Fulya cinayeti davasında mahkeme, sanığın eyleminin niteliğini belirlerken önemli bir karara imza attı. Mahkeme heyeti, sanığın hem soğukkanlılık içinde hareket ettiğini hem de tahrik altında bulunduğunu savunmasının geçerli olmadığını ifade etti. Bu durum, davanın seyrini etkileyen kritik bir unsur olarak öne çıktı.
Gerekçeli kararda, sanığın olay anındaki ruh hali ve davranışları detaylı bir şekilde incelendi. Mahkeme, bu iki durumun aynı anda var olamayacağını vurgulayarak, suçun işleniş şekli üzerinde durdu. Böylece mahkemenin verdiği kararın dayanağı olan hukuki ilkeler netleşmiş oldu.
Bu gelişme, toplumda büyük yankı uyandırırken hukuk camiasında da tartışmalara yol açtı. Sanığın durumu ve mahkemenin değerlendirmeleri üzerine farklı görüşler ortaya konulmaya başlandı.
