Ülkücü fikir ve siyaset adamı Ülkücü hareketin tarihini yazan milliyetçi ülkücü camianın kanaat önderlerinden araştırmacı yazar Hakkı Öznur ; Ülkücü camianın önemli isimlerinden 12 Eylül 1980 öncesi “ÜLKÜ KÖY” Genel başkanlığı da yapmış olan kurduğu Ocak yayınları ile Türk fikir ve kültür hayatına büyük hizmetlerde bulunan eğitimci/ yazar Bahattin Ergezer hocayı anlatan bir yazı kaleme almıştır. Yazısında, 43 yıllık bir hukuka ve dostluğa sahip oldukları Bahattin hocanın ülkücü harekete yapmış olduğu unutulmaz hizmetleri ve onun 55 yıllık ülkücü çizgisini, 80 öncesi ve 80 sonrası davaya, harekete, fikir ve kültür hayatına yapmış olduğu büyük hizmetleri anlatmıştır. Hakkı Öznur’un 28 Temmuz günü hakka yürüyen ömrünü ülkücü harekete vakfetmiş tavizsiz Türk milliyetçisi Bahattin Ergezer ağabeyimizle, hocamızla ilgili yazdığı yazının tam metni:

BAHATTİN HOCA DTCF’NİN EFSANE İSİMLERİNDENDİ

68 kuşağına mensup dava büyüklerimizden, dava arkadaşlarımızdan, eğitimci, yazar Dr. Bahattin Ergezer ağabey, Bahattin Hoca’mız, Hakk’a yürüdü, sonsuzluğun sahibine kavuştu. Bahattin hoca ömrünü, Türk milliyetçiliği ülküsüne, Ülkücü harekete vakfetmiş, tavizsiz bir Türk milliyetçisiydi. Milliyetçi-Ülkücü hareketin emektarı ve önde gelen isimlerindendir. Sahibi olduğu Ocak yayınları ile neşriyat faaliyetlerinde de bulunan Bahattin Ergezer hoca’mız, 300’den fazla eserin Türk fikir ve kültür hayatına katılmasını sağlamıştır.

1970’ler Türkiye’sinde, DTCF’nin efsane isimlerindendi. Ankara DTCF’de, devlet ve millet düşmanı komünistlere karşı verilen tarihi mücadelede ön saflardaydı. Mücadeleci karakteri ve dik duruşuyla, Komünist örgütlerin hedefinde olmuştu. Kavga günlerimizde, dönemin bütün DTCF’lileri 68, 78 kuşağının ülkücüleri, Bahattin Hoca’nın DTCF’de, Beşevler’de, üniversitelerde, Ankara sokaklarında kurşunların, taşların, sopaların üzerine korkusuzca nasıl gittiğinin tanığıdır.

DTCF’li Ülkücüler, DTCF-Birlik Platformu’nun kurucu isimlerinden olan, Bahattin Ergezer ağabeylerini çok iyi bilirler. Bahattin hoca gibi DTCF’de verilen şanlı mücadelenin içinde yer almış, destansı mücadele vermiş dava büyüklerini, ağabeylerini, genç kuşak DTCF’li Ülkücüler, asla unutmuyor vefayı, saygıyı, sevgiyi, hürmeti, her zaman gösteriyorlar. Bahattin Hoca, DTCF’li Ülkücülerin düzenlediği bazı etkinliklere katılmış, dava arkadaşlarıyla 12 Eylül öncesinin o destansı mücadelesini anmışlar, aziz hatıraları hep beraber paylaşmışlardır.

52 yıldır DTCF’li ülkücüler; birlik ve beraberliklerini hep devam ettirmişlerdir. Zaman zaman bir araya gelen, birbirlerinden kopmayan DTCF’li ülkücüler, o güzel geleneği devam ettiriyorlar. DTCF toplantılarında, yemeklerde, buluşmalarda beraber olan DTCF’li ülkücülerin bu güzel geleneklerini genç kuşak DTCF’li bozkurtlar da devam ettiriyor. Tarihi mücadelenin ışığında onlar da DTCF’de şanla, şerefle Ülkücü mücadeleyi, inançla, azimle, kararlılıkla sürdürüyorlar.

Hoca, sadece mücadeleci kimliğiyle değil; hareketimizin yayın organlarının çıkartılmasında da emeği büyüktür. Şanlı tarihimizde yer alan ve büyük görevler ifa eden sesimiz ve sözcümüz olan dergilerimizden, gazetelerimizden “Büyük Türkiye’ye Hasret” gazetesi, onun emekleriyle çıkmış ve “Hasret” uzun müddet yayın hayatını sürdürmüştü. Hasret, Ülkücü gençlik hareketine heyecan vermiş, yol göstermiş ve kavga günlerimizin sözcüsü olmuştur.

DARBEDEN SONRA BAŞBUĞ TÜRKEŞ’İ TELEFONLA ARAYAN İLK KİŞİYDİ

12 Eylül 1980 darbesinde, rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş'i yurt dışından telefonla arayan ilk kişidir. Ergezer Hoca, 12 Eylül darbesi olduğunda Almanya’dadır. Avrupa’daki teşkilatımız olan Türk Federasyonu’nda (Avrupa Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu) görevlidir. Bahattin hoca Almanya’dan, Başbuğumuzun darbeciler tarafından götürüldüğü ilk yer olan izmir Uzunada da ki Deniz üssünü arayarak hareketin lideri Alparslan Türkeş ile telefonda görüşmüştü.

Başbuğumuz MSP lideri merhum Necmettin Erbakan'la birlikte İzmir'deki Uzunada Deniz Üssü'ne götürülmüştü. Burada 20 gün kadar kaldıktan sonra Ankara, Mamak'taki Sıkıyönetim Savcılığı'na götürülerek sorgulanmıştı.

Liderimiz Türkeş o telefon konuşmasında Bahattin hoca vasıtasıyla Ülkücü Camia’ya ve aziz milletimize şu tarihi mesajı gönderiyordu: "Darbeyi yapanlar milliyetçi harekete düşmandırlar. Bu işin başındakiler dostla düşman tefrikini yapmaktan acizdirler. Darbeyi yapanlar dışarıya bağımlılar. Arkalarında ABD var. Dolayısıyla bunlara asla destek verilmesin "

BAHATTİN HOCA CUNTA TARAFINDAN ARANAN ÜLKÜDAŞLARIMIZA SAHİP ÇIKMIŞTIR

Bahattin hoca Mevkii Hastahanesi'nde tutuklu bulunan Başbuğumuz Alparslan Türkeş'le dışarıdaki temasları sağlayan sayılı insanlardan biridir. Hatta lider Türkeş'i hapisten kaçırma planları yaparak, arkadaşları ile kaçıracakları sırada Konsey'in ve emniyet birimlerinin işten haberdar olmaları üzerine bu işten vazgeçmişlerdir.

Bahattin Ergezer ağabey, hem Başbuğumuz Alparslan Türkeş ile hem de cezaevlerinde yatan ülküdaşlarımızla onların aileleri ile şehitlerimizin aileleri ile ilgilendi. Ocak Kitabevi, teşkilat vazifesi gördü. Aranan, zor durumda olan birçok ülküdaşımız Ocak Kitabevi’ne mutlaka uğrar, gelişmeleri öğrenir, ailesi, dava arkadaşlarıyla irtibat kurardı.

12 Eylül sonrasının ağır şartlarında, cezaevlerinde yatan dava arkadaşlarımıza ve onların muhterem ailelerine yardımcı olabilmek için canla başla çırpınan dava arkadaşlarımızdandı. Hizmetlerine, fedakârlıklarına, çabalarına şahidiz.

BAHATTİN HOCA 12 EYLÜL SONRASIDA BÜYÜK HİZMETLER YAPTI

12 Eylül darbesinden sonra Elif Kitabevi, Ocak Kitabevi ismini aldı. Yine burada ülkücü faaliyetler devam etti. Bahattin hoca Elif kitabevini bir süre sonra İsmail Muslu amcaya devretti. Oda kısa bir süre sonra Ülkücü İşçiler Derneği eski genel başkanlarından Vedat Alagöz’e devretti. Ocak kitabevi daha sonra kapandı. Hacı Bayram’dan ayrıldıktan sonra Bahattin hoca Ocak yayınlarını kurdu. 12 Eylül 1980 öncesinde olduğu gibi, 12 Eylül sonrasında Ülkücü harekete büyük ve unutulmaz hizmetlerde bulundu.

Ocak yayınları, Türk fikir ve kültür hayatına çok büyük eserler kazandırdı. Kimileri hareketle yolunu ayırıp başka yollara saparken, Bahattin Hoca, ocağımıza, teşkilatımıza, hareketimize, davamıza sahip çıktı. Bir dava adamının yapması gereken her şeyi yaptı. Ülkücü harekete emeği, hizmeti büyüktür. Allah razı olsun.

ÜLKÜCÜ VEFA ADAMIDIR

Başbuğ’un yol arkadaşı olmak gibi bir bahtiyarlığa ermiş olan, gerçek bir mücadele ve dava adamının hizmetlerini görmezden gelip, hak ettiği saygı ve değeri göstermeyen bir kısım vefasızlar da olsa, bizler 78 kuşağının ülkücüleri olarak Bahattin ağabeyin, hocamızın, büyük hizmetlerini, tarihi mücadelesini bilen ve unutmayan ülküdaşlarıyız, gardaşlarıyız.

Vefa samimiyettir, vefa doğruluktur, vefa sadâkattir, vefa ahdinde durmak, ahde bağlı olmak, emanete riayet etmektir. Vefası olmayanların davası da yoktur, geleneği de yoktur; geçmişi, geleceği de yoktur.

Büyük davalar, davaya adanmışlık ve vefa üzerinde yükselir ve zaferle taçlanır. Onlar, sonsuzluğun sahibinin yolundadırlar. Ve ötelerin ötesini düşlerler, düşünürler. Ülkücülük/Alperenlik, davaya adanmışlıktır, vefadır, kadirşinaslıktır.

Ülkücülük davası; sözünde duranların, ahde vefa gösterenlerin davasıdır. Kula vefası olmayanın Hakk’a vefası olmaz. Vefa imandandır, vefası olmayanın imanı da olmaz.

BAHATTİN HOCAMIZI HACI BAYRAM’DA ELİF/ OCAK KİTABEVİ’NDE TANIDIM

Hoca’mızı 12 Eylül 1980 öncesi Hacı Bayram’da Elif Kitabevi’nde tanıdım. Tanıdığımda ÜLKÜ-KÖY Genel Başkanı’ydı. Hatıralara daldım. Geçmiş, gözümün önünde canlandı. Ulus’tan, Hacı Bayram Camii’ne giderken sağ ve sol tarafta kitapçılar vardır. Bu kitabevleri milliyetçi, muhafazakar görüşe sahipti. Risale-i Nur geleneğinden gelen birçok Nurcu yayınevleri, bazı tarikatların yayınevleri ile birlikte siyasal İslamcılığı benimseyen yayınevleri de vardı. Ankara’da geleneksel sağ yayınevlerinin kitapları burada sergilenirdi. Kitapseverler buraya mutlaka uğrardı. Sağ tarafta bulunan merdivenlerden çıkılan birçok kitapçıların yer aldığı yerde Hacı Bayram, Ülkü Ocakları’na ait çay ocağımız vardı. Adı Fatih Kıraathanesi’ydi. Sahibi MHP üyesi, Güleryüz Kitabevi’nin sahibi olan kıymetli büyüğümüz, İsmail Muslu amcamızdı. İsmail amca, bütün ülkücülere maddi ve manevi yardımda bulunmuş, kıymetli bir büyüğümüzdü. (Şu an 90 yaşında. Allah sağlık, sıhhat versin) Oğlu Cevdet Muslu da dava arkadaşlarımızdandır. Hacı Bayram ülkücülerindendir. Her zaman mücadelemizde yanımızda yer almış, kavgalara katılmış bir ülküdaşımızdır.

İsmail amca, Fatih kıraathanesini işletmeleri için Hacı Bayram teşkilatımıza vermişti. Resmi olarak Hacı Bayram Ülkü Ocakları binamız yoktu. Ancak bu çay ocağı, gayriresmi olarak Ülkü Ocakları vazifesi görüyordu. İçerisi genişti, 20-30 kişi alırdı. Ulus bölgesinde okuyan, özellikle birinci sanatta okuyan liseli ülkücüler, burada toplanırdı. Buradan toplu halde okula giderlerdi.

Kıymetli büyüğümüz İsmail amcamız, çay ocağının arkasındaki sokakta, üç katlı, on dört odalı evini de Ankara Ülkü Ocakları’nda görev yapan, Beşevler bölgesinde okuyan ülkücü öğrencilere tahsis etmişti. Birçok ülkücü genç bu evde kalmıştır. Teknik Eğitim’de okuyan Necmettin Karakuş ağabey başta olmak üzere birçok dava arkadaşımız, teşkilat evi olan bu yerde kalmıştı.

Fatih çay ocağının yanında, Aykut Edibali’nin liderliğindeki “Yeniden Milli Mücadelecilerin” “OTAĞ” Kitabevi vardı. Onun yanında siyasal İslamcılardan Yaşar Kaplan’ın “Gazve” Kitabevi vardı. Siyasal İslamcı yazarların kitaplarıyla beraber İran devriminin etkisiyle Ayetullah Humeyni’nin Türkçeye çevrilen kitabı da ve yine İran yanlısı propaganda kitapları da burada Gazve vb. bazı kitapevlerinde satılırdı. Kimisi İrancı, kimisi Selefi olan siyasal İslamcılar, Ülkücü düşmanıydı.

HACI BAYRAM ÜLKÜCÜLERİ BAHATTİN HOCA’YI ÇOK SEVERDİ

Gazve Kitabevi’nin yanında Bahattin Ergezer ağabeyin başkanlığını yaptığı “ÜLKÜ KÖY” teşkilatımıza ait “Elif” Kitabevi vardı. Bu kitabevinde çalışan kişilerden biri de Komünistler tarafından darbeden kısa bir süre önce şehit edilen Sivaslı ülküdaşımız, güzel insan, aziz şehitlerimizden Şehit Yunus Solmaz ağabeyi ve Hakk’a yürüyen kıymetli ağabeyimiz Bahattin Ergezer’i de Elif Kitabevi’nde tanıdım, tanıştık.

Hacı Bayram bölgesinde mücadele eden dava arkadaşlarımız, Bahattin ağabeyi, Hoca’mızı çok iyi tanırlar. Hoca, kendine has üslubuyla bizlere Ülkücü hareket ve Türk-İslam Ülküsü üzerine seminerler verirdi. Beşevler bölgesindeki okullarda okuyan ülkücü öğrencilerin Hacı Bayram civarında kaldığı evlere ziyarete gelirdi. Ülkücü gençlerle sabahlara kadar ülke ve dünya meseleleri üzerine sohbet ederdi. Ankara Ocağı’nda görev yapan birçok dava arkadaşımız da Hacı Bayram’daki teşkilat evlerinde kalmış, zaman zaman Ulus bölgesindeki genç liseli ülkücülere yardım ederlerdi. Elif Kitabevi, Hacı Bayram Camii’ne gelen ülkücülerin ilk uğrak yeriydi. Ulus bölgesindeki çalışmalarımızda merkez üssü gibiydi.

AZİZ ÜLKÜDAŞLARIMIZ, CAN GARDAŞLARIMIZ GÖZLEME KARDEŞLER, HACI BAYRAM’DA ŞEHİT EDİLDİLER

Öyle Bir Geçer Zaman ki…. 12 Eylül 1980 öncesiydi. Zor ve fırtınalı yıllardı. Ölüm kol geziyor, kızıl namlular kan kusuyordu. Bizler de o büyük ve tarihi mücadelede, Ankara Hacı Bayram Camii’nin bulunduğu yerde, (kitapçıların yer aldığı) bölgede Ulus’ta (o zaman merkez ilçe) genç ülkücüler olarak komünistlere karşı ölümüne bir mücadele veriyorduk.

Sağımız, solumuz komünistlerin hakimiyeti altındaydı. Ulus, Anafartalar, Hacı Bayram, İsmet Paşa, Öncüler, Yancılar bölgesinde birçok dava arkadaşımız, ülküdaşımız, komünistler tarafından şehit edildi. MHP Merkez/Ulus ilçe başkanımız, mühendis Şahin Bingöl ağabey, 24 Aralık 1979 günü, MEB’de memur olarak çalışan Hasan Kerim Gözleme ülküdaşımız da 17 Ağustos 1980 günü, Hacı Bayram’da, Dev-Yol militanları tarafından şehit edilmiştir. (10 Temmuz 1977 günü de abisi Mehmet Ali Gözleme ülküdaşımız ve Sıtkı Aydın ülküdaşımız, “Kurtuluş” adlı komünist örgüt tarafından şehit edilmişti).

ELİF KİTABEVİ GENÇ ÜLKÜCÜLERİN BULUŞMA VE TOPLANMA YERİ

1980 öncesi, Ulus Birinci Sanat’ta (meslek lisesinde), Gazi Lisesi’nde, Anafartalar Lisesi’nde okuyan Ülkücü liseliler, POL-DER’li polislerin sürekli baskılarıyla, zulümleriyle karşı karşıyaydı. Anafartalar Karakolu, biz ülkücü gençlerin ikinci adresi olmuştu. Ulus bölgesinde bulunan okullarda çıkan kavgalardan sonra solcular tarafından isimleri verilen ülkücüler gözaltına alınır, kimi zaman tutuklanır, önce Ulucanlar (Sıkıyönetimin ilan edilmesiyle) daha sonra Etimesgut ve Mamak Cezaevi’ne gönderilirdi.

Her hafta Cuma günleri, Hacı Bayram Camii’nde namaz bitiminden sonra Hasret, Genç Arkadaş, Nizam-ı Alem, Ülkü Ocağı, Birliğe Çağrı gibi dergilerimizin propagandası ve satışı yapılırdı. Yayınlanan bildirilerimiz Hacı Bayram’dan başlayarak Anafartalar, Ulus, Sıhhiye, Dışkapı vb. semt ve mahallelerde dağıtılırdı.

Bayram Ülkü Ocağı faaliyeti yürüten yerimiz ve yanı başında bulunan Elif kitabevi’miz, zaman zaman POL-DER üyesi komünist polisler tarafından basılırdı. O süreçte Hacı Bayram bölgesinde, Ulus bölgesinde mücadele veren ülküdaşlarımızdan Anafartalar Karakolu’na düşmeyen yok gibidir. Gözaltılar, tutuklanmalar, içeriye girişler-çıkışlar her ülkücünün yaşadığı durumlardı.

Bahattin Hoca, o yıllarda hep Hacı Bayram ülkücülerine sahip çıkmış, kol kanat germiş, karakola düşen arkadaşlarımızdan, okul problemi olan arkadaşlarımıza kadar her ülkücü genç ile yakından ilgilenmişti.

HİLAL’İ ÇİĞNETMEYECEĞİZ

Bahattin ağabey ile ilgili, Elif/Ocak Kitabevi ile ilgili onlarca hatıram var. Ancak bunlardan en önemlisi, önce gözaltına sonra tutuklanmama ve 163. maddeden şeriatçılıktan yargılanmama neden olan bir eylemdi. 1979 sonunda Sovyet emperyalizmi, Afganistan’ı işgal etmişti. Rusya’nın Afganistan’ı işgali, o süreçte Ülkücü Gençlik Derneği’nin önderliğinde bütün Türkiye’de yüz binlerin katılımıyla protesto edilmişti. Türkiye’nin dört bin yanında mitingler, yürüyüşler düzenlendi. Sıkıyönetim olan bölgelerde bile gösteriler yaparak Afgan cihadına destek vermeye çalışıyorduk.

1980 yılının Ocak, Şubat, Mart ayında Rus emperyalizmi tarafından işgal edilen Afganistan'la ilgili mitingler, yürüyüşler ve konferanslar yapılmıştır Yapılan kızıl işgal, ülkücü gençlik tarafından kitlesel gösterilerle her yerde lanetlenmişti. ÜGD Genel Merkezinin önderliğinde bütün Türkiye'de düzenlenen, Almanya'daki ülkücüler tarafından da kınanan işgalle ilgili en geniş haberler Birliğe Çağrı Gazetesi'nin 1980 yılının Ocak ,Şubat, Mart tarihli sayılarında geniş şekilde yer alıyordu.

Türkiye'nin her köşesinde "Taş medreselerde" bulunan Ülkücüler de Afganistan'ın işgalini protesto ediyorlardı. İstanbul Askeri Cezaevinde yatan Ülkücüler basına bir açıklama yaparak Allah rızası için bir hafta oruç tutacaklarını, Afganistan'da direnen İslâm Mücahitlerine maddi yardım yapma imkânı olmadığını belirtmişlerdi. Ankara'da da Mamak Askeri Cezaevinde yatan Ülkücülerde bir hafta oruç tutuyorlardı. Cezaevlerinde yatan ülkücüler yaptıkları açıklamalarda " Afgan Mücahitleriyle beraberiz, Zafer inananlarındır." diyorlardı.

Ülkücü gençliğin önderliğinde, "Hilali Çiğnetmeyeceğiz", "Vur Afganlım Vur, Gün namus Günüdür", "Kahrolsun Sovyet Emperyalizmi", "Müslümanlar Küfre Karşı Tek Yumruk", "Yaşasın Afganistan Direnişimiz" sloganlarıyla, onbinler bir çok il ve ilçelerde meydanlardaydı. Bu gösterilerle ilgili Birliğe Çağrı Gazetesi'nin 20 Şubat 1980 tarihli 4. sayısında manşet şöyleydi.:

HİLÂLİ ÇİĞNETMEYECEĞİZ

VUR AFGANLIM NAMUS GÜNÜDÜR.!

"Kahrolsun Yerli Babrak Karmallar"

"Rusya Afganistan'dan Defol"

Hareket milletiyle omuz omuza Sovyet emperyalizmine ve onların yerli uşaklarına karşı yürümüştü. Bu yürüyüşlerde milletimiz yalnızca Afganistan'ı işgal eden Rusya'ya değil, utanmadan bu işgali alkışlayan "Yaşasın Sovyetler Birliği" çığlıkları atan Sovyet uşaklarına da tepkisini koymuştu.

Ülkücü Hareketin miting ve yürüyüşleri Türkiye'nin bir Afganistan olmasını isteyen hainlere bir ihtardı. Ülkücü Hareketin yürüyüşü ve mitingleri "milli birlik ve beraberlik ruhunun" şahlanış örnekleriydi.

Dönemin ÜGD Genel Başkanı Hasan Çağlayan da düzenlenen bir mitingde şu konuşmayı yapmıştı:

“Rusya Afganistan'dan defolana kadar, Türkiye'deki Moskoflar susana kadar sürecektir. Tekrar tekrar söylüyoruz. Onlar bugün Afganistan işgalini ellerini patlayıncaya kadar alkışlıyorlar. Mitinglerinde Ay - Yıldızlı bayrağımız yerine, kızıl bayrak taşıyıp, kongrelerinde "Yaşasın Sovyetler Birliği" diye haykırıyorlar

Fakat şimdi bütün vatan sathını saran dalga dalga mitinglerimizde gördükleri milli birlik ve beraberlik ruhu, onların yüreklerine korku saldırmıştır. Onlara meydanın boş olmadığını göstermiştir. Türkiye'de Moskof ellerini görmek için iştah ile yalananlar hüsrana uğrayacaktır. Yüce Allah, Afganistan'da Moskof'a karşı yiğitçe çarpışan mücahitlerimize yardım edecektir.”

POL- DERLİ ÇETELER ELİF KİTABEVİNE BASKIN DÜZENLEDİ

Anadolu’nun dört bir yanında düzenlenen gösterilerde “Kahrolsun Sovyet Emperyalizmi" sloganları atan Ülkücü Gençler gösteriler sırasında Sovyet bayraklarını da yakmışlardı. Bahçelievler camiinde Afganistan'ın işgalini kınayan bir konuşmada yapılmıştı. Hacı Bayram ülkücüleri olarak bizler de Ulus bölgesinde bildiriler dağıttık, yürüyüşler düzenledik. Hacı Bayram Camii’nin önünde, ÜGD genel merkezinin hazırladığı el ilanlarını, bildirilerini bütün Ulus bölgesinde dağıttık. “Birliğe Çağrı” dergimiz Afgan cihadını ele alan bir sayı da çıkarmıştı.

Biz Ülkücüler, bu faaliyetlerimizi yaparken bir Cuma günü Hacı Bayram Camii’ne dışardan Akıncılar derneğine mensup MSP yanlısı gençler de gelmişlerdi. Hacı Bayram bölgesinde güçleri de yoktu, etkileri de yoktu. Ancak bir plan dahilinde onlar da Afganistan’ın işgalini protesto etmek için Hacı Bayram’ı seçmişlerdi. Akıncılar, namaz sonrası dışardan gelen mensuplarıyla kendi sloganlarını atarak yürüyüşe geçtiler.

Ulus bölgesindeki okullarda okuyan ülkücü gençler, Hacı Bayram’da toplanırdı, Cuma namazını genelde Hacı Bayram Camii’nde kılarlardı. Biz de her zamanki kalabalığımızla “Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın” sloganıyla, işgal ordusu kızıl orduyu lanetleyen sloganlarla Ulus’a doğru yürüyüşe geçtik. Daha sonra polislere yardıma gelen, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’na mensup askerler yolu kesti. Tekrar, Hacı Bayram’a döndük. Aradan fazla zaman geçmeden Hacı Bayram’ın hemen girişinde bulunan Anafartalar Karakolu’nda görevli, Marksist-Leninist zihniyetli, kızıl örgüt POL-DER mensubu polisler, kendilerine destek veren askerlerle Hacı Bayram Camii’nin etrafını ve kitapçıların bulunduğu yeri sardılar.

Hacı Bayram’da teşkilat vazifesi gören ocağımızı ve yanı başında bulunan Elif Kitabevi’ne baskın düzenlediler. Bende Elif kitabevindeydim. Bizleri gözaltına aldılar. Daha sonra Etimesgut askeri cezaevine gönderildik. Bizim dışımızda o gün gösteri yapan Akıncılara mensup bazı gençleri de almışlar, onları da Etimesgut askeri cezaevi’ne getirdiler. 163. maddeden yargılandık. Bir süre yattıktan sonra tahliye edildik.

ÜLKÜDAŞLIK HUKUKUMUZ KUTSALDIR, TARİHİ VE KUTLU BİR BAĞDIR

Tarih akıyor zaman akıyor. Zor bir dönemden geçiyoruz. Bu süreçte, ülküdaşlık ilişkilerini zedelemeyelim. Bu zorlu süreci birlik ve beraberlik içerisinde aşmaya gayret edelim ve her şart altında saygınlığımızı saflığımızı koruyalım. Dava arkadaşlığı sorumluluk gerektirir, vefa gerektirir, fedakârlık gerektirir, hepsini geçtik sabır ve iyi niyetli olmayı gerektirir. Ülküdaşlık hukukumuz kutsaldır. Ülküdaşlık hukuku çiğnenmeyecek, çiğnetilmesine göz yumulmayacak büyük, tarihi ve kutlu bir bağdır. Bu bağ kırılmaz, kopmaz, koparılamaz.

Dava arkadaşlarının birbirine saygılı, müşfik, muhabbet dolu olması kaçınılmaz bir görevdir. Asılsız isnat, itham ve iftira davaya sığmaz. Bir yerde istikametleri idealler, inançlar ve ülküler değil, çıkarlar belirliyorsa, orada dava arkadaşlığı yoktur, çıkar arkadaşlığı vardır.

Kendini vazgeçilmez sanıp dayatanlar, kişisel beklentilerini davasının üstünde görenler kaybeder. Bugünün hayallerini yarının gerçeklerin dönüştürmek bizim irademize, çabalarımıza ve kararlılığımıza bağlıdır. İrade savaşını mutlaka kazanmalıyız.

Sabrıyla bugünlere taşıyanlar, asla yılgınlığa düşmezler. Endişe ve karamsarlığa kapılmazlar. Zahmetleri rahmetler takip edecektir. Çile varsa, zafer de vardır. Can verilerek, kan verilerek, nice ağır bedeller ödenerek biriktirilen yüce değerlerin heba edilmesine, hiçbir Ülkücü izin vermez. Vermemelidir de.

ÖNDE GİDENLERİMİZE SELAM OLSUN

Bu vesileyle, hayatı boyunca Türk milliyetçiliği davasına, ülküsüne, hizmet eden Bahattin Ergezer ağabeyimizi, Bahattin Hoca’mızı rahmetle, minnetle, saygıyla anıyoruz. Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun. Ailesine, sevenlerine ve tüm ülkücü camiaya başsağlığı diliyorum.