Her canlı candır

Abone Ol

Küçükken insan yaşamının ne demek olduğunu pek anlamazdım. Ölümün ne demek olduğunu da bilmezdim. Ancak biri öldüğü zaman yüzümde bir tuhaflık gören annem, babam, abiyelerim veya büyüklerim “normaldir bir gün hepimiz öleceğiz” diye beni teselli ederdiler.

Köydeki evimizin önündeki armut ağacı önce yapraklarını döküp sonra da kuruyunca onu abim kesmek zorunda kalmıştı. Tabii ki üzülmüş ve hatta ağlamıştım. Çünkü o ağaçtan çok armutlar yemiştik. Akşam yatınca bir tuhaf olmuştum uyumaya çalışırken yine fındık kafullarının (fındık ocakları) bir kısmının kuruyup yok oldukları da aklıma gelmişti. Sonra Nisan ayında mor, mavi ve sarımtırak renkte açarak baharın geldiğini müjdeleyen komar çiçekleri ve yapraklarının mayısta kuruyarak dökülmelerini hatırladım.

Yaşımız ilerleyince şimdi dünyada kurulu olan dengenin ve onu muntazaman yaratan gücün ne demek olduğunu daha iyi anlamaya başladım. Aslında her canlının yaşamı birbirine çok benzer. Ağaçlar, tüm bitkiler, hayvanlar ve insanların yaşamları ve sonları aynı gibidir.

Doğum, bebeklik, çocukluk çağını geçirdikten sonra, yetişkin ve ileri yaş ile müşerref olup bugünlere geldik. Kendiliğinden büyüyen veya bizim tarafımızdan dikilen bir meyve ağacının yaşantısı ve serüveni ile ne kadar benziyoruz değil mi? Dikilerek veya tohumundan ekilen bir meyve ağacı sahibi veya bahçıvanı tarafından okşanarak, sevilerek iyi bakılarak iyi eğitilerek büyürse verimli olmasına sebep oluruz.

O ağaç sevilmez, okşanmaz, sulanmaz, iyi bakılmaz ise, gübrelenmez veya haşerelere karşı ilaçlanmasa verimi iyi olmaz ve erken sürede yaşamını sona erebilir. Kendisine iyi bakarsak ondan alacağımız sebze ve meyveler ile yaşantımızı sürdürür fazlasını da satarak para kazanabiliriz.

Yenidoğan bir bebeği iyi bakarsan çocukluk döneminde eğitirsen iyi bir okula verirsen ve eğitimini takip edersen hem ailesine hem kendisine hem de topluma çok yararlı bir birey olur. Hasta olduğu zaman onunla ilgilenip hastalıklar tedavi ettirirsen sağlıklı bir şekilde ömrünün sonuna kadar verimli bir insan olarak toplum içerisinde kendisine yer bulur. Diğer insanların, hayvanların bitkilerin yaşamına katkı sunar. Devletler, toplumlar ve ailesi kendi geleceğini bu şekilde garanti altına alır.

Bir meyve ağacı baharla birlikte çiçek açar yeşerir tohumlarını gösterir ve yaz boyunca faydalanacağımız bize meyveler sunar. Mevsimi geçince sonbahara doğru yaprakları düşer kış mevsimine hazırlanır dudaklarını büker ve kabuğuna çekilir. Yıllar böyle geçer. Yaşlanır kendisini besleyemez duruma gelirse verimi düşer veya hiç meyve vermez. Senelerce ondan yararlanan insanoğlu da artık onu istemez, onu hor görür. Tıpkı bir yaşlı insanın verimden düşmesi, ineğin sütünün kesilmesi, tıpkı yaşlanmış bir aslan gibi devrini tamamlamış bir canlı konumuna girmiş olur.

Ömrünü çocukları için tüketen ömür boyu çalışan anne-baba da öyle değil mi? yaşlandığı zaman artık emekli olmak zorundadır. Eli ayağı tutmaz, günün birinde prostat nedeniyle idrarını bile tutamaz geceleri sık sık sık tuvalete gitmek zorunda kalır. Gece uyandığında ev halkını  uyandırmak istemez çişini sessizce yapmaya çalışır. Eğer karısı hayatta değilse onu çocukları veya gelini istemez. Kendisine bir huzurevi bulmak zorundadır. Eğer yaşlanan kadınsa erkeğe göre daha şanslıdır ve hayatını daha kolay idame ettirebilir. Eli ayağı tutuyorsa çocuk bakabilir ve daima kendine yer bulabilir.

Bunları duygusallık olsun diye yazmıyorum; şu anda en az 5-10 arkadaşımın bu yaşantıdan nasibini aldığını biliyorum, Kartal’da Maltepe’de huzurevlerinde kaldıklarını üzülerek ifade etmek istiyorum.

En çok üzüldüğüm bir olay; eczacı bir hanımın oğlu ve gelininin ona bakmayı kabul etmemesi nedeniyle Kartal huzurevinde üç ay kaldıktan sonra kahrından öldüğünü hatırladıkça üzülüyorum. Gençliğinde eczanesini açtı oğluna oldukça yüklü bir servet bırakarak bu dünyadan göç edip gitti ne oğluna ne de gelinine yaranamamıştı; çok iyi arkadaşımızdı. O da bir candı…Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Bu yazıyı öbür dünyada melekler ona okusun diye kendisine ithaf ediyorum.

İçimden bazen huzurevlerini yıkasım geliyor. Ama sonra düşünüyorum ya ihtiyacı olanlar ne yapacak? belki oradan son yolculuğuna çıkanlar Allah katına daha kolay yükselirler. Siz siz olun en zor şartlarda olsanız bile annenize babanıza büyüklerinize sahip çıkın.