Konum ve saham olmamakla beraber, zülfi yâre dokunmadan şöyle bir ekonomik analiz yapmaya gayret edeceğim. Yanlış ve hatalarım olursa ‘Ki olacaktır’ af ola.
Efendim ülkelerin ayakta durmalarının birinci ve ilk şartı; İTHALAT denen dış alım ile İHRACAT denen dışsatımın dengelenmesinden geçmektedir.
İçinde bulunduğumuz ekonomik kriz, öyle sanıyorum ki sadece bizde. Çünkü kriz, finans sektöründe başladı. Piyasa daralması ve durgunluk olarak devam etmektedir. Yani, ülkede para yok para!
Türkiye 2001 krizinde bankaların zararlarını sosyalize etmiş, boşalan bankaların içini doldurmuştu. O nedenle finans sektörü durgunluğa sağlam olarak girdi. 2009 yılında SANAYİ ve TİCARET sektörlerinde hissedilir DARALMA yaşanmasına rağmen, FİNANS sektöründe BÜYÜME yaşandı.
2001 yılında sıkıntı, finans sektöründe olduğu için bu yönde alınan önlemler, kalıcı politikalar REEL sektörde alınamamıştı. Son krizde REEL sektörün daralma ve durgunluğuna karşı FİNANS sektörü daha fazla büyüdü. ( Reel sektör 7.2 küçülürken finans sektörü 51.79 büyümüştür)
Bir başka ticari kural ve gerçeklik ise; FİNANS sektöründeki kriz HIZLA ortaya çıkarken; REEL sektör de ise negatif enerji birikimi gibi daha GEÇ ortaya çıkmasıdır.
Bu dönemde REEL sektörü olumsuz etkileyecek FAKTÖRLER artmış bulunmaktadır.
1- BORSA aşırı derecede balon yaptı. Para yatırımdan kaçtı.
2-İTHALATA dayalı sürdürülemez büyüme ekonomisi uygulanmaktadır. İşte zurnanın “zırt” dediği noktada bura. Örnek olarak 2010 yılı altı aylık İTHALATIN payı yüzde 72.38 ve TÜKETİM İTHALATININ payı yüzde 13.33’ tür. YATIRIM malı İTHALATININ payı ise yüzde 14.3’tür. Bu ithalatın bir kısmı var olan yatırımların amortismanı için yapılıyor. Bu şu demek oluyor; YENİ YATIRIMLARIN PAYI ÇOK DÜŞÜK.
3-Sıcak para girişi hızlanmıştır. Kurlar düştü. CARİ açık kriz öncesi seviyelere çıkmış
4-Bankaların yabancılara satılması, kamu yatırımlarının yabancılara BLOK olarak satılması sonucu, gelen DÖVİZDEN daha fazla KÂR etmesi ve bu “KÂR”ları kendi ülkelerine TRANSFER etmeye başlamaları. Örnek Türk Telekom’u alan HARİRİ’nin getirdiği 5.7 milyar doları KÂR olarak geri götürmesi gibi. İşin acı yanı, 15 yıl boyunca her yıl 1 milyar dolardan fazla dövizi TÜRKİYE’den çıkaracak olmasıdır.
5- Tasarruf oranı düştü. Bu hükümetten önce yüzde 20’nin altına düşmeyen toplam TASARRUFLARIN GSYH’ya oranı, 2009’da yüzde 14.3’e gerilemiştir.
6- Siyasetin, ekonomiyi içten içe kemiriyor olması. Mevcut hükümet ve bazı siyasi partilerin işi gücü bırakıp, orduyla uğraşmaları; hem teröre cesaret vermiş hem de terörle mücadelenin önünü kesmiştir Ayrı bayrak talep edenlerin olduğu, her gün şehit cenazelerinin kalktığı bir ülkede, YERLİ ya da YABANCI kim RİSK alır da YATIRIM yapar?
Büyümek ve borçtan kurtulmak istiyorsanız, kendi İÇ DİNAMİKLERİNİZE DAYALI EKONOMİK modeli oluşturmanız ve ACİLEN uygulamaya koymanız şarttır, zarurettir.
Yıllarca Türkiye’ye borç veren IMF bile, “ ithalata bağımlı büyüme sürdürülemez… İç dinamiklere dayalı bir modele geçilmeli ve cari açık dengelenmeli” TAVSİYE ve ÖNERİSİNDE bulunmuştur.
Eğer siz, “Kendi yetiştirdiği tarım ürünleri ile kendini geçindiren dünyanın yedi eşsiz ülkesinden birini ET İTHAL eder hale getirdiyseniz” vay halinize.
İç dinamiklere dayalı ekonomi, küresel süreç içinde, milli politikalar uygulanarak sağlanabilir. Bunun açılımı ve izahı da; teşvik, yatırım, üretim ve desteklemedir. Bunun en canlı örnekleri Çin ile Brezilya’dır. Siz bu ülkelerin küresel süreç dışında kalarak mı, ya da küresel süreç dışına çıkarak mı CARİ fazla verdiklerini sanıyorsunuz?
İç dinamiklere dayalı politikaların daha başka yönleri de vardır. Sıcak paranın kontrol edilmesi. Kontrollü kur politikalarının uygulanması. Sıfırdan yatırıma dayalı yabancı sermayenin teşvik edilmesi( Şimdiki gibi hazırların blok satışı olmamalı.) Vergi indirimi ve vergi dahil bir çok yatırım teşviklerinin yapılması. Bankalara yabancı sermaye için sınırlar konulması gibi. Bu saydıklarımın KÜRESEL SÜREÇLE hiçbir alakası yoktur.
İç dinamiklere dayalı ekonomi politikaları uygulamak için; çok hızlı hareket etmeliyiz. Buna mecburuz da. Ya değilse çok daha AĞIR bir EKONOMİK KRİZ bizi beklemektedir.
Esen kalınız.
Not: Yukarıdaki bilgileri İNTERNET denen asrın buluşundan aldım. Yazı: Kasım 2010 da yazılıp yayımlanmıştır. Virgülüne dahi dokunmadım. Keşke ben yanılsaydım.