Ortadoğu ve yakın politik tarih uzmanı araştırmacı yazar Hakkı Öznur, teröristbaşı Öcalan’ın yakalanmasının 26. yıl dönümünde yaptığı yazılı açıklamasında bebek katilinin nasıl paketlenip Türkiye’ye teslim edildiğini, hangi ülkelerin bu operasyonda yer aldığını anlatıyor. Yazısında, Öcalan’ın idam edilmemek şartıyla Türkiye’ye teslim edildiğini, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in bile “niye teslim ettiler ben anlamadım” diyerek şaşkınlığını gizlemediğini söylüyor.
PKK liderinin küresel bir operasyonla teslim edilmesini, şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu’nun doğru bir şekilde tahlil ve analiz ettiğini, Yazıcıoğlu’nun küresel oyunları deşifre ettiği için, BOP projesi olan, çözüm süreci denilen ihanet sürecine karşı çıktığı için, Keş Dağları’nda şehit edildiğini açıklamasında vurgulamıştır.
İmralı ve Kandil ile yapılan görüşmeleri, DEM ve PKK’nın süreçle ilgili yaptıkları destek açıklamalarını, DEM heyetinin Erbil ve Süleymaniye’ye giderek Barzani ve Talabani ailesi ile yapacakları görüşmeleride açıklamasında analiz etmiştir. Analizinde bu görüşmelerin ve ziyaretlerin küresel tezgahın bir parçası olduğunu, PKK’ya açık destek veren Talabani ailesi ile yapılan görüşmelerin istihbarat servisleri, tarafından DEM’e çizilen yol haritasında yer aldığını, DEM’in vatan hainliğine devam ettiğini yazısında dile getirmiştir.
PKK lideri Öcalan’ın Orta Doğu’daki istihbarat servislerinin yıllarca kullandığı stratejik maşa olduğunu, 19 yıl kaldığı Suriye’de gizli servis Muhaberat’a çalıştığını, kod adının “Ali” olduğunu, Cemil Esad’a bağlı olduğunu açıklamasında anlatıyor.
Öznur’un yaptığı açıklamanın tam metni:
MUHSİN YAZICIOĞLU: “İKTİDAR BEBEK KATİLİNİ KURTARMANIN DERDİNDE”
18 Nisan 1999 seçimleri öncesi Türk siyasi hayatı, toplum mühendislerince yeniden dizayn edilmek istendi. Önce dışarıdan destekli Ecevit hükümetine teröristbaşı Öcalan, ABD/İsrail tarafından işi bitince 15 Şubat 1999 günü idam edilmemek şartıyla teslim edildi.
ABD, Öcalan’ın idam edilmemesini istiyordu. İdam edilmemesi şartıyla, Öcalan’ın yakalanmasına yardımcı olmuştu.
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, yıllar sonra “Bize niye Apo'yu verdiler onu hala ben de bilemiyorum. Amerikalılar neden verdi hala anlamaya çalışıyorum” derken dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de “Apo’yu biz yakalamadık. Amerikalılar teslim etti” diyordu. Demirel, Öcalan'ı ABD'nin yakaladığını ve Türkiye'ye teslim ettiğini açıklamıştı.
5 Mart 2000 tarihinde Aydın’da Asya Düğün Salonu’nda yapılan BBP 5. İl Olağan Kongresi’nde bir konuşma yapan şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu, şunları söylemişti:
“Herkes Apocu kesildi, herkes Apo’nun canını kurtarmanın derdine düşmüştür. İç ve dış mihraklar Apo’yu koruyorlar, onun idam edilmemesi için Türkiye’ye baskı yapıyorlar. İlerde, devlet adına birileri, hükümet adına birileri, Apo’yla ile masaya otururlarsa, müzakere yapmaya kalkarlarsa, terör örgütü PKK ile müzakere yapmaya ve onunla görüşmeye kalkarlarsa şaşırmayın. Çünkü bölücü terörün arkasında dış güçler var. Türkiye’yi yöneten iktidarlar da genelde hep ABD ve Batı emperyalizmine bağlı kalmışlardır”
Muhsin Yazıcıoğlu, 1993’ten beri Devlet-PKK, (MİT-PKK) görüşmelerini doğru bulmamış, “Türkiye’de PKK ve terör sorunu vardır. PKK ve terör örgütleri ile masaya oturulmaz, taviz verilmez ve pazarlık yapılmaz.” demiştir.
Terör örgütü PKK ile müzakereyi savunan, “Devlet PKK ile görüşmeli, masaya oturmalı, İmralı ve Kandil muhatap alınmalı” diyenler, PKK’nın siyasallaşmasını ve bölücülüğün azgınlaşmasına zemin hazırlamaktalar.
Terör örgütüyle müzakereyi savunanlar, bir nevi terör örgütü PKK’nın sözcülüğüne soyunmuşlardı. Terörle müzakereyi savunanlar, demokrasiye, barışa, kardeşliğe değil tam aksine Türkiye’nin bölünmesine ve parçalanmasına zemin hazırlıyorlar. Müzakereci eğilimlere karşı çıkmak, her vatanseverin, her demokratın tarihî ve millî görevidir.
Siyasal iktidarların, hükümet ve devlet görevlilerinin terör örgütüyle gizli kapaklı görüşme ve haberleşmeleri, ülkenin birlik ve beraberliğine zarar veriyor.
Devlet olmanın gereği; terör örgütü ile müzakere etmek değil, terörle mücadele etmek ve bölücü terörün kökünü kazımak, yok etmektir.
Muhsin Yazıcıoğlu, 1993’ten şehit düştüğü tarihe kadar görev yapan cumhurbaşkanlarını, başbakanları, Meclis başkanlarını, bakanları, devletin hassas kurumlarını ülkenin “milli güvenliği” konusunda hep uyarmış; “Çekiç Güç, Pentagon, CIA, Neoconlar, Mossad, Batılı istihbarat servisleri, Bilderberg Group, başta PKK olmak üzere Orta Doğu’daki bölücü hareketlere destek veriyor. PKK, çok uluslu şirket. Terörle müzakere olmaz mücadele olur.” demiştir.
Muhsin Yazıcıoğlu, BOP projesi olan İmralı açılımına, PKK açılımına, Kürdistan açılımına, Ermeni açılımına, Dersim açılımına vb. ihanet açılımlarına hep karşı çıkmıştır. Küresel BOP projelerinin, “bağımsız Kürdistan” senaryolarının önünde en büyük engel, milli lider Muhsin Yazıcıoğlu idi. Yazıcıoğlu, milli ve yerli duruşuyla iç ve dış odakların küresel merkezlerin oyununu bozuyordu.
AKP Genel Başkanı Erdoğan’ı ve AKP hükümetini, şehadetinden önce defalarca uyaran Yazıcıoğlu; “PKK açılımı, Kürt açılımı ülkeye, vatana ihanettir. Türkiye’ye büyük zarar verir” demiş, “Kürt sorunu var” diyen AKP Genel Başkanı’na cevaben “Kürt sorunu yok, bölücülük var” diye tarihi bir uyarıda bulunmuştu.
Terör örgütü PKK’nın “barış süreci”, hükümetin “çözüm süreci” dediği bu süreci Muhsin Yazıcıoğlu, “ihanet süreci” olarak görmüş ve karşı çıkmıştı. Devlet-PKK görüşmelerini terör örgütüne meşruiyet olarak görmüş ve bunu asla onaylamamıştı. 1993 sürecinde Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Celal Talabani’yi ve Solcu danışmanlarını ve yine Başbakan Süleyman Demirel’in Solcu danışmanlarını ve bazı devlet görevlilerini devreye sokarak Öcalan’la görüşmelerine, PKK ile temas kurulmasına karşı çıkmış, yanlış bulmuş ve devleti yönetenlere “Çekiç Güç, PKK’ya lojistik destek veriyor.”, “PKK silah bırakmaz. Terör baronları PKK’ya destek veriyor. Barzani’ye, Talabani’ye güvenmeyin. Talabani-Barzani Orta Doğu’nun siyasi fahişeleridir.” demiştir.
KÜRESEL MAŞA PKK 46 YILDIR ESAD REJİMİ İLE İLİŞKİLİDİR
PKK lideri Öcalan’ın 46 yıldır BAAS ve Esad ailesi ile derin bağları vardı. Esad ailesi her zaman Öcalan ve örgütüne sahip çıkmış, korumuş ve kollamıştır. PKK, baştan beri başta Muhaberat olmak üzere yabancı istihbarat servislerinin kontrolündeydi. Öcalan, Şam rejimi ne diyorsa onu yapıyordu.
Öcalan, Suriye’ye yapılan baskılar sonrasında 19 yıl sonra Suriye’den çıkmak zorunda kalmışsa da Kandil ve 2003 yılında kurdurduğu PYD’nin Şam rejimi ile ilişkisi devam etmiştir.
PKK militanları, Suriye istihbaratının himayesinde FHKC ve FDHC adlı Filistinli örgütlerin kamplarına yerleştirilmiştir. 100-150 kişilik PKK’lı bir grup da çeşitli yollardan Avrupa’ya çıkarak bazı ülkelere iltica etmişlerdir. Öcalan, 1979 Temmuzu’nda Suriye’ye geçtikten sonra dönemin KYB lideri Celal Talabani ile Şam’da bir görüşme yapmıştır. Bu görüşmede Talabani’den Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad’la görüşerek örgütün Suriye ve Lübnan’da yerleşmesine, çalışmalarına kolaylık göstermesini istemiştir. Talabani, Esad’la görüşerek PKK’ya izin çıkartmıştır. Suriye istihbaratı Şam’da Öcalan’a barınması için ev ve diğer kolaylıklar sağladı.
FİRAVUN HAFIZ ESAD VE ONUN GİZLİ SERVİSİ MUHABERAT PKK’NIN EN BÜYÜK KORUYUCUSU, HAMİSİYDİ…
Stratejik maşa PKK, Suriye’deki ilişkilerini ve kalışını sağlama bağlamak için örgüt yayınlarında “Suriye Kürtleri, yurtsever Suriye yönetimine BAAS rejimine destek olmalı ve büyük lider Esad’a bağlı olmalıdır” diyordu. PKK, Hafız Esad’ın kardeşi Cemil Esad ile de ilişki kurarak bir dönem merkezini Lazkiye’ye taşımıştır. Yine Cemil Esad, kendine ait evlerinden ve arabalarından birini PKK lideri Öcalan’a tahsis etmiştir. Ayrıca teröristbaşının maddi ihtiyaçlarını karşılaması için kendisine ve örgüt mensuplarına yüklü miktarda para yardımında bulunan Cemil Esad, PKK kamplarını Öcalan’ın yanında birçok defalar da ziyaret etmiştir.
Suriye hükümeti, PKK’nın yan kuruluşlarından biri olan ERNK’ye açıkça lojistik ve diplomatik destek sağlamıştır. ERNK’ye Suriye’de askeri faaliyetler için iki adet ayrı üs verilmiştir. Yine Cemil Esad, Devlet Başkanı Hafız Esad’ın talimatıyla 1988 yılında Almanya’da yargılanan 20 PKK yöneticisinin duruşmasına katılmış ve PKK’ya açıkça destek vermiştir. Esad kardeşlerden Rıfat Esad da PKK ile bizzat ilgilenenlerdendir.
Öcalan, Şam’da gerekli alt yapıyı oluşturduktan sonra daha sonra Lübnan’a geçmiştir. Bekaa Vadisi’nde PKK militanlarının kalacağı bir kampın organizasyonu ile uğraşmıştır. Örgüte yönelik operasyonlar sürerken Öcalan, başkent Şam’da ve Halep’in lüks semtlerinden birinde özel korumaları ile birlikte kalıyordu.
PKK, Suriye’yi bu ilk yıllarda hem siyasal üs hem barınma ve eğitim alanı hem lojistik destek merkezi ve hem de bir cephe hattı olarak kullanıyordu. Öcalan, Şam’da Halepçe’de bir apartman dairesinde kalıyor ve zaman zaman Bekaa Vadisi’ndeki kamplara gidiyordu. Öcalan’ın evleri bu sıralarda ve uzun yıllar PKK’nın siyasal merkezi oldu. Bütün kararlar orada alınıyor, hedefler, taktikler orada belirleniyordu. Öcalan’ı ziyarete gelen yabancı gazeteci ve politikacılar, burada karşılanıyordu. ABD ve Batı emperyalizmi, Siyonist İsrail, PKK’yı Türkiye’ye karşı kullanmaya daha o yıllarda başlamışlardı.
PKK’nın Suriye’den Türkiye sınırlarına girmesinde Suriye istihbaratı Muhaberat’ın büyük rolü vardı. PKK Suriye’nin elinde bir kozdu. O süreçte araları gergin olan Suriye-Türkiye ilişkilerinde PKK Suriye’nin Türkiye’ye karşı kullandığı taşeron bir örgüt olarak işini görüyordu. İşine de geliyordu. Öcalan yakalandıktan sonra yapılan sorgulamasında Suriye’nin Türkiye içerisinde eylemler yapması için kendilerine her türlü desteği verdiğini ve hatta birçok eylemleri Muhaberat’ın istediği üzerine yaptıklarını da itiraf ediyordu.
15 Ağustos 1984 eylemine ve diğer PKK eylemlerine Suriye diktatörü, Hafız Esad adlı firavun ve Suriye gizli servisi, açık destek vermiştir. PKK eylem yaptıkça Esad rejimi para kesesini açıyor, örgüte hem mali yardımda hem lojistik yardımda bulunuyordu.
Esad rejimi, bebek katili Öcalan’ı ve kanlı örgütünü 19 yıl himaye etmiş, korumuş ve kollamıştır. PKK, Saddam Hüseyin ve Hafız Esad gibi zalim diktatörleri, militanlarına verdiği ideolojik eğitimlerde yüceltiyor, halk düşmanlarından “kahraman” gibi bahsediyordu.
ÖCALAN: "İSMİM ALİ'YDİ. BU DA BİR DEVLET İLİŞKİSİYDİ"
HDP'nin İmralı heyeti ve Abdullah Öcalan arasında 2013 yılında İmralı’da gerçekleşen görüşmelere ilişkin notların yer aldığı "Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa" kitabından önemli ayrıntılar çıkıyor. Öcalan, AKP hükümeti ve MİT ile ilişkilerini anlatırken Suriye meselesini ve Suriye’de kaldığı günleri şöyle anlatıyor:
“Suriye'de kaldığım ev istihbaratın eviydi. Hafız Esad’ın kardeşi muhaberatın başında olan Cemil Esad, ‘O evde Öcalan kalacak’ demiştir. Ben de her gittiğimde o evde kalıyordum. Acilcilerin liderlerinden Mihraç Ural da Cemil Esad’ın adamıydı. O dönem Türkiye, beni Suriye`den istiyor. Cemil Esad tepki göstermiş. 'Apo giderse kalpten ölürüm' demiş. O günden doğruyu görmüş. Ben çıktım Suriye çöktü.”
PKK lideri Öcalan, İmralı’daki sorgusunda Cemil Esad'la görüştüğünü açıkça şöyle anlatmıştır:
“Suriye'de kamplar açtık. Örgütlenmemize de izin verdi Suriye. Ticaret de yapıyorduk; yılda 1 milyon dolar kazanıyorduk. Sınırı geçerken, zaman zaman, Suriye istihbaratının (El Muhaberat) arabalarını kullanıyorduk”
PKK'dan 2004 yılında ayrılan ve ayrı bir örgüt kuran daha sonra bu örgütten ayrılan şimdi Kuzey Irak'ta yaşayan Abdullah Öcalan'ın kardeşi olan eski PKK yöneticilerinden Osman Öcalan, Irak'ta Kürtçe yayın yapan Zelal TV'ye, "Ağabeyim Öcalan Suriye'de iken Cemil Esad ile görüşüyordu. Biz askeri tatbikat yaptık, Cemil Esad geldi bizi izledi. 'Bu eğitim ve inanç ile Türkiye'yi tarumar edersiniz' demişti. Bunu hiç unutmam. Öcalan yakalandıktan sonra 2002'ye kadar Cemil Bayık Suriye'de kaldı." demiştir.
Bir dönem Suriye’ye giden daha sonra Esad rejimi ile kullanılma noktasında araları açılan, BAAS tarafından tehdit edilen bazı Türk-Sol örgütler bile Suriye iç rejiminin iç yüzünü gördükten sonra, “PKK, BAAS rejiminin emrinde ve Suriye istihbarat servisinin kontrolündedir, PKK dışa bağımlıdır, bağımsız Sol bir hareket değildir.” demişlerdir. PKK’yı Sosyalist bir hareketin dışına çıkan istihbarat örgütlerinin kontrolünde olan karanlık bir örgüt olarak gördüklerini ifade etmişlerdir.
Dün olduğu gibi bugün de PKK ve onun Suriye kolunun istihbarat servisleriyle kirli ve karanlık ilişkisi vardır.
71 yaşında hayatını kaybeden Cemil Esad (1933-2004), hayatını kaybettiği 2004 yılına kadar Türkiye ile yakından ilgilendi. Özellikle Türk-Sol örgütlere (Acilciler-Mihraç Ural) vb. büyük maddi destek verdi, lojistik destek sağladı.
TERÖRİSTBAŞI ÖCALAN BİLE “ESAD KALMALI” DİYOR
HDP'nin İmralı heyeti ve Abdullah Öcalan arasında 2013 yılında İmralı’da gerçekleşen görüşmelere ilişkin notların yer aldığı "Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa" kitabında BAAS rejimi ile ilişkisini şöyle anlatıyor:
“Suriye’deki ismim Ali'ydi. Ali ismi ile geçtim. Bizimle görüşen Rıfat Esad’dı. Kürtlere kimlik verilmemesine rağmen bana Suriye kimliği verdiler. O zaman kadar Filistinli lider Naif Havatme'nin bana verdiği kimliği kullanıyordum. Suriye'de kaldığım ev istihbaratın eviydi. Cemil Esad 'O ev benim ev olacak' demiş. Ben de her gittiğimde o evde kalıyordum. Suriye ilişkim bir devlet ilişkisiydi.”
HDP'nin İmralı heyeti ve Abdullah Öcalan arasında 2013 yılında İmralı’da gerçekleşen görüşmelere ilişkin notların yer aldığı "Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa" kitabından HDP heyetinin “Esad ve Suriye konusunda mı nihai kararı siz vereceksiniz?” sorusuna şu cevabı vermiştir:
“Esad kalacak, kalmalı. Benim bütün önerilerim demokratik bir Suriye içindir. Rojava'da bir sonuç alacaksa benimle görüşme yapacaklar. Ben oraya yirmi yılımı verdim. Kimse oralara benim kadar bilemez. Esad bile ailece beni tanır. Esad'la iş birliği yapan asıl onlardı. Konuşturmasınlar beni. Önce Esad süper kardeşti. Öpüşmeler, sarılmalar, eşler düzeyde ziyaretler falan... Sonra Esad düşman oldu. Ben dört yıl önce Emre Taner'e önerilerimi sundum. En uygun önerileri sundum. Çok büyük yanlış karar verdiler. Saygılı olup karar versinler. Öyle kandırmaya çalışmasınlar.”
PKK lideri Öcalan, yine bir başka konuşmasında “Esad ile anlaşırım. Beni iyi tanır. Erdoğan’a söyledim. Esad etrafını sarar, sen de kapıları açıp devlet olarak yardım etmezsen, geçici bir ittifak ile Esad’la da anlaşırım. Kendimi nasıl koruyacaksam öyle korurum tabii.” demiştir.
APO İTİNİ “BARIŞ MELEĞİ”, ZERDÜŞT PKK’YI “BARIŞSEVER”, TERÖRİSTLERİ DE “ÇİÇEK ÇOCUKLARI” YAPTILAR
AKP iktidarı, bu süreci yine teröristbaşı üzerinde yürütmek istiyor. Saray iktidarı, teröristbaşını devreye sokmak istemesi, onu bir aktör olarak görmesi, son derece tehlikeli ve geri dönüşü olmayan bir yoldur.
Orta Doğu’daki istihbarat servislerinin yıllarca kullandığı teröristbaşından medet ummak, akıl tutulmasından başka bir şey değildir.
AKP iktidarı döneminde yaşananlara bakın:
Terörist oldu “aktivist”, terör örgütü PKK oldu sivil toplum kuruluşu!
İmralı canisi it oğlu iti ve CIA devrimcisi Selahattin Demirtaş’ı, barış güvercini yaptılar.
Abdullah Öcalan'ın Video ile veya devletin TRT’sinden örgüte çağrı yapılması çabaları vatana ihanetten başka bir şey değildir. Şu gelinen noktaya bakın: devlete teslim olan öcalan’dan, devleti teslim almaya çalışan ,kendini siyasi aktör olarak gören Öcalan’a .Tek kelimeyle yazıklar olsun! Sümüklü Öcalan’dan medet Uman bir AKP / Saray rejimi var.
TERÖRİSTBAŞI ÖCALAN İÇİN “BAŞMÜZAKERECİ OLSUN” DİYENLER VATAN HAİNİDİR
Şimdi DEM heyetinde yer alan, her görüşme sonrası konuşmalar yapan İmralı, MİT kuryesi Sırrı Süreyya Önder yine başrollerde. Bundan 11-12 yıl önce HDP heyetinde yer alan HDP’li cihangir devrimcisi (!) Sırrı Süreyya Önder yine algı operasyonlarında sahnede.
Apo, cinayet şebekesi olan örgütünü İmralı’dan verdiği açık direktiflerle yönetiyor, devlete racon kesiyor. İstekleri kabul edilmediği takdirde ayaklanma çağrıları bile yapıyor. AKP memurları, teröristbaşı ile her gün görüşüyor. İmralı canisi, AKP güdümündeki memurlar ile günlük mesai içinde. AKP, Öcalan’dan medet umar hale gelmiştir.
Bebek katili Öcalan, bundan 11 yıl önce HDP heyeti ile yaptığı görüşmelerde MİT ile çok uyumlu ilişkileri olduğunu söyleyerek, “Devlette önemli bir söz sahibi konumuna geliyorum.” demiştir. Teröristbaşı açıkça “Müzakere benimle yürütülmeli. Başmüzakereci olarak ben muhatap kabul edilmeliyim” diyor. KCK diyor ki “Öcalan başmüzakereci olmalı”. Uzantısı HDP de ‘Devlet de Öcalan’ın baş müzakereci pozisyonunu kabul etti’ diyor.
2012-2014 yılında MİT ile Öcalan arasında sık sık görüşme yapılmıştı. Görüşmeleri İmralı heyeti olarak adlandırılan grup yürütmüştü. Grupta Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan, İdris Baluken, Selahattin Demirtaş, Aysel Tuğluk yer almıştı. İmralı da yapılan görüşmeler sonrasında HDP kurulmuştu. HDP'nin adını teröristbaşı Öcalan vermişti. DEM Parti Van Milletvekili Pervin Buldan ve İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, 28 Aralık'ta İmralı'da PKK lideri teröristbaşı Abdullah Öcalan ile görüşmüştür.
Teröristbaşı Abdullah Öcalan, bu görüşme sonrası "Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim." demişti.
Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve Ahmet Türk'ten oluşan DEM Parti heyeti, 2 Ocak'ta TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ile, daha sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yle görüşmüştü.
Heyet, 6 Ocak'ta AKP TBMM Grubu ile görüşmüştü. DEM heyeti, 7 Ocak'ta CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile bir araya gelmişti. Heyet ayrıca Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Yeniden Refah Partisi ve DEVA Partisi ile görüşmüştü.
DEM Parti heyeti, 11 ve 12 Ocak günü ayrıca eski HDP Eş Genel Başkanları, CIA devrimcilerinden Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ı da ziyaret etmişti.
Heyet, PKK lideri Abdullah Öcalan ile ikinci kez görüşmek için 20 Ocak'ta başvuruda bulunmuştu. Adalet Bakanlığı'na yazılı olarak yapılan başvuru Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder tarafından gerçekleştirilmişti.
PKK uzantısı DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, İmralı görüşmesinden Öcalan’ın konuşmalarının içeriği hakkında konuşarak, “Sayın Öcalan, meseleyi şiddet ve çatışma zemininden demokratik hukuk ve demokratik siyaset zeminine çekmeyi hedeflediğini bir kez daha bu görüşmede de ısrarla vurgulamıştır.” demiştir.
DEM Parti tarafından İmralı görüşmelerine ilişkin yapılan yazılı açıklamada, "Hemen tüm görüşmeler samimi ve umut verici düzeyde olumlu geçmiştir" denildi.
DEM Parti Meclisi'nin (PM) 12 Şubat'ta gerçekleştirdiği toplantının sonuç bildirgesinde yine bebek katili ile ilgili şu açıklamalar yer almıştır:
Öcalan’ın geliştirdiği çözüm perspektifi, tarihsel bir fırsattır. Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği çözüm perspektifi, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve kalıcı barışın sağlanması açısından tarihsel bir fırsattır. Öcalan’ın daha önce yaptığı barış çağrıları, Türkiye halklarında büyük bir umut yaratmıştır. Bugünkü çözüm tezleri ve demokratikleşemeye yönelik çağrıları da halklarımızın ortak geleceği için kritik bir dönüm noktası olacaktır.
Tecrit politikalarına son verilmeli Öcalan üzerindeki tecrid kaldırılmalı özgür çalışma koşulları sağlanmalı.
Meclis Genel Kurulu'nda bütçe görüşmelerinde konuşan DEM Parti Urfa Milletvekili Ömer Öcalan, Ekim ayında İmralı’da Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmeye dair “Önerileri en makul önerilerdi, çözümleri makul çözümlerdi. Türkiye devleti buna gelecek mi gelmeyecek mi? Bu zemini hazırlayacak mı mesele budur” dedi.
DEM Parti Urfa Milletvekili Ömer Öcalan da söz aldı. PKK lideri Abdullah Öcalan ile İmralı’da yaptığı görüşmenin detaylarını anlatan Ömer Öcalan ANKA'nın aktardığına göre şunları söyledi:
“Uzun aradan sonra 23 Ekim'de İmralı Adası’na gittim 'Sayın Öcalan'ı' ziyaret ettim. Öcalan, tarihsel olarak Kürt-Türk ilişkilerini değerlendirdi. Çözüm önerileri vardı. ‘Biz bu sorunu diyalog yöntemiyle çözebiliriz’ dedi. ‘Biz bu sorunu aslında 2000 yılında çözebilirdik. Ben uçakta da söyledim, bu meselenin çözümüne öncülük ederim’ dedi. ‘Ama işi farklı bir boyuta çektiler, Apo kendisini kurtarmak için bunu yapıyor’ dediler. Ama moralli ve güçlüydü, gündeme hakimdi ve soruların çözümü noktasında inisiyatif alacağını açık bir şekilde söyledi. Verdiğimiz mesajdan, şart ve koşullardan bahsederken bunları kendi şahsı için söylemediğini; çözümün ortamının hazırlanmasına yönelik değerlendirmeler yaptığını söyledi. Önerileri en makul önerilerdi, çözümleri makul çözümlerdi. Türkiye devleti buna gelecek mi gelmeyecek mi? Bu zemini hazırlayacak mı mesele budur."
PKK: “ÖCALAN ÜZERİNDE TECRİT KALKMALI. ÖCALAN BAŞ AKTÖR OLARAK GÖRÜLMELİDİR”
Terör örgütü PKK’nın Yürütme Komitesi üyesi, terör şeflerinden Duran Kalkan, örgüte yakın medyaya, Ömer Öcalan’ın 43 ayın ardından ilk kez PKK lideri Öcalan ile görüşmesinin ‘heyecan ve moral’ yarattığını, “Önder Apo'nun sağlık durumu hakkında bilgilendik, selamlarını aldık. Bu bile ortamı değiştirmeye yetti. Önder Apo'nun selamını almak, sesini duymak, sağlığı hakkında bilgilenmek, bütün ortamı farklı durumda etkiledi. Tecrit kalkmalı. Her şey Önder Apo'nun fiziki özgürlüğüne bağlı. Başmüzakereci odur. Bu gerçekleşmeden herhangi bir somut gelişme olmaz, ortaya çıkmaz.” demiştir.
PKK’nin üst düzey isimlerinden 20 yıl cezaevinde yatan KCK Yürütme Konseyi üyesi Sabri Ok, örgüte yakın televizyon kanalına verdiği Kürtçe röportajda, Türkiye ve Suriye’deki gelişmeler ile gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. PKK lideri Abdullah Öcalan’ın şartlarının değişmesi gerektiğini belirten terör şeflerinden Ok, şunları söyledi:
“Öcalan, rahat bir şekilde yoldaşlarıyla, DEM Parti ile farklı kişilerle görüşmeler yapabilmesi gerekir. Bu şekilde tarihi rolünü oynayarak Türkiye’nin önünü açabilir. Apo’nun talepleri çok makul, Türkiye’nin demokratikleşmesi, demokrasinin gelişmesi. Ben insanım, insanlık değerlerine bağlıyım, demokratım diyen bir kişi buna karşı çıkabilir mi? Ama AKP şu ana kadar olumsuz işaretler veriyor.”
Terör örgütü PKK'nın Kandil'deki yöneticilerinden, PKK yürütme Kurulu Üyesi Murat Karayılan, örgüte yakın bir televizyon kanalında silah bırakma çağrılarına, “Diyelim ki Öcalan çağrıda bulundu. Peki, bir tek çağrıyla bu iş biter mi? Biz on binlerce silahlı gücü bulunan bir hareketiz. Ve bu güç öyle para için gelmiş, maaşını kesip ‘evine git’ denilince hemen onu yapacak bir güç değil” demiştir. Karayılan; Öcalan’ın kendisinin devreye girmediği, sadece bir videolu çağrıyla bir şey olmayacağını söylemiştir.
DEM Parti’nin İmralı heyetinin ziyaretlerinin olumlu olduğunu söyleyen Karayılan, iktidar kanadından yapılan “silah bırakma” çağrılarına dair şunları söylüyor:
“Bu bizim değil onların sorunudur. O çağrı yapıp, ‘Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun’ diyenlerin adım atılması için çabalaması gerekiyor. Açık ki Devlet Bahçeli bu çağrıyı kafasına estiği için yapmamıştır. Arkasında devlet, en azından devletin bir kesimi vardır.”
Olası bir silah bırakma durumu için terör örgütü PKK’nın kongresini toplayarak karar alması gerektiğini bunun da ancak Abdullah Öcalan’ın devreye girmesiyle olabileceğini” belirten terör şeflerinden Karayılan, Öcalan’ın kongre çağrısı yapması gerektiğinin ve fiziki olarak orada bulunmasa da birçok kez mesajlarının ulaşabileceğini söylüyor. Terör örgütü şefler üst üste açıklamalar yapıyorlar.
Terör örgütü PKK'nın sözde çatı kuruluşu KCK'nın sözde Yürütme Konseyi Eş Başkanı terörist Cemil Bayık, Stêrk TV'de yayınlanan özel programda yeni açıklamalarda bulundu. Cemil Bayık, elebaşı Abdullah Öcalan’ın başlattığı hamleyi değerlendirdi, yeni gelişmeler hakkında bilgiler paylaştı, iktidarın tutumunu eleştirdi.
Cemil Bayık, PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın bir mektup gönderdiği ilk kez açıkladı. Bayık, “(...) Apo, bu hamleyi daha da güçlendirmek istiyor. Kürt sorununu savaş zemininden çıkarıp demokratikleşme zeminine çekmek için bir çalışma yürütüyor” dedi.
DEM HEYETİ BARZANİ VE TALABANİ AİLESİ İLE GÖRÜŞECEK
PKK lideri, teröristbaşı Abdullah Öcalan ile 28 Aralık 2024 ve 22 Ocak'ta görüşen Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) heyetinin çalışmaları devam ediyor. DEM Parti İmralı Heyeti, 16 Şubat'ta Erbil'de I-KDP lideri Mesud Barzani ve Neçirvan Barzani ile bir araya gelecek. Heyet, 17 Şubat'ta ise Süleymaniye'de KYB Lideri Bafel Talabani, Kubat Talabani ve KYB yetkilileri ile görüşecek.
Terör örgütü PKK'dan da konuya dair bir açıklama yapıldı. Örgüte yakın haber ajansında Abdullah Öcalan’ın yakalanmasının yıl dönümü vesilesiyle yer alan açıklamada, "26’ncı yıl dönümünde (komplo) başta Kürdistan ve Türkiye ortamı olmak üzere dünyadaki herkes, Önder Apo’dan (Abdullah Öcalan) yeni bir çıkış, yeni bir başlangıç bekliyor. Öyle anlaşılıyor ki, çok ciddi bir karşıtlık ve darbesel bir müdahale olmazsa Önder Apo tarafından yeni bir süreç, herkes için bir değişim, dönüşüm ve yeniden yapılanma süreci başlatılacaktır. PKK ve Kürtler değişecek, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türkiye ortamı değişecek, Orta Doğu ve tüm dünya değişecektir. Devlet korkmasın; Önder Apo ve Kürtler devleti yıkmayacak, demokrasiye duyarlı ve açık temelde yeniden yapılandıracaklardır. Türkiye toplumu korkmasın; Önder Apo ve Kürtler Türkiye’yi bölmeyecek, Kürt özgürlüğü temelinde Türkiye’nin demokratikleşmesi için çalışacaktır. Önder Apo’nun ve Kürtlerin özgürlük ve demokrasi çabaları, Orta Doğu ve dünyada hiç kimseye karşı olmayacak; herkesin demokratik yararını esas alacaktır" vurgusu yapıldı.
KYB’nin hem Irak’ın kuzeyinde hem Suriye’nin kuzeyinde PKK’ya açık destek verdiği bir gerçek. PKK’nın Sülaymaniye’de örgüt büroları var. Militan kadroları burada saklanıyor. KYB lideri Bafel Talabani sık sık Kamışlıyı ziyaret ederek PKK’nın Suriye kolu PYD (YPG-SDG) ile görüştüğünü cümle alem biliyor.
Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) lideri Bafel Talabani, Suriye’nin kuzeyinde PKK/PYD’ye bağlı “Suriye Demokratik Güçleri” (SDG)’nin başında olan 21 Aralık 2022 günü Mazlum Abdi ile bir araya gelmişti. Bu hainlerin görüşmesine PYD’ye destek veren küresel emperyalist güçlerin uzantılarından Uluslararası Koalisyon Güçleri Genel Komutanı (CJTFOIR) ABD Generali Matthew McFarlane de katılmıştı.
Kirli ve karanlık görüşmeler, Bafel Talabani’nin sosyal medya hesaplarından da paylaşılmıştı. Ayrıca terörist Mazlum Abdi ve Bafel Talabani’yi bir arada gösteren fotoğraflar paylaşılmıştır.
PKK/PYD’nin sözde siyasi uzantısı, PYD’nin elebaşlarından Pervin Yusuf ve Garip Huso, seçimlerde KYB'ye oy verilmesini isteyerek, "Tüm gücümüzle YNK (KYB) adaylarını destekliyoruz. Bafel Talabani'ye destek istiyoruz." ifadelerini kullandı.
Terör örgütü PKK’nın Kandil örgütlenmesindeki elebaşlarından Mustafa Karasu da benzer açıklamalar yapmıştı.
Bafel Talabani KYB yönetimini ele geçirdikten sonra terör örgütü PKK’nın Süleymaniye yapılanması ile Suriye’deki yapılanmasına desteğini artırmasıyla dikkatleri çekmişti. DEM heyetinin ziyaretleri ve görüşmeleri bir kez daha vatan hainleri olduklarını göstermektedir.