Yakın geçmişte iki büyük felaket yaşadık, önce Elazığ 6,8 büyüklüğünde bir depremle sarsıldı. Kırkın üzerinde insan öldü, binlerce ev yıkıldı. Başlarda ölü sayısına bakılarak yıkımın az olduğu düşünüldü, ancak zamanla Elazığ'da evlerin üçte birinin oturulamaz hale geldiği anlaşıldı.
Hala Elazığ'da yüzlerce belki binlerce insan çadırlarda konteynerlerde yaşıyor. Yıkılan bazı evlerin daha temeli atılmadı, belli ki birçok insan bu kışı da zor şartlar altında geçirecek.
Ardından geçtiğimiz günlerde Giresun büyük bir sel felaketi yaşadı. On beşin üzerinde insan öldü, evler, iş yerleri tahrip oldu. Birçok işyeri kullanılamaz hale geldi.
İki felakete de üzüldük, Elazığ da, Giresun da bu ülkenin iki güzide şehridir. Bölücülüğün giremediği, devlet şuurunun yüksek olduğu iki ilimizdir. Felaketler karşısında dayanışmak, yardımlaşmak hiç bir ayırım yapmadan vatandaşlarımızın yardımına koşmak dini ve milli bir vecibedir. Felaketlerin ortak omuzlanması bizi millet yapar. Elazığlı Diyarbakırlıyı, Ordu'luyu,İstanbulluyu, Hakkariliyi, Giresunlu, Malatyalıyı, İzmirliyi, Tunceliliyi, Muşluyu yanında görürse etnik farklar silikleşir, millet oluruz.
Ama bu gibi durumlarda en önemli görev ülkeyi yönetenlere düşer, çünkü vatandaşın imkânları sınırlıdır, ancak devlet gücünü elinde bulunduranlar, yardım için sınırsız imkânlara sahiptirler.
Ne yazık ki saray iktidarının bu iki şehrimizde meydana gelen felakette gerekli duyarlılığı ve ayrımsızlığı gösterdiğini söylemek mümkün değil. Felaketin ilk anlarında yetkililer her iki ile de yetiştiler. Bazı bakanlar, günlerce Elazığ'da, Giresun'da kaldı. Vatandaşın dertlerini, sıkıntılarını yerinde tespit ettiler, insanlarımıza psikolojik destek verdiler. Buraya kadar yapılanlara teşekkür etmemek elde değil.
Ama ya sonrası? İşte sonrası için ne yazık ki aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Giresun'da sel felaketine uğrayan esnafa devlet geri ödemesiz 50 bin TL hibe verdi, bunu kendi adıma alkışlıyorum. Keşke daha fazla verebilse, insanlarımızın tüm yaralarını sarabilseydi.
Aynı devlet, aynı iktidar, Elazığ'da aynı felaketi belki daha ağır yaşayan Elazığ esnafına geri ödemek üzere 50 bin TL kredi verdi. Giresun esnafına hibe, Elazığ esnafına kredi.
Şimdi bunu duyan, gören Elazığlı benim suçum ne demeyecek midir? Fitne için pusuda bekleyenlerin eline malzeme verilmiş olmayacak mı? Devlet ayrımcılık yapmaz, yapmamalı. Ne yazık ki, iktidarın birçok tasarrufunda aynı ayrımcılığı, aynı taraflılığı görmek mümkün.
Bu tip incitici tasarruflar vatandaşın devlet bağını zayıflatır. Kendine yapılan haksızlığa çeşitli gerekçeler arar, Savrulma ve kopmalara neden olur.
Bir Karadenizli olarak buna çok üzüldüm. Elazığ da, Giresun' da bizimdir, acıları acımız, sevinçleri sevincimizdir. İktidarın yaptığı farklı muameleyi doğru bulmuyor, insanlarımızın acısına acı katan bu durumu takbih ediyorum. Milliyetçilik, milleti Elazığlı, Giresunlu, Diyarbakırlı, İzmirli olarak görmez ve ayırmaz. Bir bütün olarak görür, hepsini aynı sevgi ve hassasiyetle kucaklar. Birinin yarasını sararken, ötekinin yarasını kanatmaz. Üstelik bu, çevrede mikro milliyetçilik/Karadeniz milliyetçiliği olarak algılanıp bölge halkına antipatiye dönüşüyor. Ne Karadenizliden nefret ettirmeye, ne de Elazığlımızı üzmeye hakkınız var. Gelin renk, parti, şehir, etnik köken, meşrep farkı gözetmeden bu ülke insanını bir bütün olarak kucaklayalım. Böyle olursa renkler, farklar bir zenginliğe dönüşür. Aksi takdirde o renkler bir ayrışma aracı olarak birilerinin fitnesine malzeme olur.