~~Arslanbek Sultanbekov meselesi bağlamında bir Türk DÜnyası değerlendirmesi yazısıdır.
Yayınlarsanız sevinirim. İyi çalışmalar...
Galip Erdem, Dombıra ve Türk Dünyası: Bir Turancılık Yazısı ”İç Türklere rağmen Milliyetçi, dış Türklere rağmen Turancı, Müslümanlara rağmen Müslüman olabilen insan, Ülkücüdür!
” Galip ERDEM Bu yazıyı iki sefer yazmak istedim ancak ikisinde de “neyse” diyerek geçiştirdim.
Üçüncüsünde yazmak tabiri caizse vacip oldu.
At izinin it izine karıştığı şu zamanlarda bazı meseleleri dile getirmek ne kadar doğrudur tartışılabilir.
Ama yine at izinin it izine karıştığı devirlerde yaşamış olan Galip Erdem yukarıdaki sözü etmişse demek ki kendi meselelerimizin detaylarını zaman zaman konuşmak gerekmektedir.
Hemen güncel meseleye değinelim. Bilindiği gibi uzun yıllardır Türk Milliyetçilerinin derin muhabbet beslediği, “Dombıra” parçasıyla ünlenen ve sevilen Arslanbek Sultanbekov dün AKP mitinginde sahneye çıkarak Başbakan Erdoğan’la halkı selamladı.
Başbakan’ın eline bir kağıt tutuşturuldu ve Sultanbekov’un adını kağıttan ve “yanlış” okudu. Türk Milliyetçilerinin dillerinden düşürmediği isim kağıttan ve yanlış okundu. Sultanbekov böylece “şarkım siyasete alet edilmesin” derken kendisini siyasete alet etti. Arslanbek Sultanbekov, Türk milliyetçilerini çok üzdü. Ve de öfkelendirdi. Kimileri şimdi siyaset üstülükten, Türklüğün siyasete alet edilemeyeceğinden, Erdoğan’ın bu ülkeyi temsil eden Başbakan olduğundan bahsedecektir.
Bazı duyumlar da Sultanbekov’un tehdit edildiği ve zorla oraya çıktığı yönünde… Bunları külliyen reddediyorum. O miting AKP mitingidir.
Erdoğan Başbakan olarak ülke meselelerini tartışmamakta partisinin propagandasını yapmaktadır. Başbakan orada Başbakan sıfatıyla değil AKP Genel Başkanı sıfatıyla bulunmaktadır.
Bu durum bırakın siyaset üstülüğü, siyasetin dibidir. Türklüğü hakir gören zihniyetin Türklüğün siyaset üstülüğünü falan düşünmesi de mümkün değildir. Başbakan’ın orada tek yaptığı şey milliyetçi camianın şarkının çalınması üzerine gösterdiği tepkiyi bertaraf etmektir. Başarmıştır da. Başbakan’ın niyeti Türklük veya Dombıra olsaydı, Uğur Işılak o rezil yorumlamayı yapmadan önce Nogay’larla ilgilenir, Sultanbekov’u çağırır görüşürdü. En azından adını bilirdi… Kağıttan okumazdı…
Arslanbek Sultanbekov’la birkaç kez sohbet etme imkanı bulmuş biri olarak onun Türkçü ve Maneviyatçı bir düşünceye sahip olduğunu bilmekteyim. Böyle bir düşünceye sahip olan biri nasıl olur da Türklüğü ve milliyetçiliği hakir gören bir siyasi çizginin “elini tutar” ?
Tehdit iddiaları ise komiktir bence. Nazarbayev güya aramışta tehdit etmiş. Diyelim tehdit ettiler, Türkçü bir duruş boyun eğmeyi kabul edebilir mi? Türk milliyetçileri binlerce şehit vermişken, böyle sembol bir meselenin odağındaki insan tehditlere boyun mu eğmelidir? Gerekirse insan gider başka bir ülkeye yerleşir ama boyun eğmez. Bunun örnekleri bugün vardır.
Sürekli Türkiye dışındaki Türklerle ilgili meselelerde: “siyaset üstülük”, “İç siyaseti karıştırmama” gibi söylemleri kullananlar var. Bu yazıyı yazmaya yeltendiğim diğer iki olayda da bunlar oldu. İlkinde Doğu Türkistan Derneği’nin Genel Başkanı Seyit Tümtürk, Rabia Kadir’i Türkiye’ye sokmayan ve Doğu Türkistan meselesini dile getirmeyen AKP iktidarına olan tepkilerini “Katil Çin, İşbirlikçi AKP” sloganlarıyla dile getiren Ülkücülere “çok anlamlı” bir tepki vermiş, hakaretler yağdırmış ve utanmadan polislere “alın bunları istemiyorum bunları burada” diyerek provoke etmişti. O gün oradaydım ve neyin ne olduğunu çok iyi biliyorum.
Bize orada AKP propagandası yapmaya kalkan Uygurları da biliyorum, “bunlar kendilerini AKP’ye satmış” diyen Uygurları da biliyorum. Kimse kusura bakmasın. Bu ülkede Türk Dünyası meselelerini görmezden gelen AKP’ye tepki göstermek Doğu Türkistan davasının bir parçasıdır. Ancak Kayseri’de AKP programlarına katılan, AKP Belediye Başkan adayını yollarda “Gökbayraklarla” karşılayan Tümtürk’ün bunu idrak etmesi mümkün değildir.
Kendisi hakkında pek çok farklı iddia da var lakin burada dile getirmek bize yakışmaz. Doğu Türkistan davası “siyaset üstüyse” onların deyimiyle, Gökbayrakların AKP programında işi ne? Seyit Tümtürk AKP Kayseri Büyükşehir Belediye Başkan adayını alnından öperek karşılamış mıdır? İkinci olay ise geçtiğimiz günlerde Ankara’da yapılan Kırım mitinginde oldu.
Kırım Derneği yöneticileri açılan bir Azerbaycan bayrağına tepki göstermişler. Programda Kırım bayraklarının dışında ve derneğin belirlediği çizgiler dışında slogan olmamasını istemişler. Gerginlik yaşanmış.
Burada meselenin detaylarında suçlanacak taraflar farklı olabilir lakin mesele şudur: Kırım meselesinin en yakın takipçileri Türklerdir. Kırım eğer yalnız kalmamak istiyorsa bu Türklüğe sarılarak olacaktır.
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu gibi büyük bir lider bunun farkındadır. İlk adımlarını hep Türkiye’den atmaktadır. Kendisinin iyi bir Türk milliyetçisi olduğunu da biliyoruz. Ama buna rağmen hala biz Tatarız ve ayrı bir milletiz davası güdenlerin neyin peşinde olduklarını anlamak güç. Geçmişten gelen bu tartışmanın bugün hiçbir anlam zemini yoktur.
Kırımlılar orada dünyaya bir mesaj veriyorlarmış, başka bir slogan veya bayrak olursa kendilerine “pantürkist” derlermiş. Kusura bakmasınlar da orda pantürkistte olsanız, panislamistte olsanız hatta komünistte olsanız Rusya Kırım’ı işgal edecekti. Ve etti de. Uluslararası basın ne yazarsa yazsın bu değişmeyecekti. Uluslararası İlişkiler çalışan biri olarak şunu söyleyebilirim ki, uluslararası siyasette bir ülke bir hamleye karar vermiş ve bunu yapabileceğine kanaat getirmişse bunu yapar.
Ne BM dinler, ne de NATO…
Uluslararası Hukuk zaten büyük güçlerin dışındaki ülkeleri kandırma aracıdır. Kırım’ı, Bosna’da insanlar kıtır kıtır kesilirken gözlerini kapayan Batı ve basını mı kurtaracaktı? Bunların tamamı hikayeden ibarettir. Eğer elinizde yönünü Moskova’ya, Washington’a, Pekin’e çevirebileceğiniz bir füze sisteminiz yoksa, bunu yapabilecek bir gücünüz yoksa gerisi boştur.
Nihal Atsız’ın dediği gibi “Barış, savaşın başka metotlarla devamı ve silahlı savaşa hazırlığın ayrı bir şeklidir.” Diplomasi de bunun bir aracıdır. Türkçülük ve Turancılık Türk Dünyası’nın yegane kurtuluş yoludur. Bunun hangi platformda ve nasıl yapılacağı ayrı bir konudur. Ancak “pantürkist” olmanın veya bir ülkedeki bir siyasi partinin Türk Dünyası meselelerine bakışını eleştirmenin bir şey değiştirmeyeceğini anlamak gerekir.
Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz şunu iyi bilmelidir. İstedikleri kadar Erdoğan’a muhabbet beslesinler istedikleri kadar Ülkücüleri hakir görüp AKP’yi övsünler, AKP’nin gözünde Filistin, Suriye Mısır vs. meseleler her zaman Doğu Türkistan’dan öncelikli olacaktır. AKP sizi susturmak için ABD’nin bazı hamlelerini kendi yapmış gibi gösterecektir.
Birkaç vatandaşlık dağıtıp sizi susturmak isteyecektir. Bunlara kanmamalısınız. Kırımlı kardeşlerimiz şunu iyi bilsinler. Pantürkizm yapsanız da yapmasanız da Dünya’nın size bakışı “Müslüman ve Türk”tür. Siz Batı’nın gözünde Rusya’ya karşı bir koz, Rusya’nın gözünde ise yönetilmesi gereken bir topluluksunuz. Dombıra ise AKP için sadece bu seçimde kullanılacak bir “araç”tır. Yarın Sultanbekov’un bir değeri kalmayacaktır. Hükümet Nogaylar için bir şey yapmayacaktır. Çünkü bu iktidarın Türklük gibi bir meselesi yoktur.
Doğu Türkistanlı İslamcı yapılanmalara bile Müslüman Kardeşler kadar değer vermemektedir bu zihniyet. Vermez. Çünkü siz Türksünüz. Ülkücüleri dışlayarak meşruiyet kazanacağını zannedenler yanılmaktadır. Siz Türk Dünyası’nın çeşitli yerlerinden gelen kardeşlerimiz. AKP’nin gözüne siz zaten meşru değilsiniz. Siz Türkiye’deki bir hemşehri derneği ile eşit statüdesiniz. Oy alınacak bir sivil toplum yapılanmasısınız. AKP sizi böyle görüyor. Bunu idrak edin lütfen.
Türkler eğer içeride ve dışarıda yükselmek ve kalkınmak istiyorsa bunun tek yolu Türkçülüktür. Milliyetçi camiaya mensup olup da bu “siyaset üstülük” söylemini kullanan büyüklerimiz ve küçüklerimiz de kendilerine çeki düzen vermelidir. Türk dünyası Turancılıkla güç kaybetmez, güç kazanır. Eğer güç kaybedeceğini düşünüyorsanız, zaten siz bu davaya iman etmemişsinizdir. Galip Erdem’in dediği gibi “Türk milliyetçilerinin tek meselesi Türk milliyetçileridir”. Bizim meselemiz biziz.
Biz kendi kavram dünyamızı, görüş açımızı kaybedersek bu davaya sadece zarar veririz. Burada sorulması gereken şudur: Acaba bizler yaşanan pek çok olumsuz olaya bakarak davamızın dünya görüşümüzün gücüne olan güvenimizi mi kaybetmekteyiz? Bunu her Türk milliyetçisi kendisine sormalıdır. Bugün iç siyasetimizde yaşanan olaylar hakkında Anadolu insanı milliyetçiliği doğu manasında benimsemiyor, siyasi tercihlerini bu yönde kullanmıyorsa, dış Türkler açısından da durum bu şekildedir.
Türk milliyetçileri hem Anadolu insanını hem de diğer Türk coğrafyalarındaki insanları Türkçülüğe ve Turancılığa ikna etmek için mücadele etmektedir. Etmelidir. Galip Erdem’in sözlerine bakarak iç Türkler de Dış Türkler de Müslümanlar da titreyip kendilerine dönmelidirler.
Ha biz Ülkücüler mi? Yine Galip Erdem’in sözündeki gibi onlara rağmen de onların haklarını savunmaya devam edeceğiz. Ta ki, anlaşılana kadar biz hep “kalabalıklara acıyanlar” olacağız…
Emre Kartal Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Yüksek Lisans Öğrencisi