Haber almak yaşamdan haberli olmak sevdiklerinle iletişimde olmak bir anayasal haktır dünyanın tüm anayasalarında da bu hak insanlara verilmiştir.
Geçmiş zamanın en önemli gazetecileri gezginlerdi.
Evliya Çelebi olmasaydı nasıl bilebilirdik o zamanın yerleşimlerinin yapılarını insan davranışlarını hallerini diyebiliriz ki kendi zamanının en önemli gazetecisi evliya çelebi idi.
Evliya Çelebi yaşadığı coğrafyanın dışındaki coğrafyalardaki insanların yaşamlarını kültürlerini törelerini evlerini işyerlerini merak etmeseydi o Seyahatnameyi.
Yazamazdı ve biz o bilgilerden mahrum kalırdık.
Gazeteci merak etmiyorsa gazeteci değildir.
Uzun yıllar boyu türlü çeşit bilinmeyen gazetecilerin merak etmesi ve araştırması sonucunda ortaya çıkmıştır.
Ülkemizde birçok kurum gibi gazeteciliğe son dönemlerde verilen ad olan medya kurumları ile iktidar ilişkisi kâh baskı sansür kâh satın alınan kullanılanlar ve doğrunun peşinde olup halkın haberdar edilmesine çalışanlar olarak ayrılmışlardır.
Ülkemizde iktidarda bulunan siyasilerden nemalanan geçinen medya gazetelerin ilk çıktığı zamanlara kadar gider.
Balkan savaşı bitmiş Osmanlı ile Balkan Devletleri Türklüğün utanç anlaşmalarından birini imzalamıştı.
Anlaşmanın bir maddesi de Arnavutluk’un bağımsız devlet oluşunu kapsıyordu. İstanbul’da yayınlanan İkdam ve Alemdar gazeteleri Arnavutluk’un bizden ayrılıp ayrı devlet kurmasını sevinçle karşılar ve “Daha ne olsun Avrupa’nın ortasında bir Müslüman devlet kurulacak” diye ayrılığı bir başarı olarak savunmuşlardı.
Peyam gazetesi başyazarı Ali Kemal’in İstiklal Savaşımıza ne kadar muhalif yazılar yazdığı bilinir zaten kendisi Damat Ferit hükümetinin bir bakanıydı.
Cumhuriyetle iktidar medya ilişkileri gene al-ver ilişkisi içinde devam etmiş.
Bariz örneklerin içinde başbakan Adnan Menderes’in kumarbaz gazeteci yazar Necip Fazıl’a örtülü ödenekten defalarca para ödemesi İnönü’nün damadının ülkemizin en parlak gazetecisi (Metin Toker) olarak sunulması…
Gazetelerin köşe yazarlarının genellikle papağan gibi hep aynı düşünceyi güzellemeleri doğruya doğru demek yerine kendi yanlarının doğru olduğunu sürekli dillendirmeleri ve yazmaları olarak gösterilebilir.
Medyanın devlet elinde olması bir diktatörlük göstergesidir.
Hitler Almanya’sın da muhalif gazete olmadığından Ruslar Berlin kapısına dayandığında Alman milleti savaşı kazandıklarını zannediyordu çünkü gazeteler yalan yazıyordu.
Rusya SSCB iken tek gazete çıkardı Pravda adı ile ve komünist Politbüro’nun resmi yayın organı idi. Tabii Pravda’ya göre ABD ve Avrupa’da açlıktan insanlar ölüyor, SSCB dünyanın en müreffeh ülkesi idi. Tabii başka gazete olmadığından Rus halkı da gerçeğin öyle olduğunu sanıyordu.
Almanlar Hitler den kurtuldu durumları ortada.
Ruslar komünizmden kurtuldu bir yarı diktatörlükle yönetiliyor buna rağmen bir yarı serbest medya ile durumu ilerlemek üzerine doğrudur.
Bizde son yıllarda bir medya baskısı ve medya tekelleşmesi (iktidar tarafından tabii) var.
İktidar kendi görüşünden başka bir görüş öne süren herkesi vatan haini olarak niteliyor.
Hâlbuki bir toplum çeşitli görüşlerin yarışmasıyla iyiyi bulur ve ilerler.
Yazı yazan söz söyleyen insandan zarar gelmez.
Okursunuz beğendiğinizi alırsınız beğenmediğinizi almazsınız dinlersiniz beğendiğinizi alırsınız beğenmediklerinizi almazsınız.
Yapmayın vatandaşın haber alma dinleme öğrenme alternatiflerini kısmanız özgürlüğünü kısmanız demektir.
Yaşadığımız bilgi çağına uygun davranışlar değil sadece gazetecilik yapanların hapislerde çürümesi.