İki büyük sorunla karşı karşıyayız. Birincisi etnik bölücülük, bazılarının Kürt meselesi dediği konu, ikincisi -kişiye endeksli- tek adam yönetimi.
Tek adam yönetimini bir seçimle aşmak mümkün. Ama bugün, beka sorunu denilecek ölçüde ciddi bir sorun. Çünkü ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmaya odaklanmış bir tek adam düzeni iktidarını korumak için her türlü tavizi verebilir.
Uzağa gitmeye gerek yok, Doğu Türkistan'a uygulanan soykırıma kayıtsız kalmanın arkasında iktidarda kalma hırsı var, isterse Uygur Türklüğünün ve Müslümanlığının imhası pahasına olsun.
Kişisel iktidarlarını korumayı biricik dava haline getirenler, milli menfaatleri koruyamazlar. Hele bu siyaset yolculuğu esnasında bazı hukuk dışı işlere karışılmışsa hiç koruyamaz, emperyalizme yem olurlar.
Bu sorun diğer bütün sorunları da büyüten, onların maliyetini yükselten bir sorun. Çünkü bu tip bir siyaset tavizle ayakta kalır, tavizin millet hayatına vereceği zararları düşünmez.
Diğer büyük sorunumuz etnik bölücülüktür.
Şahsım yönetiminin yanlışları yüzünden bu sorun giderek terör sorunu olmaktan çıkarak Kürt sorunu haline getirildi.
Öcalan yakalandığında demokratik cumhuriyet diyordu, Atatürk'ün yaptıkları doğruydu, isyanların çoğu Kürt isyanı değil, Cumhuriyete karşı feodal kalkışmalardır diyordu. Özel okullarda Kürtçe eğitimi yeterli görüyordu.
Önce bütün Kürtler adına PKK ile masaya oturularak Kürtler PKK/HDP'nin ipoteği altına sokuldu. Bölgenin çeşitliliği, PKK'ya mesafeli olan kesimler, muhayyel bir çözüm yalanı ile ihmal edildi. Oslo'da yapılan görüşmeler, tutanaklara Türk tarafı -Kürt tarafı olarak geçirildi.PKK Kürtlerin siyasi temsilcisi olarak kodlandı, vatan coğrafyasında iki ayrı siyasi otoritenin varlığı kabul edildi.
Bu yanlışlar sorunu büyüttü, meseleyi Kürtleştirerek daha büyük bir kitleye şamil hale getirdi. HDP oyunu yüzde 6'dan yüzde 13'e çıkardı.
Geçen yıllar içinde birçok demokratik düzenleme yapıldı. PKK/HDP çevrelerinin 80'li,90'lı yıllarda ileri sürdükleri taleplerin hepsi yerine getirildi. Ama sorun küçüleceğine daha da büyüdü. Geçmişte kültürel düzenlemelerle iktifa eden ayrılıkçı çevreler, siyasi taleplerde bulunmaya başladılar. Özerklik, demokratik konfederalizm, yerelleşme adları altında çıtayı biraz daha yükselttiler. Kendi kendini yönetme hakkını gündeme taşıyarak ayrı bir egemenlik alanı talep ettiler. Böylece Kürt sorunu dedikleri şeyin aslında bir bağımsızlık talebi olduğunu perçinlediler.
Son yıllarda terör örgütüne karşı etkili operasyonlar yapıldı. SİHA'ların yardımı ile büyük zayiat verildi. Ama ayrılıkçı siyasetin toplumsal zemininde bir değişme veya küçülme olmadı. Bunun en önemli nedeni geçmişte verilen tavizlerin yarattığı yeni beklentiler ve sorunun giderek bir iç mesele olmaktan çıkarak bir dış ve uluslararası mesele halini almasıdır. Kuzey Irak'taki Barzani yapılanması, Suriye'deki PKK kantonları bu meselenin artık Türkiye topraklarıyla sınırlı bir çözümünü imkansız hale getirmiştir. Buna bir de ucube partili başkanlık sisteminin HDP'yi kilit parti konumuna getirmesi ve HDP seçmenini bulundukları yere çivileyen politik dil eklenince iş daha da zorlaşmıştır.
Onca kültürel düzenlemeye rağmen bitmeyen sorunun aslında bir devletleşme talebi olduğu artık anlaşılmalıdır. Devletleşme talebini çözen hiçbir demokratik mekanizma yoktur. Bunun yolu, toplumsal tabanını eritmek, ayrışmanın ne ve nelere mal olacağını göstermek, Türkiye'yi demokrasisi, yönetimi, adaleti ile örnek ülke haline getirmek ve artık hiç bir pazarlık marjının kalmadığına ayrılıkçı çevreleri inandırarak umutlarını kırmaktır. İkide bir açılım,saçılım politikalarından söz etmek ayrılıkçıların umutlarını tazelemekten başka işe yaramaz.Taban küçültme ise, ancak HDP tabanından diğer partilere -geçişkenliği artıracak- yumuşak ama köşeli bir siyaset dili ile mümkündür. HDP tabanında -dövülme- algısı yaratacak agresif bir dil, en çok PKK'ya yarar. Ne yazık ki, MHP ve AKP'nin, HDP tabanına ulaşacak her türlü çaba ve politik dili, yandaşlık veya işbirlikçilik olarak sunması bunu imkansız hale getiriyor. Oysa ayrılıkçılıkla mücadelenin en etkin yolu, HDP tabanı ile ilişki kurarak HDP ile tabanı arasındaki bağları gevşetmek, seçmeni farklı partilere oy verebilir hale getirmektir.