Çeçen Komutan Abdülazimov, 12 yıldır İMKANDER’in Türkiye’ye sığınan savaş muhaciri ailelere yaptığı yardımlarda gönüllü olarak çalışıyordu.

Rus emperyalizmine karşı Çeçenistan’da savaştığı sırada yaralanan İmran Abdülazimov, Türkiye’ye gelmiş ailesi ile İstanbul da yaşıyordu. 2008 yılında İstanbul’da Çeçen komutanlara yönelik suikast girişimleri üzerine İçişleri Bakanlığı, 31 Ekim 2008 tarihinde Abdülazimov’un oturum iznini iptal etti. İçişleri Bakanlığı’nın kararında, Abdülazimov’un sınır dışı edilerek Rusya’ya gönderileceği ifade edildi. Bunun üzerine polis, 26 Aralık 2008 tarihinde Abdülazimov’u “Polis merkezine gideceğiz, birkaç sorunun ardından serbest bırakacağız” diyerek gözaltına almıştı.

Durumdan haberdar edilen BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun devreye girmesiyle Rusya’ya iadesi engellenmişti. İmran Abdülazimov’un gözaltına alınması Rusya’ya iade edilmek istenmesi, olayı öğrenen merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun, tavrı, görüşmeleri, Alperen gençliğin iade edilme girişimlerini engelleme eylemleri, açıklamaları, ardından, Abdülazimov’un serbest bırakılması ve sonrası yaşanan süreç şu şekilde olmuştur:

500 ALPEREN GECE YARISI KUMKAPI YABANCILAR ŞUBESİ ÖNÜNDE TOPLANARAK RUSYA’YA İADE İŞLEMİNE ENGEL OLMAYA ÇALIŞMIŞLARDI

26 Aralık 2008 Cuma günü gözaltına alınarak emperyalist Rusya’ya iade edilmek istenen Çeçen Komutan Gazi İmran Abdülazimov’un iadesini engellemek için İstanbul Alperen Ocakları haberi alır almaz Kumkapı Yabancılar Şube Müdürlüğü önünde eylem yaptı.

Kumkapı'da bulunan Yabancılar Şube Müdürlüğü'nde tutulan Abdülazimov'un serbest bırakılmasını ve Rusya'ya teslim edilmemesini isteyen yüzlerce Alperen genç tekbir getirerek yağmur altında beklemişti. Alperen Ocakları adına yapılan basın açıklamasında Abdülazimov'un Rusya'ya teslim edilmemesi gerektiği ve Türkiye'ye böylesi bir davranışın yakışmayacağı ifade edilmişti. Çeçen Komutan Gazi Abdülazimov’a destek vererek iade edilme işlemine engel olmak istemişlerdi.

İstanbul Alperen Ocakları mensubu yüzlerce genç Çeçen Komutan İmran Abdülazimov'un Rusya'ya iade edilmesi kararı nedeniyle hükümete tepki göstermek için 28 Aralık Pazar günü AKP İstanbul İl Başkanlığı önünde toplanarak Çeçen Komutan İmran Abdülazimov'un Rusya'ya iade edilmesi kararına tepki göstermişlerdi.

Rus bayraklarının yakıldığı eylemde "İmam Şamil'in Kıyamı Devam Edecektir!", “Yaşasın Çeçenya Direnişimiz!”, "Çeçenya namustur, pazarlık olmaz.” şeklinde sloganlar atmışlar, AKP hükümetinin iki yüzlü, ilkesiz, politika yürüttüğünü iddia ederek tepkilerini ampul kırarak göstermişlerdi. Burada, Alperen Ocakları İl Başkanı Mustafa Kayatuzu, bir konuşma yaparak iade işleminin derhal durdurulmasını söylemiş, Rus emperyalizmine karşı mücadele eden Çeçen mücahitlerin yanlarında olduklarını ifade etmişti.

MUHSİN BAŞKAN’IN BİR TELEFONU YETTİ!

Şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu’da, o günlerde yaptığı açıklamada, Çeçen komutanın Rusya’ya iade edilmesinin bir cinayet olacağını ve bu durumun uluslararası hukuka da aykırı olduğunu ifade etmiş şu sözleri söylemişti:

“Milletimizin şanlı tarihinde kendisine sığınmış bir mazlumu zalimlere teslim ettiğine dair bir misal yoktur. Türkiye, kendisine sığınan bir mülteciyi hiç kimseye vermek zorunda değil. Uluslararası hukuk da bu konuda açıktır. İnsan hakları bağlamında değerlendirecek olursak, bizim için büyük bir ayıptır. Eğer Rusya’ya teslim edersek hiçbir saygınlığımız kalmaz. Şu ana kadar teslim edilenlerin akıbeti bilinirken böyle bir karar almak cinayet anlamına gelir. Ben de gerekli girişimlerde bulunacağım.”

İadesi, merhum lider Muhsin Yazıcıoğlu’nun ve Alperen gençliğin devreye girmesiyle engellenen, İmran Abdülazimov serbest kaldıktan sonra ilki işi Alperen Ocakları’nı ziyaret etmek olmuştu. Çeçenistan davasına ve kendisine sahip çıkan, yalnız bırakmayan İstanbul Alperen Ocakları’nı Ocak 2009 başında ziyaret ederek, İl Ocak merkezinde BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’na ve Alperen gençliğe teşekkür etmişti. Duygularını, Ocaklı gençlerle paylaşmıştı. Bu ziyarette çok duygulu bir konuşma yapan Gazi, Çeçen komutan şunları söylemişti:

“ALLAH MUHSİN BAŞKAN’DAN VE YİĞİT ALPERENLER’DEN RAZI OLSUN”

"Ben Çeçenistan cihadında vatanımın bağımsızlık mücadelesinde Allah'ın izni ile kafir Moskofa karşı komutanlık yaparak savaşan bir kardeşinizim. Çeçenistan'da yaralandıktan sonra tedavi için gazi olarak Türkiye'ye gelmiştim. Bir gün tedavi olduğum, ikamet ettiğim konutta Türk polisi beni gözaltına aldı. Kumkapı Yabancılar Şubesi’ne götürülerek kafire teslim edilmek üzere nezarethanede bekletildiğimi acı bir ızdırap ile benimle ilgilenen STK avukatından öğrendim.

Avukat ile konuşmalarımızı duyan yanımda yine Orta Asyalı, Türki cumhuriyetlerin vatandaşı olan birkaç kişi daha deport edilmek üzere benimle aynı nezarethanede bekletiliyorlardı. Alaycı bir tavır ile o diğer tutuklu kişiler bana “koskoca Rusya ile uğraşılır mı? Bak şimdi Türkiye seni deport edecek ve Ruslar da seni daha önce adını bile duymadığın KGB işkenceleri ile öldürecekler” diye sırıtarak hem de Rusça olarak bana söylüyorlardı. Bir süre sonra bir köşeye oturarak Rabbime ellerimi usulca açtım. “Allah'ım hakkımda hayırlı olanı ver. Bana yardım et” diye usulca gözyaşı ile dua ettim. En çok da canımı yakan, o bizim bizden bildiğimiz Türkiye'nin beni Ruslara teslim edecek olmasıydı. Bunu ne aklım ne de vicdanım kabul etmiyordu.

Bir müddet bekledikten sonra önce az az ve sonra daha çok artarak gelen tekbir sesleri tutuklu bulunduğumuz nezarethanede iyiden iyiye duyulmaya başladı. Allah'ım bu sesleri yalnızca ben mi duyuyorum yoksa herkes bu tekbir seslerini duyuyor mu acaba diye düşünmeye başlarken diğer deport için bekleyen az önce benimle dalga geçen kişilerin suratında acı bir şaşkınlık ifadesi gördüm ve demir parmaklıklar ardına bakınca bazı polislerin telaşlı bakışları ve heyecanlı koşturmalarını da görünce bir şeylerin olduğunu anladım ve yine az sonra benimle ilgilenen STK avukatı, nezarethane önüne heyecanlı bir şekilde neredeyse koşarak geldi ve bana “Komutan sesleri duyuyor musunuz?” dedi “Evet” dedim. “Bu sesler, sizin için gelen, iadenizi protesto eden ve sizi almadan gitmeyeceklerini haykıran Alperenlerin sesi. Sizin deport edilmenize karşı burada toplandılar. Her saniye sayıları artıyor.” dedi avukat bana. Ben de “Kim bu kardeşler?” dedim. “Bu gençler, Türkiye'de sizleri çok seven, sizden biri BBP Genel Başkanı yiğit lider Muhsin Yazıcıoğlu'nun gençleri, evlatları, Nizam-ı Alem, i’lay-ı Kelimetullah davasının davacısı Alperenler.” dedi. “Tanıdım. Evet biliyorum onları.” dedim ve sessiz gözyaşlarım, Allah'a hamd ile hem daha sesli ve daha ıslak bir ağlamaya dönüşmüştü artık.

Yanımda nezarethanede az önce benim ile dalga geçenlerde hem büyük bir pişmanlık başlamış, hem de benden telaşla özür dilemeleri trajikomik bir olaydı. Hatta az önce KGB'den bahsedip benim ile dalga geçen bu kişiler, şimdi, benden kendileri içinde yardım istemeye başlamışlardı. Gençler, beni almadan yabancılar şubenin önünden asla ayrılmayacaklarını, içeri gelen tekbir sesleri ile haykırmaya devam ediyorlardı. Daha sonra devreye liderleri Muhsin Başkan girerek mizansen bir deport işlemi yapılacağını, ben o esnada elime geçecek kendi pasaportumu yırtarak deport işleminin uluslararası kurallar gereği yapılamayacağı bildirildi ve öyle de oldu. Allah'a hamd olsun Türkiye'de kaldım, gönderilemedim. Allah, Muhsin Yazıcıoğlu ve yiğit gençlerinden razı olsun."

Evet bu anlatımlar, Gazi, İmran Komutan’ın Alperen Ocakları İstanbul il teşkilatını teşekkür ziyaretinde bizzat kendisinin anlattığı, Alperen gençlerin de, gözyaşları ile dinlediği ifadeleridir.

ALPEREN OCAKLARININ BİRÇOK TOPLANTILARINA KATILMIŞTI

Gazi komutan, milletin adamı, şehit lider, cennet mekan Muhsin Başkan’ın küresel emperyalizm ve yerli işbirlikçileri tarafından suikastla şehit edilmesinden sonra İstanbul Alperen Ocakları’nın Bayrampaşa’da düzenlediği programa katılmış ve şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu’na duyduğu sevgiyi, saygıyı ve onun göstermiş olduğu vefayı anlatmıştır. Bu programa şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava ve yol arkadaşı, Ülkücü hareketin önde gelen isimlerinden, Alperenlerin ağabeyi, fikir ve siyaset adamı Hakkı Öznur da katılmış, tarihi bir konuşma yapmıştı. Hakkı Öznur’un konuşması salonu derinden etkilemiş hüzünlendirmiş, duygulandırmıştı. Sanatçı Osman Öztunç da “Muhsinler Ölmez” ağıtı ve diğer parçalarıyla programa katılanları derinden etkilemişti. Gazi, Çeçen komutan İmran Abdülazimov, Alperen gençliğin İstanbul’daki birçok programlarına katılmış, çok sevdiği Alperenlere destek vermişti.

ŞEHİT LİDERİMİZ TÜRK-İSLAM DÜNYASIYLA YAKINDAN İLGİLİYDİ

Ülkücü Fikir ve siyaset adamı şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava ve yol arkadaşı Hakkı Öznur, Muhsin Yazıcıoğlu’nun Türk-İslam dünyasına bakışını, büyük liderlerle olan kadim dostluklarını ve Türk dünyasında ona gösterilen büyük sevgi ve saygıyı şu sözlerle anlatmaktadır:

Şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu, siyasi yaşamı boyunca, dünya Türklüğüyle, İslam ümmetinin meseleleriyle her daim yakından ilgilenmiş ve onlara sahip çıkmıştır. Muhsin Yazıcıoğlu,. “Bizim Kızıl Elmamız, Türk-İslâm birliğidir.” diyen ve Nizâm-ı Âlem ülküsüne inanan bir güzel insandı.

Dünyadaki gelişmeleri yakından takip ederdi. Dış politikayı çok iyi bilirdi. Milli ve yerli duruşu milli meselelerdeki tavizsiz ve cesur duruşuyla coğrafyamızda birçok kirli oyunları bozmuş, bilge bir liderdir. Küresel emperyalistler, dünya kapitalist-emperyalist sistemi, terör rejimi İsrail, Almanya, İngiltere Rusya, Çin vb. ülkeler, O’nun milli duruşundan, Türk-İslam coğrafyasıyla yakından ilgilenmesinden rahatsız olmuşlardır.

Büyük dava ve devlet adamı olan bilge liderimizin milli duruşu, küresel güçleri hep rahatsız etmiştir. Kıbrıs’la, Azerbaycan’la, Irak ve Suriye Türkmenleri ile Batı Trakya Türklüğüyle, Kırım Türkleri ile Doğu Türkistan’la, Çeçenistan’la, Bosna’yla, Kosova’yla vb. Türklüğün ve İslam’ın meseleleriyle ilgilenmesi, sahip çıkması mazlumların yanında yer alması, bu noktada her türlü emperyalizme karşı çıkması, işbirlikçilerle, mandacılarla, hainlerle mücadele etmesi küresel odakların işine gelmemiştir.

Muhsin Başkan, Türk dünyasında ve İslam dünyasında tanınan ve bilinen sevilen bir siyaset ve devlet adamıdır. Kıbrıs’la, Balkanlar’la, Kafkasya’yla, Ortadoğu’yla yakından ilgilenen bir liderdi.. Dünya Türklüğüyle, İslam ümmetinin meseleleriyle her daim yakından ilgilenmiştir.

Irak ve Suriye Türkmenleri, Balkanlar’daki soydaşlarımız, onu, 12 Eylül 1980 öncesi Ülkücü gençlik liderliği yaptığı dönemde, dünya Türklüğünün meseleleri ile ilgili düzenlediği toplantılardan yapmış olduğu konuşmalardan ve açıklamalardan biliyor ve tanıyordu.

29 Ocak 1993’te BBP’yi kurduktan sonra da Türk-İslam dünyasının meseleleriyle yakından ilgilenmeye devam etti. TBMM’de sorunları dile getirdi. Bu yüzden, Türk dünyasında da çok sevilen, güvenilen siyaset ve devlet adamıdır.

“ÇEÇENLERİN GÖNLÜNDE ŞEHİT CEVHER DUDAYEV DEN SONRA ŞEHİT MUHSİN YAZICIOĞLUNUN ADI YAZILIDIR”

Mazlumların sesi ve sözcüsü olan Muhsin Yazıcıoğlu, Ebulfez Elçibey’in, Rauf Denktaş’ın, Şehit Cevher Dudayev’in, Şehit Sadık Ahmet’in, Mustafa Cemiloğlu’nun, Doğu Türkistan Irak ve Suriye Türklerinin lider isimlerinin de çok yakın dostu ve çok kıymet verdikleri bir isimdi. Muhsin Yazıcıoğlu, bir Azerbaycan Türkünün söylediği gibi, “O sadece Türkiye'nin değil, aynı zamanda Türk dünyasının da şehididir.”

Bilge lider ve devlet adamı Muhsin Yazıcıoğlu’nun yakından ilgilendiği konulardan biri Çeçen meselesiydi. Zaman zaman Çeçenistan’dan gelen ziyaretçileri olurdu. Partisinin kaloriferleri yanmazken topladığı paraların bir kuruşunu bile ayırmadan hepsini Çeçenistan'a Cevher Dudayev'e gönderdi.

Muhsin Yazıcıoğlu hem Çeçenlerin hem Doğu Türkistan Türklerinin sınır dışı edilerek iade edilmesine karşı çıkmış ve çoğu zaman engel olmuştur. Bu milli ve islami tavrı yüzünden siyasal iktidarlarla karşı karşıya kalmış onlara kafa tutmuş, meydan okumuştu. Rus ve Çin emperyalizminin Türkiye’ye “iade edin” diye baskı kurduğu mazlumlara sahip çıkmış Rus ve Çin istihbaratının ve onların işbirlikçilerinin oyununu bozmuştur. Doğu Türkistan Türklerine, Irak Türklerine ,Çeçen mücahitlere ve bütün mazlumların yanında olmuş onlara sahip çıkmıştır.

Çeçen kardeşlerimize her zaman maddi manevi yardımda bulundu. Bütün Çeçen liderler ve yiğit Çeçen halkı bunu çok iyi bilir ve her yerde de anlatmışlardır. Şehit Cevher Dudayev, kendisini ziyaret eden bir heyete “Muhsin kardeşime selamlarımı götürün. O’nun da imanından başka gücü yokmuş, fakat Allah’ın izniyle o iman bizlere yeter de artar. Başka güce ihtiyacımız yok” demişti. Yine bir Çeçen lider, “Çeçenlerin gönlünde Cevher Dudayev’den sonra Yazıcıoğlu’nun adı yazılıdır.” İfadesini kullanmıştır.

MUHSİN YAZICIOĞLU’NUN HAZIRLATTIĞI PANKART: “BİR ÖLÜR, BİN DİRİLİRİZ”

Mazlumların sesi ve sözcüsü olan Türklüğün büyük liderlerinden Şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu İslam düşmanı Moskof emperyalizminin 11 Aralık 1994 tarihinde, Çeçenistan'a karşı başlattığı işgal ve soykırım hareketine karşı çıkmış, büyük Çeçen lider Cevher Dudayev’e destek vermiştir. "Son Çeçen canını vermeden, Ruslar ülkemize hakim olamaz" diyerek, halkına "Cihad" emrini veren Dudayev’in hep yanında olmuştur. 21 Nisan 1996 günü ABD-Rus iş birliği sonucunda bulunduğu yeri füzelerle vuran Rus ordusu, büyük Çeçen lideri Dudayev’i şehid etmişti.

Çeçenistan’ın efsanevi kahramanı, Devlet Başkanı, Cesur Komutanı… “Yüzyıl köle olarak yaşamaktansa, bir gün şerefli ve başı dik ölmeyi tercih ederim Üzerimdeki üniformam kefenim, şehadete talibim. Şehitliği rütbe ve şeref kabul ediyorum. Kanımın son damlasına kadar ülkemin bağımsızlığı ve milletimin hürriyeti için savaşmaya hazırım”. demişti

Efsanevi Komutan Dudayev Her anı acı her anı çile ve kahır dolu bir hayata rağmen yılmadı, zorluklara ve yokluklara karşı direnmesini bildi. Küçük bir orduyla dünyanın süper gücüne sahip kızıl orduya karşı savaşmak elbette kolay değildi. “Haksız gücün karşısında, güçsüz hakkın yanında olmak benim imanımdır” diyerek Şeyh Şamil’in bıraktığı yerden mücadeleyi başlatmış ve Moskof’a meydan okumuştu.

Cevher Dudayev’in şehit edilmesinden sonra Türkiye’nin birçok yerinde Dudayev için gıyabi cenaze namazı kılındı. Ankara’da on binlerce insanın katıldığı gıyabi cenaze namazı Kocatepe Cami’nde kılındı. Ardından toplu halde TBMM önüne kadar yüründü. Bu gösterilere Nizam-ı Alem Ocakları ve BBP kadroları yaklaşık on bin kişilik kitleyle katıldı. Önde büyük bir Türk bayrağı beraberinde Nizam-ı Alem Ocakları’nın bayrağı ile beraber BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun taşınmasını istediği “Bir ölür bin diriliriz” pankartı da gençliğin ellerinde yürüyüşte taşınmıştı. Şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu, BBP ve Ocak teşkilatlarına Rus emperyalizminin BM’nin, AB’nin, ABD’nin protesto edildiği Çeçen davasına destek olmak için her yerde mitingler, yürüyüşler ve salon toplantıları yapılmasını istemişti. BBP ve Ocak gençliği, Çeçen direnişine maddi manevi büyük destek vermiştir.

ŞEHİT DUDAYEV: MUHSİN KARDEŞİME SELAMLARIMI GÖTÜRÜN

Muhsin Yazıcıoğlu’nun yol arkadaşlarından dava arkadaşlarından Nizam-ı Alem dergisi yazarlarından Cihan Yenişehirlioğlu, bir grup arkadaşıyla Çeçenistan’ı ziyaret ederek Muhsin Yazıcıoğlu’nun bir hediyesini Cevher Dudayev’e götürmüştü. Dudayev çok duygulanmıştı. Nizam-ı Alem dergisinin Mayıs 1996 tarihli 14. sayısında kendisi de elim bir kaza sonucu hakk’ın rahmetine kavuşan Cihan Yenişehirlioğlu, Dudayev’in şehit edilmesinden sonra yazmış olduğu “Bir Şehidin Ardından” başlıklı yazısında Dudayev ile görüşmelerini şöyle anlatıyordu:

“Çeçen-İnguş Cumhuriyeti ilan edilmiş: ezik Müslüman milletlerin yüreğine bir su serpilmişti. Biz üç-beş dost Çeçen-İnguş’un yolunu tutmuş idik. Yanımızda çok önemli bir şey vardı. Hayır! Atom bombasının formülünü götürmüyorduk. Atom bombalarının tesir edemeyeceği bir şeyi götürüyorduk. İki Cihan Sultanı, sevgili önderimiz Hz. Muhammed (sav)’in mührü bir şilt şeklinde, Türkiye’deki umudumuz ve liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nun bir tebrik armağanı olarak, Rahmetli büyük mücahid Cevher Dudayev’e götürüyorduk.

Dudayev karşımızdaydı, insanı delip geçen bakışlara haiz. Son derece zeki, kendinden emin tavırlara sahip, gözlerinizin içine bakarken bile ötelere, daha ötelere bakan bir insan. Verdiğimiz hediyeyi alıp öptü, başının üzerine koydu ve ‘Muhsin kardeşime selamlarımı götürün’ dedi ve ekledi:

‘Bildiğim kadarıyla onun da imanından başka gücü yokmuş, fakat Allah’ın izniyle o iman bizlere yeter de artar. Başka güce ihtiyacımız yok.”

MUHSİN YAZICIOĞLU: ŞEHİT DUDAYEV BİR ÖZGÜRLÜK MEŞALESİYDİ

Milletin adamı, Anadolu’nun, Türk dünyasının, İslam ümmetinin vicdanı, şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu, Muhalif gazetesinde yer alan bir mesajında İslam ümmetinin yiğit evladı İmam Mansur’un, Şeyh Şamil’in çağımızdaki temsilcisi, Çeçenistan Müslümanlarının yiğit lideri Cevher Dudayev için şunları söylemiştir;

“Dudayev de tıpkı İmam Mansur ve İmam Şamil gibi bir özgürlük meşalesiydi. Vatan ve millet sevgisi dahilinde 19. yüzyılda özgürlük savaşının bayraktarlığını yapan İmam Mansur, Şeyh Şamil ve dört yıl önce şehitlik mertebesine erişen Dudayev’i rahmetle anıyoruz., bu vesile ile Çeçenistan’da bir topluluğu imha etmeye çalışan Rusya’nın zulümlerine; yılmadan, bıkmadan mücadele eden kardeşlerimize Allah’tan kuvvet ve yardım temenni ediyorum.”

Türkiye'de bir suikast politikası yürüterek Bağımsız Kafkasya'nın sesini boğmaya çalışan Rusya’nın suikast politikaları başarıya ulaşamayacaktır. Şehitler diyarı, şüheda toprağı olan Çeçenistan asla Rus emperyalizmine ve onun işbirlikçilerine teslim olmayacaktır. Muhsin Başkan’ın ifadesiyle “Unutulmamalıdır ki “zalimin zulmü varsa, mazlumun da ahı vardır.” Cenab-ı Allah’ın hesabı küresel emperyalistlerin hesabından üstündür.”

Şanlı Çeçen Mücadelesi Moskof’a, yerli işbirlikçilerine ve soysuzlara geçit vermez! Çeçen tarihi ihaneti asla cezasız bırakmaz! Bu kutlu yol, bu şanlı direniş, bu onurlu mücadele inançla azimle kararlılıkla devam edecektir.