Dün Habererk’te bir haber gördüm. Beynimden vurulmuşa döndüm.
Önce bir hatırlatma yapayım:
13 Eylül târihli “Tuvalı Helen’in Zırvaları” başlıklı yazımda Sabah yazarı Hilâl Kaplan’ın “Kültürel Mirasımıza Körlüğümüz Sürecek mi?” başlıklı yazısına dikkat çekerek “Durup dururken bu yazı nereden çıktı? Doların düşmesi için ne bedel ödeyeceğiz?” diye sormuş ve eski hastalığın nüksettiğini ifade etmiştim.
Neydi eski hastalık? Taraf’da yazdığı yıllarda Türk târihine ve Türk kültürüne haset etmek. Çanakkale Zaferi yıldönümünde tek bir kere şehidlerimizi rahmetle anmayıp, “Masalsı anlatım” diyerek zaferi tahfif etmek. En mühimi, her 24 Nisan’da Çanakkale kara savaşları zamanında soykırım yazılarıyla bu zafere gölge düşürmek.
Peki, hastalık nasıl nüksetti?
Mezkûr yazar, Truva ve Hitit medeniyetine gözümüzü açmamızı istiyordu.
Çanakkale mirasına kör ol, Truva’ya, Hitit’e gözünü aç! Garip değil mi?
Hani bir reklam vardı. Bir böcek “Taktik değiştirmişlerrrrr!” diye bağırıyordu.
Evet, taktik değiştirmişler. Çanakkale’yi kötülemek tutmadı. Kötülersen bu millet, inadına sâhip çıkıyor. En iyisi, başka bir şeyi öne çıkarıp unutturmak.
Bu taprakların medeniyetlerin beşiği olduğuna itirâzımız yok. En son biz geldik ve bu topraklarda bir medeniyet inşâ ettik. Bu topraklar bizim. Bedeli kanla ödendi. Nokta!
Geçin Brunson’u, McKinsey’i! Elin oğlunun tek derdi var. Anadolu’daki eski medeniyetleri öne çıkarıp Türk-İslâm medeniyetini unutturmak. Yeni Haçlı seferi, işte bu!
İçimizdeki Truva atları da buna hizmet ediyorlar.
Medeniyetler ittifakı diye bir şey yok!
Dinlerarası dialog safsatası bunun içindi!
Elimden geldiği kadar, bir Haçlı seferi olan sinemadaki tehlikelere dikkat çekiyorum. Kapadokya’ya göz diktiler. Fitne fücür dolu filmler çekiyorlar. Buranın asıl sâhiplerinin Hristiyan milletler olduğunu, ince ince işliyorlar. Karadeniz’de, Ege’de ayrı ayı ayrı oyunlar dönüyor.
Gelelim habere…
Çorum’da Bahçelievler Meslekî ve Teknik Anadolu Lisesi bünyesinde bir grup kız öğrenci, robot takımı kurmuş. 2017 yılından itibâren Avusturalya, Çin, Kanada, Meksika, Amerika’nın yanı sıra Türkiye’de de düzenlenen Uluslararası First Robotics Competition Robot Yarışmaları’na katılmaya başlamış.
Kızlardan oluşan bu takımın adı “Hitit Angels” imiş. Angel, melek demek ama Hitit Kızları diye çevirmişler.
Bravo! Âferin! Tebrikler!
Bundan sonra Urfa’dan çıkan takıma Göbeklitepe’nin Kızları, Karadeniz’den çıkan takıma Sümele’nin Kızları, Nevşehir’den çıkanlara Kapadokya’nın Kızları, İzmir’den çıkan takıma Simirya’nın Kızları, Çanakkale’den çıkan takıma Truva’nın Kızları, İstanbul’dan çıkan takıma Bizans’ın Kızları densin.
Oh be! Sen sağ ben selâmet!
Hiç merak etmeyin, o günler geldiğinde ne ekonomik kriz kalır ne dolar tehdidi. Belki de milli paramız, dolar olur.
Yanlış anlaşılmasın, bu gencecik çocukları suçlamıyorum. Onlar, ne yaptıklarının farkında değiller.
Vaktiyle dinî değerleri olan bir gencin tişörtünün üzerindeki resmi görünce, “Sen bunu nasıl üzerinde taşırsın?” diye sordum. Üzerinde taşıdığı kıyâfete dikkatli bakan genç, evrim teorisinin resmedildiğini farkedince şaştı kaldı.
İşte bunun gibi bir şey. Çorumlu kızlar, ne yaptıklarının farkında değiller.
Buradan Kültür Bakanı Mehmet Ersoy’a, Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a ve Külliye’nin anlı şanlı Kültür Kurulu üyelerine sesleniyorum.
Bilim târihimizde bu takıma konacak bir isim kalmadı mı ki Hitit Angels ismi kondu?
Allahaşkına elin oğlunun ekmeğine yağ süren bu rezâlete “dur” deyin!
Bu rezâlet, Brunson’un, McKinsey’in kazandığının resmidir.
Defolup gitseler kaç yazar!