Ben olsam 19 Mayıs törenlerine HDP'yi de çağırırdım. Biliyorum, HDP ile ilgili her olumlu ifade birçoğumuzun tüylerini diken diken ediyor. Aynı rahatsızlığı ben de duyuyorum. HDP'nin PKK'nın siyasi uzantısı olduğu, bölücü teröre arka çıktığı, tüm amacının PKK'nın kontrolünde ayrı bir egemenlik bölgesi oluşturmak olduğunu ben de biliyorum. 19 Mayıs törenlerine çağrılsınlar demem HDP ile ilgili kanaatlerimin değiştiği anlamına gelmiyor. Ayrıca bu bir olumlama da değil.
Bunu niçin diyorum? Terörle mücadele ciddi ve zorlu bir iştir. Duygularla, hissiyatla hareket etmek bizi hedefimize ulaştırmaz. Akıl, tecrübe, basiretle hareket etmek gerekir. HDP her fırsatta Kürtlerin dışlandığını, ötekileştirildiğini söylüyor. Kendisine yönelik eleştirileri, uygulamaları Kürtleştirerek bölgeye aktarıyor. Sorunun olmadığı yerde onu bizzat inşa ediyor. Bu gibi durumlarda ona bu silahı vermemek ülkeyi yönetenlerin görevidir.
HDP 19 Mayıs törenlerine çağrılsaydı bizi ötekileştiriyorlar diyemezdi. Kitlesi ile devlet arasındaki bağları koparmaya çalışan HDP bu imkanı bulamazdı. Etnik milliyetçiliğin yegane malzemesi -Kürtlere farklı muamele- yapıldığı iddiasıdır. Bu gibi tutumlar, örgüte de onun siyasi uzantısına da vatandaşı yanına çekecek malzemeyi veriyor.
Etnik terörle mücadele her şeyden önce kullandığı yıkıcı propagandayı etkisiz hale getirmekle mümkündür. Bunun yolu da malzeme vermemek ve halkı kazanmaktır. Çünkü coğrafya kaybedilmez insan kaybedilir. Daha doğru bir ifadeyle bir yerde insanı kaybetmediğiniz müddetçe o coğrafyayı kaybetmezsiniz. Toprak kaybı insanın kaybı ile başlar. Ne yazık ki bu gerçeği bir türlü anlayamıyoruz.
Türkiye genelinde HDP'nin gerçek oyu yüzde 5-6 civarındadır. Peki HDP nasıl yüzde 10-13 aralığında bir oy alıyor? Bunun sebebi karşıtlarının bile madem bu parti dışlanıyor ben de ona sahip çıkayım tepkiselliği ile bir kısım sol seçmenin baraj aşsın diye yaptığı takviyedir. Baraj yüzde 7'ye indirilsin HDP'nin oyunun da düşeceği görülecektir. Bunda iktidarın kullandığı siyaset dilinin de çok etkisi olmuştur. Genel seçimlerin HDP'den yana olanlarla karşısında olanlar şekline çevrilmesi yanlıştı, bu bunu yapanlara değil, kitlesini bizi dışlıyorlar, bize düşman muamelesi yapıyorlar diyen ayrıştıran HDP'ye yarar. Kitlesi ile devlet arasındaki ayrışmayı derinleştirir. Öyle de olmuştur. Ayrıca HDP kitlesi sanılanın aksine homojen değil, bu tavırlar kitlesindeki çeşitliliği yok ederek, onları HDP'nin tüm politikalarını paylaşmaya iterek homojenleştirir.
Ancak HDP ile ilgili bu düşüncem Öcalan'ın yeniden avukatları ile görüştürülmesine dair uygulamayı kapsamıyor. Öcalan, kendine tanınan her fırsatı istismar etti. Daha önce KCK tüzüğünü cezaevinde yazıp avukatlarıyla dışarı gönderdi. Örgütü onların üzerinden yönetti. Çözüm sürecinde örgütü kırsaldan şehire indiren oydu. Suriye'deki yapılanmanın mimarı da o. İmralı tutanaklarında devlet görevlisinin yanında Suriye yapılanmasına iki tarafla da (ABD ve Rusya) ilişki kurun diye talimat gönderen Öcalan'dır. Barış olmazsa 50 bin kişiyle şehir savaşı olacak diyerek örgüte dolaylı talimat veren de Öcalan'dır. Nitekim dediği olmuş, Hendek teröründe Türkiye 700-800 civarında şehit vermiştir.
İktidar bölücülükle mücadelede bir türlü aklı selime dönemedi. Bu işin esasının vatandaşı kazanmak olduğunu anlayamadı. Her şeye oy hesabıyla baktı. Bu yüzden de 2002'de devraldığı sorunların hiç birini çözemediği gibi hepsini daha da büyüttü. Olmayan sorunlar ihdas etti. Hala da nerede hata yaptık diye bir muhasebe ve özeleştiri ihtiyacı duymuyor. Korkarım ki seçimde dillerine pelesenk ettikleri beka sorununa bizzat kendileri neden olsunlar.