Habererk’in geleneksel iftarı geçen yılları aşan bir ilgiye mazhar oldu. 2015 Kasım’ından beri MHP kongresini toplamak için gayret gösteren isimlerin neredeyse tamamı oradaydı.İftar yemeğinin onur konuğu hiç şüphesiz Meral Akşener’di. Akşener, Bahçeli tarafından el öpmeye alıştırılmış konukların tek tek elini sıktı. Kimini kucakladı,kiminin hatırını sordu,ama bin kişilik salonda dokunmadık insan bırakmadı.
Ülkücüler yıllarca –yönetenleri tarafından-horlandılar,aşağılandılar. Son yirmi yılda,masalarını dolaşıp gözlerinin içine bakarak hatırlarını soran bir liderleri hiç olmadı. Bu tip organizasyonlarda herkesin yemekten önce kutsal bir görevi vardı,el öpmek. Akşener,bu onur kırıcı usulü kaldırdı,hareketle arasındaki münasebeti,eşitler,kardeşler münasebeti haline getirdi. Onun için de gittiği her yerde büyük ilgi görüyor.
Yemekten önce Video konferans yoluyla önce İsmail Türk konuştu. Ülkedeki adalet arayışına parmak basarak;Adalet dağıtmayanlar kadar, adalet aramayanlar da suçludur,dedi.Daha bir çok şey söyledi ama sözlerinin nirengi noktası adaletti. Türk, bugün haksız ve insafsız bir iddianın muhatabı olarak zorunlu hicrette bulunuyor. İsmail bey’i ben Habererk’te yazı yazmaya başladıktan sonra tanıdım. Boynuna bir cemaatin,bir tarikatın hatta bir partinin tasmasını takmayacak ender kişilerden biri. Esaretlerin en ağırı fikri esarettir.İnsanın kendi aklından vazgeçerek bir başka akla teslim olmasıdır. Hayatı doğruları söylemekle geçmiş,bu uğurda bir çok dostu,arkadaşı ile karşı karşıya gelmiş birini,biat mantığının geçerli olduğu adreslerle irtibatlandırmaya çalışmak çok büyük haksızlıktır. Hepimiz işkenceler gördük,acılar çektik, ama yapan bizden değil diye hep sineye çektik. Bugün maalesef muhatap olduğumuz sıkıntıların tamamı –bizden görünenlerden-geliyor.Bu badireler de atlatılacaktır,sebep olanlara utancı,muhatap olanlara şerefi kalacaktır. İsmail bey’in alnı Fetö lekesi tutmaz. Tutmadığını hep beraber göreceğiz.
İftar’ın final konuşmasını sn Akşener yaptı. İstişarelerde ağırlığın –yeni partiden-yana olduğunu söyledi. Barzani’nin 25 Eylül’de yapacağı referandumu hatırlatarak Bahçeli’ye göndermelerde bulundu.İktidarın Barzani’ye tepki koymakta samimi olmadığını,lafla tepki konulamayacağını siyasi ve ekonomik tedbir alınması gerektiğini söyledi.
Akşener’in anlattıklarından, Ramazan’dan kısa bir süre sonra yeni oluşumun ete kemiğe bürüneceği anlaşılıyor. Belli ki yeni parti MHP’nin sınırlı oylarını almak için yola çıkmayacak. Toplumun her kesimine diyalog elini uzatacak, ortak noktası Türkiye’nin birliği olan herkesi bu kutlu yürüyüşe dahil etmeye çalışacak. Doğru olan da bu. Mesele yeni bir parti kurup birkaç milletvekili çıkarmak değil. Bu hiçbir şeyi değiştirmez. Mesele, kar topu gibi çıkarak, çığ gibi büyümek olmalıdır. Türkiye’nin yeni bir partiye değil,yeni bir iktidara ihtiyacı var.Bunu hedeflemeyen bir partinin spor olsun diye ortaya çıkmasının anlamı yok. Ülkücü hareket,geçmişte –küçük olsun benim –olsun zihniyetinden çok çekti.Bazılarının konumlarını koruma hırsı, büyümeyi engelledi.Bundan böyle,-büyük olsun,hepimizin olsun- diyebilen ve rekabetten korkmayan kadrolarla yola çıkılmalıdır.Liderlerin gözüne girerek ikbal arayanların yerini,çalışarak,yarışarak,toplumun vicdanında karşılık bulanlar almalıdır. Çünkü, siyaset her türlü yarışa girebilecek cesarete sahip olanların işidir. Akşener’in engin tecrübesi ile bu yolu açabileceğini düşünüyorum.
Aile sıcaklığında bir iftar yemeği oldu. Türk ailesi İsmail Türk’ün yokluğunu hissettirmedi.Ramazan Akgün, sitenin bir yazarı gibi değil,ikinci bir ev sahibi gibi herkesle ilgilendi. Oğuzhan iyi bir ev sahipliği yaparak bayrağı babasından devralmaya ehil ve hazır olduğunu gösterdi.İnşaallah bir daha ki iftara, İsmail bey aramızda,dava bayrağı en yükseklerde olur.