Türkiye’de siyasiler sıradan insanlara güven vermiyor.
Siyasi partilerde ya tek kişilik bir diktatörlük ya da kendi içinde bir oligarşik düzen var.
Siyasi parti başkanları bir türlü partilisini maraba seçmeni av kendisini de avcı olma durumundan alıkoyamıyorlar.
Çünkü siyaset bazı kişiler için yüksek standartlarda geçinmelerini, lüks içinde yaşamalarını sağlayacak bir iş.
Kötü olan siyasi partileri işgal etmiş olan bu oligarkların siyasi fikirleri de işgal etmiş olmalarıdır.
Ak partiye bir İslam dininin önerilerini uygulamaya çalışan parti diyebilir miyiz? diyemeyiz çünkü toplumda “eğer İslam dini Ak Partililerin yaşamı gibi ise ben başka bir dine mensup olmak istiyorum” diyen insan sayısı hayli fazla.
Fakat İslam dini şeridini kapatmış, din üzerinden siyaset yapıyor ve İslam dinine inananları iğdiş ediyor.
CHP’nin Türkiye’nin kurucu değerleriyle Atatürk’le söylemden başka bir alakası var mı?
Cumhuriyet antiemperyalizm, bağımsızlık ve milliyetçilik temelinde kurulmuş iken; kurucu parti emperyalizm ekseninde bir siyaset izliyor.
Tabii söylemleri öyle değil ama uygulamalarına baktığımızda maalesef durum böyle.
Ama toplumdaki Atatürk, cumhuriyet, bağımsızlık duygularını sömürüyor da sömürüyor.
Türk milliyetçisiyim diyen MHP ve İyi Parti’nin son yıllarda gözle görünür belleklerde kalabilecek bir milliyetçi davranışını kimse görmedi.
Söylemde “önce milletim, sonra partim, sonra ben” olan siyasi duruş “önce ben, sonra partim, kalırsa ki genelde kalmıyor milletim” şeklinde gerçekleşiyor.
Kendisini Türk milliyetçisi olarak tanıtan bir yapı, kendisini gene Türk milliyetçisi olan bir yapıya 2024 yerel seçimlerinde iş birliği teklif etti.
Tamamen parasal, makamsal, oligarşik yapının devamını tasarlayan bir iletişim. Konuşmaların, yazışmaların hiçbir yerinde millet yok.
Bir Türk milliyetçisi partinin yöneteceği belediyenin nasıl olacağı, toplumun parasının nasıl kullanılacağı, belediyeler eliyle bir beka sorunu haline gelen sığınmacı istilacılarla belediye ilişkilerinin nasıl düzenleneceği, belediyelerin harcamalarında halka nasıl hesap vereceklerinin netleşmesi, gösterilecek adaylarda parti başkanlarına sadakat yerine milletine sadakat ve liyakatin aranılacağı, toplumun temel sorunlarına getirilecek çareler.
Tabii konular dahada uzatılıp çeşitlendirilebilir.
Ama bir iş birliği teklifi yapıyorsak bu teklifin milleti ilgilendirir tarafını da açıklayacaksın değil mi?
Teklifin yapıldığı taraf itibarı ile de kabul ve ret şartlarının milletle ilgisini açıklamak lazım değil mi?
Tabii konuşulan, yazılan, tartışılan noktalarda millet kendisiyle ilgili birey göremeyince mutlak bir güvensizlik doğuyor.
Peki güvenmediğimiz siyasi partilere neden oy veriyoruz.
Çünkü demokrasiden vaz geçmek istemiyoruz.
Millet temelli olmayan tüm siyasi girişimlerin şahıslara hizmet edeceği aşikardır.
Türk milliyetçiliğinin Türkiye’de potansiyeli yüzde 75’dir.
Türk milliyetçiliği “Ben Türküm” demekle başlar.
Türk milliyetçisiyim diyen partilerin var olan potansiyelden güdük oy almalarının sebebi söylemlerinde toplumsal ama uygulamalarında kişisel veya Nepotist davranmalarıdır.
CHP de çok dönem milletvekilliği yapanlar tartışılıyor.
Ben milliyetçiyim diyen partilerde seçilen milletvekillerinin dönemini veya aile ilişkileri gözden kaçıyor galiba.
Bugün konuşulan siyaset Türk milletinin siyaseti değil.
Din, Atatürk ve Türk milliyetçisi tüccarlarının siyasetidir.
Bu tip siyaset sadece emperyalizme hizmet eder…