Büyük Taarruz’dan sonra henüz savaş hukuku işlemeye devam ederken İzmir limanında kalmaya devam eden İngiliz donanması Atatürk’ü tedirgin etmekteydi. Kafası bu düşüncelerle doluyken Gazi M. Kemal İngiliz Donanma Komutanını makamında konuk etti ve sohbet azınlıkların durumundan açıldı. Yeni kurulacak Türkiye Devleti’nde İngiltere’nin elinde tek koz azınlıklar kalmıştı ve her türlü bu kozu kullanacaktı. Bunu çok iyi bilen Atatürk, “suç işleyenlerin cezasını çekeceğini, kalanların ise güven içinde Anadolu’da yaşamaya devam edeceklerini” söyledi. Bu sözler İngiliz komutanının hoşuna gitmedi. “Geçirdiğimiz zorlu günlerin hatrına bunlar hoş görülebilir” dedi ve ekledi “yoksa …” Atatürk birden sinirlendi. “Milleti tehdit etmekten vazgeçin Amiral! Bunlar memleketimin iç işleridir, karışamazsınız.”

Aldığı tepkiye şaşıran Amiral, sözlerine şöyle devam etti: “Hükümetimizin tebaasını her yerde koruma hakkı vardır.Rum ve Ermeniler güven içinde yaşamalıdır. Yoksa biz bu güvenliği sağlarız”

Atatürk’ün kaşları daha da çatıldı: “Denize döktüğümüz Yunan Ordusu’nu görmüş olmalısınız. Asayişi sağlayacak güçte olduğumuz gibi limanı boşaltacak gücümüz de vardır. Derhal limanı terk edin.” İngiltere’ye savaş mı açıyorsunuz diye sordu Amiral. Atatürk cevapladı: “Karşımda oturuşunuzu konuk olmanıza borçlusunuz. Gözümüzde antlaşma yapmamış iki devletiz. Savaş hukuku yürürlüktedir. Derhal sularımızı terk edin.”

Görüşme sonunda İngiliz Hükümeti Türkiye’ye ültimatom vererek söylenenlerin yazıyla teyidini istedi. İstenen yapıldı telgraf gönderildi. Ancak halkı tekrar savaşa girme korkusu kapladı. Kısa sürede korkunun boşa olduğu belli oldu. Gemiler birkaç saat içinde limandan ayrılmaya başladı.

Salih Bozok o anı şöyle anlatır…

“Verilen zaman dolduğunda herkes İngiliz Donanması’nın uzaklaşmasını seyrederken O ise bakmıyordu bile…

(Tarihi Merak Ediyoruz Twitter sayfasından alınmıştır)