Yakın politik tarih ve Ortadoğu üzerine bir çok kitapları bulunan Araştırmacı yazar Hakkı Öznur Esad rejimimin devrilmesinin ardından yeni süreçleri, Ahmed Şara liderliğindeki geçiş hükümetini ,karşılıklı ziyaretleri ve Suriye Türkmenlerinin geleceğini ele alan bir yazılı açıklama yayımlamıştır. MİT Müsteşarı İbrahim Kalın ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın HTŞ lideri (Colani) Ahmed Şara ile yaptığı Şam görüşmelerini, Erdoğan Ahmed Şara görüşmesini ve yeni süreçte devre dışı bırakılan Suriye Türkmenlerinin durumunu ele alan yazılı açıklamasında çok önemli hususlara değinmiştir.
Açıklamasında “Türk Devleti, Suriye Türkmenlerine tam anlamıyla sahip çıkmalıdır. Suriye’nin asli unsurlardan biri olan Türkmenler, yeni kurulan rejimde aktif olarak yer almalı, bazı bakanlıklar Türkmenlere verilmelidir. Türkmenlerin milli ve siyasi hakları, yeni anayasada güvence altına alınmalı ve kabul edilmelidir .Suriye Türkmenleri kurulacak bu devletin “Kurucu Unsuru” olarak Anayasal hukuk düzeyinde ve BM garantisi altında Hukuki Statü kazanmalıdır.” demiştir:
Öznur’un açıklamasının tam metni:
Sığınmacılar/göçler, ülkemiz açısından artık bir numaralı güvenlik sorunu haline gelmiştir. Küresel baronlar, savaş lobileri, silah lobileri, Orta Doğu’yu Ankara’ya getirmeye çalışıyorlar. Suriye’de ve Irak’ta olup bitenler, yaşananlar, sınırlarımızda cereyan eden hadiseler, bunu ortaya koymaktadır.
911 km’lik Suriye sınırı, 384 km’lik Irak sınırı, 560 km’lik İran sınırı, yol geçen hanına dönmüştür. Türkiye, Irak-Suriye hattına dikkat etmelidir. PKK meselesi, Türkiye-Irak hattında sürerken bir de şimdi PKK’nın Suriye kolu olan PYD/YPG yüzünden PKK meselesi, Türkiye-Suriye sınırına da taşındı. Amaç, bölgede Türkiye’nin kaosa sürüklenmesi. Sığınmacılar ve devam eden göçler, Türkiye’nin ve Türklerin milli güvenlik meselesidir.
Suriye Türkmenleri, Oğuz boyundan geliyor. Bilindiği üzere Oğuz Türkleri, sekizinci asırdan beri Suriye coğrafyasını yurt ve mesken tutmuşlardır. Oğuz Türkleri, bu coğrafyada yaşayan tüm halklarla kardeşçe ve dostane ilişkiler içerisinde olmuşlardır. Hiçbir zaman herhangi bir etnik, dini ve mezhep mensuplarına karşı kin ve düşmanlık beslememişlerdir.
Suriye coğrafyasında yaşayan kadim halklardan birisi olan Türkmenler, Suriye’de geniş bir alana yayılmış halde. Halep, Lazkiye-İdlib (Bayır-Bucak), Humus, Hama, Tartus, Rakka, Dera, Şam ve Golan bölgelerinde Türkmen varlığı bulunuyor. Suriye Türkmenleri, yüzyıllardan beri yaşadıkları topraklarını ve kimliklerini korumak için bugün ciddi bir mücadele veriyor.
Asırlarca bölge insanı ile barışık halde yaşayan Türkmenlerin durumu, 1918 yılında imzalanan Mondros Mütarekesi ile tersine dönmüştür. Türk hakimiyetinin bu topraklarda son bulması ve Türk askerinin çekilmesi ile Türkmenler için zorlu dönem başlamıştır. Nitekim Suriye’de işgal döneminde veya sonrasında iktidara gelen tüm rejimler, Türkmenlere karşı kindar ve acımasız olmuşlardır. Çünkü söz konusu rejimler Türkmenleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin uzantısı ve Türk devletlerinin bakiyesi olarak görmekte istemişler ve intikamlarını Türkmenlerden almışlardır.
Türkmenlerin ülkedeki nüfusları ortalama 3 milyondan fazla yani Araplardan sonra nüfus çoğunluğuna sahip ikinci büyük grup. Suriye'de en kalabalık oldukları yerler Şam, Lazkiye, Hama, Humus ve Rakka.
En yoğun oldukları bölge ise Halep. Şam'da yaşayanlara Şam Türkmeni, Halep bölgesindekilere Halep ya da Culap Türkmeni, Lazkiye'de yaşayanlara da Bayır-Bucak Türkmenleri deniyor.
ORSAM’ın araştırmasına göre Halep’te 975 bin, Humus’ta 835 bin, Şam’da 460 bin, Lazkiye’de 385 bin, Hama’da 350 bin, Rakka’da 120 bin, Dera’da 75 bin, Tartus’ta 50 bin, Kumeytra’da 50 bin, İdlip’te 25 bin, diğer bölgelerde 175 bin olmak üzere Suriye’nin her bölgesinde toplam 3,5-4 milyon Türkmen yaşamaktadır.
61 YILLIK BAAS DİKTATÖRLÜĞÜNDE KATLİAMLARA UĞRADILAR VE BÜYÜK ZULÜMLER GÖRDÜLER
61 yıllık Baas iktidarı döneminde büyük baskılara, zulümlere uğradılar, asimile edilmek istendiler. Milli benliklerini korumaya çalıştılar. Ancak küçük gruplar, Araplar içinde asimile oldu, dillerini unuttular.
Zalim Hafız Esad döneminde baskı ve tehdit merkezli dönem içerisinde “Türkmen” olmak, Türkmenler için çok zordu. Sistem/rejim her şekilde “Suriyeli” üst kimliğini dayatıyordu. Böylesine bir süreçten ve süzgeçten geçen Suriye Türkmenleri, özellikle dil konusunda büyük oranda Araplaştırma politikasına maruz kaldılar. Eğitim sisteminin katı bir şekilde Arap/Suriye milliyetçiliği ile örülü olması, Türkmenlerin “milli ve kültürel kimliğini” direk olarak hedef aldı.
Kırsalda yaşayan Türkmenler her ne kadar resmi olarak değil ama gayriresmi olarak Türkçeyi kullanmaya devam etseler de şehir merkezlerinde yaşayan Türkmenler, Türkçeyi unutmaya mahkûm edildiler. Yine kırsaldaki Türkmenlerin kendi aralarında evlilikler yapmış olması, Türkmen kimliğini ve Türkçeyi muhafaza etmek konusunda etkili olsa da kentli Türkmen nüfus için aynı şey söz konusu olmadı.
Yüzyıllardır Suriye’de, Suriye halkından ayrı bir halk olarak Türkmenler, varlık gösteriyor. Suriye’de Türkçe konuşan yaklaşık iki buçuk milyon civarında Türkmen var. Türkçeyi unutmuş Türkmenler ile beraber Suriye’deki Türkmen nüfus üç buçuk milyon civarındadır.
1971 yılından 2024 yılına kadar Suriye’yi Nusayri Esad ailesi yönetmiştir. 1971 yılında Muhalifleri etkisiz hale getirdikten sonra Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Baba Hafız Esad 2000 yılında öldü. Tam bir diktatördü. Halka kan kusturdu. Türkmenler katliamlara uğradı. Yerine geçen ve 24 yıl ülkeyi yöneten oğlu da, zalimlikte babasıyla yarışmıştır. Firavun Esad ailesi şanlı bir kıyamla devrildi ve Rusya’ya kaçmak zorunda kaldılar.
8 Aralık 2024 tarihinde 61 yıllık Baas ve 54 yıllık Esat diktatörlüğünün son bulmuştur. Ülkeyi demir yumrukla yöneten Baas diktatörlüğü, başta Türkmenler olmak üzere tüm kesimleri zulüm ve mağdur etmiştir. Ancak Türkmenlerin gerek Türk kökenleri gerekse Sünni inançları gereği, iki kat daha fazla mağdur olmuşlardır.
ESAD REJİMİNE KARŞI İLK İSYANI TÜRKMENLER YAPMIŞTIR
Suriye Türkmenleri, 2011 yılında sokak hareketleri başlayan bu kutlu mücadelede en başta yer almış ve binlerce şehit vermekten tereddüt etmemişlerdir. Zira bu mücadele, 8 Aralık 2024 tarihinde taçlanmış ve dünyanın en kanlı ve zalim rejimi son bulmuştur.
Deralı yiğit Türkmen gençler, 15 Şubat 2011'de okullarının duvarına "Ey doktor (Beşar Esad) şimdi sıra sende" yazarak, yaklaşık 14 yıl sürecek halk devriminin kıvılcımını ateşleyen isimler olmuştular. 14 yıl sonra aynı duvarlara Dera da Türkmen gençler "Doktor kaçtı" diye yazarak, tarihe geçen hikayelerini tamamladılar.
O dönem çocuk yaşta 1,5 ay rejimin güvenlik birimlerinde tutulan gençlerin salıverilmemesinin ardından başlayan rejim karşıtı gösteriler, kısa sürede ülke geneline yayılmıştı. 8 Aralık'ta Baas rejiminin devrilmesinin ardından evlerine dönen Deralı gençler, "Ey doktor şimdi sıra sende" yazdıkları okulun duvarına bu kez "Doktor kaçtı.. 8/12/2024" yazarak, Beşar Esad'ın kaçışını tarihe kazıdılar. Bu savaşın en büyük mağduru Suriye’de yaşayan Türkmenlerdir; olaylarda yaklaşık 50.000 insanımız hayatını kaybetti on binlercesi yaralandı. Bir milyondan fazla Türkmen topraklarını terk etti. Hâlbuki Türkmenler bu toprakların gerçek sahibidir;
Suriye de, Türkmenler yalnızca Esat diktatörlüğüne karşı değil aynı zamanda IŞİD ve PKK gibi terör ve bölücü örgütlerine de karşı mücadele vermiştir. Bilindiği üzere Suriye Türkmenleri bugün 3.500.000’u aşan varlığıyla tüm tehdit, tecrit ve asimilasyon politikalarına karşı varlığını, günümüze kadar devam ettirmeyi başarmışlardı
Suriye Türkmenleri, 402 yıl süren Osmanlı Devleti’nin faturasını çok ağır ödediler. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasından sonra Misak-i Milli’nin dışında kaldıklarına bir türlü inanamadılar. Önce mandater devlet Fransa’nın, 1946’dan sonra da Suriye Arap Devleti’nin yoğun baskısı altında kimliklerini ve dillerini unutmaya, topraklarını terk etmeye zorlandılar.
Suriye Türkmenleri, Suriye’de Araplardan sonra en büyük nüfusa sahip ikinci etnik grup. Türkmenler, Suriye’de geride bıraktığımız sürecin en büyük mağdurlarından birisi. Hiçbir zaman etnik/dini terör örgütleri ile irtibatı olmamış ve her zaman Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmuş bir toplum olarak Suriye Türkmenleri bugün de masada kendi haklarını kendisi savunmak istiyor. Bu haklı bir istektir.
Suriye Türkmenleri, yeni anayasa içinde yer almalı, Türkmence, resmi dil olarak kabul edilmelidir. Suriyeli Türkmenlerin yeni yönetimde güçlü bir şekilde yer alması, sadece onların geleceği için değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenliği, özellikle de sınır güvenliğimiz için hayati önemde.
Suriye Türkmenlerinin 2011 yılından bu yana vermiş olduğu ‘Onur ve Özgürlük Mücadelesi’ yeni bir aşamaya ulaşmıştır. BAAS diktatörlüğüne karşı ilk isyanı Türkmenler, mart ayında Dera’da başlatmıştır. Bu isyan, tüm Suriye’ye yayılmıştır.
2013 yılında Türkiye'nin kararıyla bölgede Suriye Türkmen Meclisi kuruldu. Suriye Türkmenleri ve Suriye Türkmenlerinin meşru temsilcisi olan Suriye Türkmen Meclisi gerek siyasi gerekse diplomatik olarak Suriye’de Türkmen halkının çıkarlarını korumak ve geleceğini güvence altına alabilmek için çok yoğun bir çalışma yürütmek zorundadır.
EMEVİ CAMİİ SÖYLEMİ VE GELİNEN NOKTA
Suriye’nin başkenti Şam’ın kalbinde yer alan Emevi Camii, İslam dünyasının önemli ibadet merkezlerinden biri. 2012’de silahlı çatışmaların başlamasının Muhalif gruplar camiyi, Şam’ı ele geçirmenin ve hükümeti devirmenin sembolü olarak görmeye başladı. “Emevi Camii’nde namaz kılma” söylemi, muhaliflerin temel motivasyonlarından biri haline geldi. Bu dönemde Türkiye’den bazı siyasetçilerin de motivasyonu benzerdi. Camide namaz kılma vaadi, Esad sonrası döneme işaret eden bir slogan oldu
Bu dönemde caminin sembolik önemi daha da arttı. Esad yönetimi, kontrol altında tuttuğu camiyi meşruiyetinin göstergesi olarak kullandı. Heyet Tahrir eş-Şam’ın (HTŞ) İdlib’den başlayıp Şam’a uzanan ve Esad’ın devirmesiyle sonuçlanan süreç, gözleri yeniden Emevi’ Camiine çevirdi.
HTŞ lideri Muhammed Golani, eski adıyla Ahmed eş-Şara, Şam’ın düşmesinin ardından Emevi Camisi’ne gitti ve namaz kıldı. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 5 Eylül 2012’de yaptığı bir konuşmada, “Emevi Camisi’nde namazımızı da kılacağız” demişti.
Erdoğan’ın yaptığı bu konuşmada, Türkiye’de Esad ve Suriye hükümetine karşı tutumun sembolü olmuştu. Erdoğan, 5 Eylül 2021 tarihinde ise şunları söylemişti:
“CHP, yarın Şam’a gidecek yüz bulamayacak göreceksiniz ama inşallah biz en kısa zamanda Şam’a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. İnşaallah Selahaddin Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi’nde namazımızı da kılacağız. Bilal-i Habeşi’nin, İbn-i Arabi’nin türbesinde, Süleymaniye Külliyesi’nde, Hicaz Demiryolu İstasyonu’nda kardeşliğimiz için özgürce dua edeceğiz.”
Erdoğan’ın bu sözlerinden tam 12 yıl sonra Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın, HTŞ lideri Muhammed Golani ile birlikte Emevi Camisi’ne geldi ve namaz kıldı.
ŞAM ZİYARETLERİNİN ŞOVA DÖNELİK OLDUĞU YENİ SÜREÇTEN BELLİ OLMUŞTUR
MİT Başkanı, Dışişleri Bakanı ve diğer devlet yetkilileri, Şam’ı yol etmişlerdir. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın 12 Aralık'ta Şam'a gitmiş, Emevi Camii’nde namaz kılmıştı. Şam'a giden Kalın'ın makam aracın Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) lideri Muhammed el Colani olarak bilinen Ahmed Hüseyin el Şara sürmüştü. Emevi Camii'nde Namaz Kılan İbrahim Kalın'ın Sürücüsü Colani Çıktı!
HTŞ lideri Colani'nin üzerinde takım elbiseyle Suriye'ye gelen Kalın'ı Şam'da araçla gezdirdiği görüntüler sosyal medyada paylaşılmıştı. MİT Başkanı İbrahim Kalın, beraberindeki heyet ile birlikte Suriye'de geçici yönetimin lideri Muhammed el Colani (Ahmed Şara) ile görüşmek için ikinci kez 26 Ocak 2025 günü Şam'a gitti. Bu ziyaret Kalın'ın Şam'a yaptığı ilk resmi ziyaret olarak kabul ediliyor.
Suriye'deki Dışişleri Bakanlığının X'teki hesabından yapılan paylaşıma göre, MİT Başkanı Kalın ve beraberindeki heyet Şam'da geçici yönetimin lideri Colani, Dışişleri Bakanı Şeybani ve Suriye İstihbarat Teşkilatı Başkanı Enes Hattap ile görüştü.
İbrahim Kalın sonrası Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da Şam'a giderek ülkenin fiili lideri Ahmed eş Şara ile buluştu. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 22 Aralık günü Şam'da yeni yönetim lideri Ahmet eş-Şara ile o Emevi Camisi’ndeki namaz kılma görüntüleri, Kasyun Dağı’ndaki Kahve , çay içme görüntüleri , Şam’ı seyretmeleri. bol kahkahalı muhabbetler ve görüşmeler günlerce medyada yer aldı. Ancak sonuç ne ? Türkmenler masada unutuldu.
Suriye Türkmenlerin yeni rejimde etkili konumda olmalı ve yer almak zorundadır .Türkiye’nin Milli Güvenliği açısından da, Suriye Türkmenlerinin geleceği çok önemlidir.Şu an gelinen nokta iç açıcı değil. Suriye’de yeni bir dönem başlamıştır ve yeni yönetiminde Türkmenlerin hakları korunmalıdır. Suriye Türkmenlerinin siyasi ve milli hakları için Ankara aktif olmalıdır.
Türkiye yeni süreçte Şam Büyükelçiliğimizi açtı. Ardından Halep Başkonsolosluğumuzu da faaliyete geçirildi. Türk Hava Yolları Şam'a uçuşlarını başlattı. Yeni yönetimden ülkemize ziyaretler olduğu gibi Türkiye'den de bakan ve bürokratlar Şam'ı ziyaret etti.
ŞARA YENİ CUMHURBAŞKANI. HÜKÜMETTE TÜRKMENLER YOK!
Suriye Haber Ajansı SANA’ya göre, Şara’nın yanı sıra Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani ve ülkedeki askeri grup temsilcilerinin katılımıyla “Zafer Konferansı” düzenlendi. Konferansın bitiminde Askeri Operasyonlar İdaresi Sözcüsü Albay Hasan Abdülgani, sonuç bildirisini okudu. Abdülgani, Şara’yı geçiş döneminde Suriye’nin cumhurbaşkanı ilan ettiklerini ve Şara’nın ülkeyi uluslararası platformlarda temsil edeceğini duyurdu. 2012 yılı anayasasının yürürlükten kaldırıldığını belirten Abdülgani, Esed rejimine bağlı ordu, güvenlik birimleri ve parlamentonun feshedildiğini de açıkladı.
Şara'nın geçiş döneminin cumhurbaşkanı ilan edilmesi Şam, Humus, Lazkiye, İdlib ve Hama illerinde kutlandı. 42 yaşındaki Ahmed Hüseyin eş-Şara, Ahmed Hüseyin eş-Şar'e veya takma adıyla Ebu Muhammed el-Cevlani, Suriye Türkmenlerine karşı mesafeli olan tipik Arap milliyetçiliğinin izlerini taşıyor.
Suriye'nin en büyük destekçilerinden biri olan Türkiye rejimin değişimden beri Suriye'ye 4 ayrı resmi ziyaret gerçekleştirdi. Suudi Arabistan ise, Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan aracılığıyla bir ziyaret gerçekleştirdi.
MİT Başkanı İbrahim kalın ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, defalarca Suriye'nin geçici Cumhurbaşkanı seçilen Şara ile görüştü. Hala Türkiye'den büyük destek almakta olan Suriye, Türkiye'ye karşı aldığı bazı kararlarla dikkat çekiyor.
The Economist'e konuşan bir Suriye geçici hükümeti yetkilisi ise, "Türkiye'ye minnettarız, ancak Suriye, başka bir Orta Doğu ülkesinden daha iyi bir teklif aldı. Suriye, kendini tek bir tarafa bağlamak zorunda değil ifadelerini kullanmıştı.
SURİYE GEÇİŞ DÖNEMİ CUMHURBAŞKANI AHMED ŞARA ERDOĞAN İLE ANKARA’DA GÖRÜŞTÜ
El Şara Cumhurbaşkanı unvanı ile ilk dış gezisini Suudi Arabistan’a yaptı…
Böylece Şam’dan Riyad’a ikinci “ilk” ziyaret gerçekleşmiş oldu.
Yeni rejimin Dışişleri ve Savunma bakanları ile yeni “Muhaberat’ın”, yani istihbarat teşkilatının başkanı ilk dış gezilerini yine Suudi Arabistan’a yapmışlardı.
Ahmed Şara’nın Türkiye’ye geleceğini İletişim Başkanı Fahrettin Altun, sosyal medya hesabından şöyle duyurmuştu:
“Suriye Arap Cumhuriyeti Geçiş Dönemi Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın davetine icabetle, 4 Şubat Salı günü Ankara’ya bir ziyaret gerçekleştirecek.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşecek görüşmelerde Suriye’deki son gelişmeler bütün boyutlarıyla ele alınacak olup ülkedeki ekonomik toparlanma, sürdürülebilir istikrar ve güvenliğin tesisi için iki ülke tarafından atılacak ortak adımlar değerlendirilecektir. Görüşmelerde geçiş dönemi yönetimine ve Suriye halkına çok taraflı platformlarda sağlanabilecek destekler üzerinde de durulacaktır.
Suriye’nin özgürlüğüne kavuşması sonrası yeniden tesis edilen Türkiye- Suriye ilişkilerinin Sayın Ahmed Şara ve heyetinin ziyaretiyle güçleneceğine ve boyut kazanacağına inanıyoruz.”
Ahmed Şara’nın Ankara ziyareti, Suriye den 15 yıl sonra ilk defa bir Cumhurbaşkan’ınTürkiye’yi ziyaret etmesi açısından da önem taşıyor. Ahmed Şara, Cumhurbaşkanı olarak ilk ziyaretini Suudi Arabistan’a yapmıştı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Suriye Arap Cumhuriyeti Geçiş Dönemi Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'yla görüştü. Görüşme 3.5 saat sürdü. Şara ile Erdoğan görüşmesinde Türkiye’nin Suriye’nin yeniden inşası ve ülkenin kalkınmasına vereceği destek, PKK/ YPG’nin tasfiyesi, DAEŞ’in tekrar güvenlik riski haline gelmemesi için atılacak müşterek adımlar ele alındı Görüşmelerin önemli başlıklarından biri de Türkiye’deki Suriyelilerin evlerine gönüllü dönüşleriydi.
HTŞ güçlerinin lideri Ahmed El Şara’nın Erdoğan ile yaptığı görüşmeden çok kolundaki lüks saat. Sosyal medyada gündem oldu konuşuldu. Ahmed El Şara'nın görselde taktığı saat, Patek Philippe World Time 5230P modeli. Bu saat, platin kasa ve mavi kadran tasarımıyla dikkat çeken lüks bir dünya saati modeli. Patek Philippe, özellikle dünya saatleri konusunda oldukça prestijli bir marka.Bu modelin güncel fiyatı yaklaşık olarak 100 ila 130 bin dolar arasında değişmekte. Türk lirası üzerinden hesaplarsak 4 milyon 672 bin 538 liraya denk geliyor.
DEVLETİMİZ SURİYE TÜRKMEN DERNEKLERİ FEDERASYONU’NUN AÇIKLAMALARINA KAYITSIZ KALMAMALIDIR
Zafer Konferansı’nda Türkmenler lehine hiçbir şey yok. Körfez monarşilerinin yeni seçilen Şara üzerinde etkili oldukları bir gerçek. Suriye’deki güncel gelişmeler ve Türkmenlerin son durumu, 8 Ocak 2025 günü İstanbul’da düzenlenen bir toplantıda ele alınmış yayınlanan bir basın açıklamasıyla kamuoyuna duyurulmuştur.
“Suriye Türkmenlerinin Siyasi Tarihi” kitabının yazarı, Halep Türkmenlerinden, 2017 yılında kurulan Suriye Türkmen Dernekleri Federasyonu’nun Genel Başkanlığını yapan Dr. Tarık Sulo Cevizci, Suriye Türkmen Dernekleri Federasyonu adına okuduğu tarihi öneme sahip açıklamadan bir bölüm:
“Suriye Türkmenleri, bu şanlı zaferin en önemli bileşenlerinden birisi olduğu gibi bu zaferin de en çok sevinç duyanları arasında da gelmektedir. Ancak 8 Aralık 2024 sonrası yaşanan bazı gelişmeleri ve atamalar, kaygı ve endişe vermek noktasına gelmesi nedeniyle bu açıklamayı yapma ihtiyacı hissetmekteyiz. Nitekim kahramanca yazılan bu destanın ve bu uğurda verilen emeklerin bir takım yanlış kararlar ve atamalar nedeniyle boşa gitmemesi ve şehitlerin emanetine ve mirasına sahip çıkma adına kamuoyunun bir takım konularda dikkatini çekmek zaruri olmuştur.
1. Suriye; etnik, dini ve mezhepsel yönü yanında siyasi geleneği açısından çok kültürlü bir yapıya sahiptir. Ancak Suriye’de kurulan geçiş yönetimi, şimdiye kadar yapmış olduğu atama ve terfilerde tek taraflı hareket etmiştir. Geçiş hükümetinin almış olduğu tek taraflı kararlar, yıllardır özlem demokrasi yerine yeni bir totaliter rejime mi geçiliyor sorularının sorulmasına neden olmuştur. Halbuki Suriye, her kesimden yetkin ve ehliyetli kadrolara sahip bir ülkedir. Daha çoğulcu ve kapsayıcı olmak, devrim hedeflerinin ve demokratikleşme sürecinin daha hızlı ve pürüzsüz bir şekilde gerçekleşmesine yardımcı olacaktır.
2. Suriye geçiş döneminin lideri Ahmet Şara’nın şu ana kadar tüm kesimlerin temsilcileri ile görüşmesine rağmen Suriye Türkmenlerinin siyasi ve sivil kanadıyla görüşmemesi manidardır. Ayrıca yeni sürecin temellerinin atılacağı hedefleri ile organize edilen Milli Diyalog Kongresi’ne Suriye’nin en önemli bileşenlerinin başında gelen Türkmenlerin çağrılmaması ve süreç dışına itilmesi, asla kabul edilmez.
3. PKK ve IŞİD gibi terör örgütlerinin tehditleri devam ederken Suriye Milli Ordusunun (SMO) lağvedilmesi ya da yeni ordu içerisinde eritilmesi terör ile mücadele noktasında bizleri endişelendirmektedir. Suriye’de IŞİD ve PKK örgütlerinin varlığı hâlâ devam eder iken ve Suriye’nin bölüme riski karşı karşıya iken böyle bir kararın alınmasını, erken alınmış bir karar olarak değerlendirmekteyiz.
Bu gelişmeler ışığında ve yaşanan aksaklıkların giderilmesi açısından değerli kamuoyunun ve basın mensuplarının bazı hususlara dikkatlerini çekmek arzusu içerisindeyiz. Bu hususlar:
1. Suriye Türkmenleri, Suriye’nin halk ve toprak bütünlüğünden yanadır. Hiç bir şekilde etnik, dini ve mezhepsel bölünmeden taraf değildir. Ancak Suriye’nin bölünmesi durumu da Suriye Türkmenlerinin önünde kendi başlarının çaresine bakmaktan başka bir seçenek bırakmayacaktır.
2. Yeni anayasanın vatandaşlık esasına göre yazılması hayati derecede önemlidir. Suriye Türkmenleri hiçbir etnik, dini ve mezhepsel temelli bir anayasayı arzu etmemektedir. Bu anayasada hiç bir etnik, dini ve mezhep gruplarına ayrıcalık tanınmamalıdır. Eğer herhangi bir etnik gruba bir ayrıcalık tanınacaksa Türkmenlere de aynı ayrıcalıkların tanınmasını şiddetle talep ederiz.
3. Suriye çok kültürlü bir ülkedir. Her kültür grubunun kendi değerlerini yaşatmasında herhangi bir sakınca yoktur. Bu bağlamda Suriye Türkmenlerinin kendi dilleri olan Türk dilinde eğitim faaliyetleri yürütmeleri ve kendi kültür ve tarihlerini araştırmalar yapmaları anayasal güvence altına alınması gereklidir.
4. Devrik rejim döneminde Suriye Türkmenlerine yapılan tüm haksızlıkların, gayrimeşru istilaların, mal ve mülklerine el koymaların toplumsal barış ve hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde telafi edilmeli ve mağduriyetler giderilmesi zaruridir.
5. Yurtiçi ve yurtdışına terör tehdidi nedeni ile yaşanan zorunlu göçlerin ve bunların yaratmış olduğu sorunların giderilmesi gereklidir. Başta Türkmenler olmak üzere tüm Suriyelilerin onurlu, güvenli ve gönüllü bir şekilde savaş öncesi yaşam bölgelerine ve yurtlarına geri dönmeleri sağlanmalıdır.”
Suriye'de yaşananlar, Saddam'ın devrilmesi sonrasında Irak'ta yaşananlarla aslında çok benzer. Suriye’nin ikinci büyük toplumu olan Suriye Türkmenleri şüphesiz ki savaşın en mağdur toplumudur. Suriye Türkmenleri hiçbir zaman etnik, dini terör örgütleri ile irtibatlı olmamış, sempati dahi duymamıştır.
Türkmenler de Türkiye’ye dayanmak mecburiyetindedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu gerçeğin idrakinde Suriye’de “Türkmen özneli” bir dış politika, takip etmelidir. Suriye’de yaşanan savaş, Türkiye’nin ve Suriye Türkmenlerinin geleceği açısından eşit ağırlıklı bir sorundur. Türkmenlerin, Suriye'deki varlığını anayasal olarak tanıyacak, koruyacak ve tüm haklarını güvence altına alacak bir hukuki statü kazanması sağlanmalıdır. Suriye Türkmenlerine ‘kurucu halk’ statüsü verilmelidir.
Türkiye, Iraklı ve Suriyeli Türkmenlerin yanında olduğunu açıkça göstermeli ve çekinmemelidir.