İsrail, bir defa daha Refah’taki çadırları bombaladı. Onlarca çocuk, kadın ve sivil hayatını kaybetti. Bu eylem, Filistin halkının nasıl bir soykırım ve acımasızlıkla karşı karşıya olduğunu bir defa daha gösterdi.
Kasap Netanyahu, bu vahşeti –trajik bir hata- olarak geçiştirdi. Hata, Filistinlilerin hayatlarının ne kadar değersizleştirildiğinin bir ifadesi. Olay bir trafik kazası yahut istenmeden meydana gelmiş önemsiz bir olay gibi takdim ediliyor.
İsrail, bu vahşetle, hiç bir insani değer tanımadığını, Batı’da sokağa dökülen milyonların çığlıklarını, protestolarını kaale almadığını ortaya koydu. İnsanlık ayakta ama İsrail’i yönetenlerin kulağı sağır.
Küçük bir ülkenin sadece kendi gücüne güvenerek bu soykırımı gerçekleştirmesi mümkün değil. Netanyahu arkasındaki güçlere güveniyor. ABD’nin, İngiltere’nin, Almanya’nın sınırsız desteği, akan Filistinli kanının durmasını engelliyor. Tarih, bu soykırımda Netenyahu kadar Biden’in,Sunak’ın, Scholz’un en az Netanyahu kadar sorumlu olduğunu yazacaktır. İsrail’i azdıran kendi gücü değil özellikle ABD’nin verdiği destektir.
Daha önce Sırbistan’a karşı NATO, BM kararı olmadan Kosova’ya müdahale etmişti. Bu müdahale uluslararası hukuk açısından yıllarca tartışıldı. Aynı NATO ülkeleri Libya’ya da müdahale ederek oradaki yapıyı darmaduman ettiler. ABD, çıkarlarının olduğu yere –insani nedenleri- gerekçe göstererek müdahale edebiliyor. Son yıllarda ortaya atılan –insan hakları emperyalizmi- kavramı, insan hakları üzerinden yapılan çıkar amaçlı müdahaleleri anlatmak için oluşturulmuş bir kavram. Bunun böyle olduğu Filistin’de her türlü insani değer yok edilirken, ABD ve tasmasını elinde tuttuğu ülkelerin en küçük bir tepki vermemelerinden belli. İnsan hakları diye bir hassasiyetleri olsa İsrail bugün kıpırdayamaz bu kadar azgınlaşamazdı.
Yahudiler tarih boyunca büyük katliamlara maruz kaldılar.
Haçlı seferleri sırasında kutsal toprakları kurtarmaya gelen Haçlılar önce ülkelerindeki Yahudileri katlettiler. Ferdinant Carlos döneminde İspanya’dan sürüldüler, onlara Osmanlı sahip çıktı. Müslümanlar arasında buldukları hoşgörüyü hiçbir yerde bulamadılar. Rusya’da Çar II Alexander öldürünce, Yahudiler sorumlu tutularak büyük bir kıyıma maruz kaldılar. Tarihe 1881-1884 Progromu (katliamı) olarak geçen bu süreçte on binlerce Yahudi öldürüldü, binlercesi Avrupa veya Filistin’e göç etti. Filistin’in programlı/planlı olarak vatanlaştırılması, Arapsızlaştırılması bu dönemde başladı. Keza 2.Dünya Savaşında yaşananlar Yahudiler üzerinde derin izler bıraktı.
Bunca acı ve katliama maruz kalmış bir toplumun insani değerler bakımından her toplumdan önde ve daha hassas olması gerekmez miydi?
Yaşadıklarını başkalarına yaşatmamak için olağanüstü dikkat göstermesi gerekmez miydi?
Ama İsrail için tarihin tekerleğinin hiç dönmediği, yaşananlardan ders alınmadığı görülüyor. İsrail’in bu kana doymayan politikasını görünce Yahudilere dönük katliamlardan sadece katliamcıların sorumlu olmadığını, Museviliği tahrif ederek Yahudileri efendi, ötekileri köle olarak gören ve bugün Netanyahu ve destekçilerinde cisimleşen zihniyetin de sorumlu olduğunu görüyorsunuz. Siyonist zihin, ötekileri eşiti olarak görmediği müddetçe ayak bastığı her yere kan ve gözyaşı götürmeye devam edecektir. Bu zihniyet, insanlığın sinesinde bir kanser tümörüdür ve sökülüp atılması gerekir.