Eski Maocu yeni Erdoğancı Ethem Sancak," Biz ABD'nin desteği ile iktidara geldik" deyince, Erdoğan hemen muhalefeti dış güçlerle işbirliği yapmakla suçladı. Sancak'ın itiraflarının yaratacağı etkiyi yansıtma yoluyla muhalefete yüklemeye çalışarak bertaraf etmeye çalıştı.
Fakat Sancak'ın ifşaatları ilk değildi ki! Daha önce de AKP'li Abdurrahman Kurt katıldığı bir TV programında," ABD ve Cemaatle birlikte askeri vesayeti yıktık " demişti. Yıktık dedikleri TSK'ya karşı açılan Balyoz ve Ergenekon gibi davalardı. Düşününki o tarihlerde bu ülkenin Genel Kurmay Başkanı bile -terörist- diye göz altına alınıp tutuklanmış, yıllarca hapis yatmıştı. Bir ülkenin Genel Kurmay Başkanı gerçekten teröristse o ülke zaten bitmiştir, sadece cenazesini kaldırmak gerekir.
Sonra o davalara bir çizgi çekilerek içeridekiler çıkarıldı. Bu defa operasyonun cemaat ayağı içeri alındı.Kumpasa uğrayan askerler bütün kinlerini bu işbirliğinin cemaat ayağı üzerine boca ettiler. Nedense ötekilere dönüp hiç bakmadılar. Siyasi destek olmadıkça hiçbir cemaatin askere operasyon yapamayacağını görmezden geldiler. Hatta bir kısmı kendini içeri atan gücün bir parçası oldu. Ethem Sancak'ın eski lideri Doğu Perinçek de bunlar arasındaydı. Oysa bu kumpas davalarının psikolojik alt yapısını bir başka AKP'li Şamil Tayyar oluşturmuştu. Yazdığı Ergenekon kitapları ile bu davalarla ilgili bir bilinçaltı oluşturmuş, toplumsal desteğin oluşmasında büyük rol oynamıştı. Şimdi hepsi bir arada kardeş kardeş Türkiye'yi yönetiyorlar.
Türk siyasetinin çıkmazlarından biri -dışarıdan medet umma veya muhaliflerini dışarı ile işbirliği yapmakla suçlama- hastalığıdır. AKP kurulurken ABD'ye yapılan ziyaretler aslında içerideki güç odaklarına karşı dış dinamiklerden yararlanma çabalarıydı. AKP'nin ilk 10 yılında AB taraftarlığının arkasında da aynı mantık yatıyordu, içerideki güçleri dış dinamiklerin desteği ile yenmek. Bunun maliyeti her zaman yenilenlerin uğradığı haksızlıklar olmuyor, o dış destekçilerin çıkardığı fatura çoğu zaman vesayetin kendisinden daha ağır olabiliyor, bir vesayetten kurtulalım derken bir başka vesayet devreye girebiliyor. Hiç bir güç verdiği desteği meccanen vermiyor, zamanı gelince en ağır şekilde tahsilatını yapıyor. Bu işler birazda al gülüm ver gülüm meselesidir. Al gülüm malum da ver gülümün ne olduğunu hala hiçbirimiz bilmiyoruz.
Ethem Sancak aslında bilinen ve bazılarının bir türlü kabullenemediği gerçekleri ifşa etti. İktidar olma ve orada kalma uğruna bazılarının ne ve neler yapabileceğini gösterdi. İşte millilik, millete dayanmak bunun için gereklidir. Milli damarı olmayan iktidarlar, yöneticiler kendi ikballeri uğruna bu tür ilişkilere girmekte beis görmeyebiliyorlar. Veli Toprak ile Selçuk Özdağ'ın birlikte hazırladıkları,"Muhsin Yazıcıoğlu'nun Sır Görüşmeleri" isimli kitapta da bu yönde iddialar/hatıralar var. Üzeyir Garih daha AKP iktidar olmadan rahmetli Yazıcıoğlu'na gelerek," Muhsin bey Amerika'dan geliyorum, AKP iktidar olacak, sen de Erdoğan'la beraber ol" diyecek, Yazıcıoğlu'ndan ret cevabı alacaktır. Sonraları Yazıcıoğlu birçok konuşmasında, AKP'ye işbirlikçi suçlamasını işte bu tekliften dolayı yapacaktır.
Yerli ve milli edebiyatı ne yazık ki lafla olmuyor. Millilik, millete dayanmak, ondan hareket etmek, onun menfaatlerini her şeyin üstünde tutmaktır.Yıllarca bu ülkenin milliyetçilerine Amerikancı suçlamalarını yönelttiler. Ama hiçbir milliyetçi siyasetçi dışarı ile alangirli işlere girmedi.ABD meddahlığı yapmadı. Kendilerine yerli milli payesi verip, bir Müslümanlık derecelendirme kuruluşu gibi çalışanlar ise tam tersini yaptılar. Bir iktidar uğruna her yola gelebileceklerini gösterdiler. Ethem Sancak, aslında bilinip de bazılarının bir türlü anlamak istemediklerini ifşa etti. Bu arada Maocuların da söz konusu para ve iktidar olunca ABD ile halvete girmekte sakınca görmediklerini göstermiş oldu.Her inancın, düşüncenin ideolojinin münafığı var, bu da Maoculuğun münafıklığı.