Türkiye Cumhuriyeti topraklarında, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kimlik kartı olan her kişinin seyahat etme özgürlüğü vardır.
Tabii devletin kolluk güçleri, polisi, jandarması toplumun huzurunu, güvenliğini korumakla yükümlüdür.
Bu kurumların yetkilileri çalışanları halkın huzurunu, güvenliğini sağlamak için halkın ödediği vergilerden maaşlarını alırlar.
Hatay 1.685 000 nüfuslu, cumhuriyet kurulduktan 15 yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti’ne katılmış, milliyetçi hassasiyeti çok yüksek bir sınır kentimiz.
Komşumuz Suriye devleti 1938 yılında Türkiye Cumhuriyeti’ne katılan Hatay’ın katılımını hiç hazmedememiş, okullarındaki ders kitaplarındaki haritalarda Hatay’ı bir Suriye toprağı olarak eğitim tedrisatında göstermiştir.
Türkiye bir emperyalist yıkım tezgâhı ile karşı karşıyadır.
Yıkım tezgâhı 1800’lü yıllarda başını İngiltere’nin çektiği Avrupa devletleri tarafından “Şark meselesi” projesiyle başlatılmış. Şimdi de Büyük Ortadoğu Projesiyle ABD’nin başını çektiği batı devletlerinin de ortak olduğu proje ile devam etmektedir.
1919’da Yunan ordusunun Ege bölgemizi işgal etmesi bir emperyalist proje idi.
PKK’nın kurulması, Türkiye’yi terörle esir almaya çalışması, kuzey ırakta Barzani devletinin kurulması, kuzey Suriye’de PYD/PKK devletinin ABD tarafından desteklenip, silahlandırılıp kurulması bir emperyalist projedir.
Her üç projede Türkiye’yi yıkmak üzerine planlanmış ve uygulamaya konmuştur.
Emperyalizm yani proje sahipleri her üç projede de yerli işbirlikçiler kullanmıştır.
15 Mayıs 1919’da İzmir işgal edildiğinde işgal gemisinden, Yunan işgal komutanı general ile inen zamanın İzmir valisinin görselleri ilgilenenler görmüştür.
Birinci dünya savaşı öncesi kendisini yıkmak isteyen İngiltere’ye Haliç tersanesi dururken 2 savaş gemisi sipariş edilir ve parası da peşin olarak ödenir.
Savaş öncesi de İngiltere Osmanlı devletinin savaş gemileri için peşin ödediği parayı gasp ettiğini açıkladı.
Yüz yıl önce İngiltere’nin yaptığını üç yıl önce günümüzün emperyali ABD yaptı parasını verdiğimiz Patriot’ların üstüne yattı.
Bir ülkenin bin bir emekle biriktirdiği yüksek miktarda paraları gasp etmek o kadar kolay mı?
Eğer devletin yönetimine kendinize hizmet edecekleri işbirlikçileri manipüle edilmiş seçimlerle getirirseniz kolay tabii.
Emperyalizm 2010 yılından itibaren Türkiye’nin yıkılması için farklı bir plan uygulamaya koydu.
Sığınmacı istilası.
Türkiye’de 2002 yılında iki işbirlikçi ortak FETÖ ve Ak Parti adlarıyla iktidara getirildi.
Irak işgali, Kıbrıs referandumu, Sahte Ergenekon- Balyoz davaları ve son olarak da FETÖ darbe girişimi hep bu dönemde oldu.
Bir noktaya kadar iyi giden ortaklık çalınanların paylaşımında çıkan anlaşamama hali sonunda kavgaya dönüştü.
Yoksa işbirlikçilikte bir sorun yoktu.
Türkiye 85 milyon nüfuslu.
Türkiye’de yaklaşık 10 milyon istilacı sığınmacı var.
Türkiye istilacı sığınmacılara bugüne kadar yaklaşık 80 milyar dolar harcadı.
Bu rakam PKK’nın şehit olan canlarımızın dışında milletimize verdiği 200 milyar dolar kaybın yarısına yakın ve milletimizin maddi kaybı yıllık 9 milyar dolar olarak halen devam ediyor.
İstilacı sığınmacıların bundan sonraki terör faaliyetleri, Türkiye’nin demografik yok oluşu, mafyalaşma ve gettolaşma davranışlarının sığınmacı yükünün her gün Türkiye’ye daha fazla bir maliyet getireceğini gösteriyor.
Hatay’ın nüfusu 1.685 bin demiştik.
Birkaç ay önce Ümit Özdağ ve Zafer Partisi Genel İdare Kurulu üyeleri ile Gaziantep, Kilis, Hatay ve Adana’yı kapsayan bir toplantılar, araştırmalar gezisi yapmıştık.
O gezide gördüğümüz manzarayı yazmış tehlikeyi belirtmiştik.
Gaziantep’in en büyük mahallesi, havaalanının yanında “Şehreküstü” mahallesidir. Şehreküstü mahallesi Suriyeli sığınmacıların kurtarılmış mahallesi idi.
Kilis de şehrin ana caddesinde gezerken Türk kimliklilerin, Türkçe konuşanların azınlık olduğunu, şehitliğimizin yanında başlıkları ve tüm yazıları Arapça olan tamamen Suriyeli sığınmacılara ait bir mezarlığın olduğunu, esnafta çoğunluğun Suriyeli sığınmacılara geçtiğini ve son olarak da nüfus çoğunluğunun Türklerin azınlıkta kaldığına şahit olmuştuk.
Hatay ana caddesinde gezerken tam olarak nüfus oranına göre her yürüyen üç kişiden birinin Suriyeli işgalci sığınmacılardan oluştuğunu ve Hatay’da Suriyeli istilacı sığınmacıların nüfusunun 700 bini geçtiğini. Bazı ilçelerinde vatandaşlık verilmesi halinde belediye başkanlıklarının Suriyeliler tarafından kazanılacağını görmüştük.
Türkiye üzerinde, özellikle Suriye sınırımızdaki şehirlerimizde bir yıkıcı ve işgalci tezgâh var.
Bu tezgâhı emperyalizm yerli işbirlikçileri eliyle yapıyor.
Türkiye’deki devşirmeleri ve maşaları kullanıyor.
Zafer Partisinin genel başkanı Ümit Özdağ’ı Hatay’a sokmak istemeyen güç, emri veren makam emperyalizm işbirlikçisidir. Damat Ferit’ten farkı yoktur.
Bize 100 sene öncesinden şöyle sesleniyor.
“İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet, delalet ve hatta ihanet içinde olabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini, müstevilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.”
İlla kurucumuz, önderimiz Atatürk’ün söylediklerinin tamamını yaşamamız gerekmiyor.
Emperyalizmin işbirlikçilerini, devşirmelerini iyi tanıyalım.
Milletimizin aleyhinde çalışan kim olursa olsun topraklarımızda hayat hakkı vermeyelim.
Türk milletinin evladı,
Vatansever,
Milletin hizmetinde,
Ümit Özdağ asla yalnız değildir.
Hepimiz Ümit Özdağ’ız.
Türk milleti olarak işbirlikçilere cevabımız var…