Hilafet ve İslam

Abone Ol

İslam dünyasında en çok tartışılan konulardan biri Hilafet meselesidir. Cumhuriyete ve onu kuranlara bazılarının gösterdiği düşmanlığın arkasında da Hilafetin kaldırılması yatmaktadır. Hilafet dini bir kurum olarak kabul edildiği veya asırlarca öyle telkin edildiği için onu kaldıranlar da doğrudan doğruya din düşmanlığı ile suçlanmışlardır.

İslam dünyasında Hilafetin dini bir kurum olmadığını,hatta dinle hiç bir ilişkisi bulunmadığını ilk haykıranların başında Ali Abdurrazık gelir.Kitap,sünnet ve icma da hilafetin hiç bir dayanağı olmadığını söyleyen Abdurrazık'ın bu görüşlerinden dolayı hem Ezher diploması elinden alınmış, hem de kadılıktan atılmıştır.

İslam dünyasında hararetli tartışmalara neden olan "İslam'da İktidarın Temelleri " eserinin değeri çok sonradan anlaşılmış,görüşleri geniş bir kesim tarafından kabul görmüştür.

Abdurrazık'a göre peygamberin biricik görevi Risalettir.Onun siyasi görevi olduğuna işaret eden tek bir ayet yoktur.Resulün vazifesi tebliğden ibarettir.(A'raf),Eğer yüz çeviren olursanız biliniz ki gönderdiğimiz peygamber'in vazifesi açıkça tebliğden ibarettir(Maide) gibi ayetler buna işaret eder. Peygamberin siyasi anlamda bir memleket kurmaya çalışmadığını,hükümdar veya devlet kurucusu olmadığını belirten Abdurrazık, devletin güç ve yaptırıma dayandığını oysa peygamberliğin dayanağının iman olduğunu, zorlamanın peygamberlik görevi ile bağdaşmadığını ve yalnızca tebliğ yapmakla yetkilendirildiğini ifade eder.Delil olarak aşağıda bir kısmını aldığımız ayetleri gösterir: Resule itaat eden Allah'a itaat etmiş olur,yüz çeviren olursa,biz seni onlar üzerine zorba göndermedik(Nisa),Senin kavmin doğru olduğu halde Kuran'ı yalanladı.De ki ben sizin üzerinize vekil değilim (En'am),Yüz çevirecek olurlarsa biz seni onların üzerine gözcü göndermedik.Senin görevin tebliğden ibarettir (Şura) Abdurrazık'ın bir başka delili de peygamberin kabileler halinde yaşayan Arapların siyasetine,kabile yapılarına,idari biçimlerine hiç müdahale etmemesidir.

Hilafeti dinle özdeşleştiren veya onun rüknü gibi gösterenlerin dini delillerden çok siyasi delillere dayandığını söyleyen Abdurrazık,din ve dünya işlerinin tanzimi için hilafetin gerekli olduğunu söyleyenleri şiddetle eleştirir. Kaos ve anarşiden kurtulmak için devletin aklen gerekli olduğunu ve her milletin kendi tarihi tecrübesi ve kültürel değerlerine göre bunu inşa etmesi gerektiğini söyleyen Abdurrazık, Cenab-ı Allah'ın bekasına kefil olduğu bir dinin izzet veya zilletinin hilafetle ilgisi olmadığını tarihten örnekler vererek gösterir.

Gerçektende Yezid'in peygamberin sevgili torunu Hz.Hüseyin'i şehit etmesi,Halife Abdülmelik'in mancınıkla Kabe duvarını yıkması,Yezid Bin Abdülmelik'in dönemin alimlerini çağırıp,Halifelere hesap ve azap olmadığını söyletmesi,Velid'in Kabe duvarında şarap içeceğim demesi ve yüce kitabımız Kuran'ı ok atışlarında ok hedefi yapması, sonraki yıllarda halifelerin bütün iktidarlarını kaybederek birer korkuluğa dönüşmesi Abdurrazık'ın bu tespitlerinde hiç de haksız olmadığını göstermektedir."Halife adı verilen bu kör,sağır,dilsiz heykellerin din ve dünya adına Müslümanlara hiç bir faydası yoktur.Hilafetin düşmesi üzerine dini akideler, vecibeler kesintiye mi uğradı, Halkın işleri ihmal mı edildi,hilafet yıldızı sönünce ufukları mı karardı diye soran Abdurrazık,düşüncelerini hilafetin gitmesi ile dini vecibelerde bir eksiklik olmadığını ve dini hayatın hilafet kurumunun varlığına bağlı olmadığını göstererek temellendirir.

İlk dört halifenin büyük üne ve Müslümanlar içinde saygın bir mertebeye sahip olması, onların şahsında hilafet kurumunun dini bir makam olduğu algısını oluşturmuş, sonraki dönemlerde de taht ve saltanatlarını korumak isteyenler tarafından bir kalkan olarak kullanılmıştır.İmamlara itaat Allah' a itaatin bir parçasıdır,onlara isyan Allah'a isyandır sözü böyle bir amaçla halka benimsetilmiştir.Abdurrazık' göre,İslam'da Müslümanların anladığı şekliyle hilafet kurumu diye bir kurum yoktur.Bu din,onların konumlarını korumak için kullandıkları bütün o ifsat ve yıldırma görünümünden ve gücün debdebesinden uzaktır.Bu kurumun,yargı,diğer temel işlevler,iktidar ve devletten daha fazla olmak üzere dini feraizle hiç bir müşterek yönü yoktur.Bütün bu işlevler siyasal niteliktedir.Din bu işlevleri ne kabul, eder ne ret eder,bu konularda akıl ve mantığımızı kullanmamızı,kararlarımızı milli tecrübelerimiz ışığında özgür irademize bırakır.

Abdurrazık'ın hilafetle ilgili görüşleri bugün büyük bir kesim tarafından paylaşılmaktadır. Ne yazıktır ki bu noktaya gelinceye kadar İslam dünyası büyük bedeller ödemek zorunda kalmıştır.