagonlara doldurularak hurda kâğıt fiyatına Bulgaristan'a satılmıştı (Şimdi hâlâ bunların tamamını geri almaya çalışıyoruz).
Önce geçici olarak bina meselesini hallettikten sonra bir Kanun Hükmünde Kararname ile (ki, sonradan 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilât Kanunu olmuştur) kanunî dayanağı sağladık ve özel bir sözleşmeli personel imkânı getirdik. Sonra, 250 civarında arşiv elemanı alıp yetiştirdik. Ayrıca, 1985 yılında 3230 sayılı Tanıtma Fonu Kanunu'nu çıkararak, fonun yüzde 20'sini Osmanlı Arşivi'ne tahsis edip kaynak sağladık. Nihayet, 'Millî Arşiv Sarayı' projesini hazırlayıp, Topkapı Sarayı'nın eteklerinde 100 dönümlük bir araziyi Genelkurmay Başkanlığı'ndan alarak İstanbul'u bir kültür ve tarih merkezi hâline getirecek projeyi başlattık.
Lâkin heyhat!.. Yerine oturmamış sistemlerde projeler, ne yazık ki kişilerle kaim oluyor. Bunu bildiğim için merhum Özal'ın 1986 ara seçimlerindeki adaylık teklifini, beni Başbakan Yardımcısı yapma vaadine rağmen reddetmiş ve esas gerekçe olarak da Osmanlı Arşivi'ni yarıda bırakmamayı göstermiştim. Benden sonra, güvendiğimi bildiği Abdülkadir Aksu'yu Başbakanlık Müsteşarı yapacağını ve Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nü de bana bağlayacağını söyleyince teklifini kabul etmiştim. Ancak sözünü tutmadı ve korktuğum başıma geldi.
Osmanlı Arşivi, Türkiye'nin en kıymetli hazinesidir. Sadece Türk tarihi değil, 40'tan fazla bağımsız devletin tarihleri de bu arşivlerde bulunmaktadır. Osmanlı Arşivi'nin önemini anlatmak için sadece Ermeni meselesini düşünmek bile yeterlidir. Eğer biz 1980'li yıllarda Osmanlı Arşivlerini açmasaydık, şimdi Ermeni iftiralarına karşı durabilir miydik?
Lâkin gelgelelim, bizden sonra Osmanlı Arşivi'ndeki çalışmalar fazla bir gelişme gösterememiş ve Millî Arşiv Sarayı Projesi rafa kaldırılmıştır. Hâlen Osmanlı Arşivi'nde, 15'i doktoralı, 56'sı yüksek lisanslı ve 231'i yüksek öğretim görmüş olan 300'den fazla nitelikli personel çalışmaktadır. Fakat ne yazık ki, bunlar en fazla 1.000 YTL civarında maaş alıyorlar. Halbuki, ilk uygulamamızda normal memurun 5 misli aylık almalarını sağlamıştık. Üstelik, sözleşmeli personelin kadro karşılığı ve garantisi yoktur.
Zor şartlarda kanser, tüberküloz, astım ve çeşitli hastalıklara maruz kalarak çalışan bu kaliteli ve fedakâr personelin bir kısmı, özellikle malî imkânsızlıklar yüzünden görevinden ayrılmaktadır.
Genel Müdür Doç. Dr. Yusuf Sarınay'ın değerli çalışmalarını takdirle karşılıyoruz.
Gene dürüstlüğüne, çalışkanlığına ve vatanseverliğine inandığımız Başbakanlık Müsteşarı Prof. Dr. Ömer Dinçer'e güveniyoruz. Ancak, hâlen TBMM Komisyonlarında bulunan Millî Arşiv Kanun Tasarısı birçok hatalar ve noksanlıklarla malûldur. Tasarı'da personel ile ilgili hükümler, son derece sınırlayıcı, ayrıntılı ve kurumun önünü tıkayıcı mahiyettedir. Esasen, personel yönetmeliğiyle düzenlenebilecek bu hükümlerin kanunla düzenlenmesi de muhzurludur.
Ayrıca, ekli cetvellerde sözleşme tavanlarının 1.000 YTL civarında düzenlenmiş olması, Osmanlı Arşivi'nin ana amacına aykırıdır.
Osmanlı Arşivi'nin öneminin şuurunda olduğuna inandığımız Başbakan Erdoğan'dan ve Müsteşarı Dinçer'den, Osmanlı Arşivi ile daha fazla ilgilenmelerini ve mazimize sahip çıkmalarını bekliyoruz.
Gelişmelerden haberdar olmak istiyor musunuz?
Google News’te HaberErk sitemize
abone olun.