İran halkı, devrimden beri sürekli savaş ya da ambargo altında yaşıyor. Bu yetmezmiş gibi kaynaklar halka değil mezhep ihracına harcanıyor. Bu durum, gençlerin başı çektiği protesto gösterilerine neden oluyor. Gösteriler; ekonomik sıkıntılar, işsizlik ve rejim ihracını protesto etmek amacıyla başlasa da her seferinde rejime meydan okumaya dönüşüyor. İran halkı, sadece devrim ihracı, Şiilerin desteklenmesi ve bitmeyen savaşlar nedeniyle fakir değil. Fakirlikte bunlar kadar, kamu kontrolündeki hantal ve verimsiz şirketler, kötü yönetim, yolsuzluk, alt yapı ve enerji yatırımlarının ihmal edilmesi de etkili.
İran, 2022 yılının Eylül ayından itibaren, her geçen gün büyüyen ve yaygınlaşan protesto gösterilerine maruz kaldı. Gösteriler, başörtüsünü yasalara uygun bağlamayan genç bir kadının, gördüğü işkence sonrasında vefatı üzerine başladı. Önceki gösteriler ekonomi eksenliyken, son protestolar, haklar ve özgürlükler öncelikliydi. Zalim ve ceberut yönetim aleyhine sloganlar atılıyordu. Göstericiler silahsız ve lidersiz olduğundan, gösteriler rejim değişikliğiyle sonuçlanmadı. Fakat, gösteriler arasındaki süre giderek kısalıyor ve katılım artıyor. Rejim giderek halktan koparak, kendi halkıyla yabancılaşıyor. Bu sürecin sonuçları olacaktır. Gösterilerden sonuç alınamadığını gören göstericilerden silahlananlar olacaktır, silahlı örgütler kurulacaktır.
Gösterilerden sonra göz altına alınıp tutuklanan gençler radikalleşecektir. Her yeni gösteri askeri, polisi ve devrim muhafızlarını biraz daha yoracaktır. Bazı görevliler önce gösterilere müdahale etmemeye, sonra katılmaya başlayacaktır. Süreç, uzun sürse de rejim değişikliğiyle son bulacak. İran’da, halkın memnuniyetsizliğinin bir nedeni baskı ve yasaklarsa öbür nedeni fakirliktir. İran, zengin petrol, doğalgaz ve maden rezervlerine sahip. Uzun sahil şeridi olduğundan, bunları piyasalara ulaştırması ucuz ve kolay. Stratejik bir konumu var. Orta Asya ve Kafkasya petrol ve gazı, açık denizlere minimum maliyetle İran üzerinden ulaşabilir. İran, muhteşem tarihi ve kültürü sayesinde turizm sektöründe kolaylıkla mesafe alabilir. Bunlara rağmen halk yoksul ve yokluk çekiyor. İran, ABD ve İsrail’le mücadele ettiği sürece, Irak, Filistin, Yemen, Lübnan ve Suriye’deki askerleri ve milisleri desteklemeye ve fonlamaya devam ettikçe, yokluk ve yoksulluk bitmez. İran rejimi, nerede Şii parti, hareket, vakıf, dernek ve grup varsa destekliyor.
Sünnileri, Şii yapabilmek için her yıl milyar dolarlar harcıyor. İran rejimi, başta kıyafet yasaklaması olmak üzere, insanların hürriyetlerini kısıtlayan uygulamalardan vaz geçer mi? Otuz yılda oluşturduğu Şii hilali projesini iptal ederek, Yemen, Lübnan, Irak, Filistin ve Suriye’deki destekçilerini kendi başlarına bırakır mı? İran, büyük şeytan olarak tanımladığı ABD ve küçük şeytan İsrail’le mücadeleyi bitirir mi? İran rejimi bunları yapamaz, yaparsa zaten İran rejimi olmaktan çıkar. İran rejimi ya sertleşerek çıkacak gösterileri bitirmeye çalışacak ya da sınırlı tavizler vererek, geçici süre ortamı yumuşatacak. Her iki durumda da zulüm, baskı, yasaklar, fakirlik ve yokluk devam edecek. Yani gösteriler birbirini takip edecek ve rejim yıkılacak. Ne kadar direnirse dirensin veya güç kullansın, bu akıbetten kurtulması mümkün değil. Bu nokta da yeni sorularla karşı karşıya kalıyoruz. Rejim yıkıldığında ne olacak? İran, bütünlüğünü koruyabilecek mi?
Beyaz Sarayın alternatifi, son şahın oğlunun, yeni şah olarak iktidara gelmesi ve İran’ın bölünmeden, rejim değişikliğiyle varlığını koruması. Tabii yeni şah, ABD ekseninde politikalar takip ederek, Avrasya blokundan uzaklaşacak. Bu formülü İran halkının kabul etmesi mümkün değil. İran, çok etnikli ve mezhepli. Şah iktidarında, Farslar dışındaki etnik gruplar baskı ve eziyet gördüler. Ana dilleriyle öğretim görmeyi bırakın, konuşmaları, türkü söylemeleri dahi yasaktı. Dindar halk kesimleri baskı altındaydı. Şahın sembolik olarak başta olduğu, demokratik ve federal yönetim modeli de denenebilir.
Özerk cumhuriyetler kurulabilir. Bu uzun vadeli olabilir mi? Öncelikle Sünni olan halklar 500 yıldır süren Şii baskısından bıkmış haldeler. Kendi devletlerini kurmak istiyorlar. İran’da, etnik halklarda, İranlı olmak şuuru var. Fakat milli bilinç giderek yükseliyor. İran rejiminin, Azerbaycan’a karşı Ermenistan’ı desteklemesi, özellikle Azerbaycan Türklerinin devlete yabancılaşmasına yol açtı. İran’ın tutkalı Şiilikti. Baskı yüzünden dinden uzaklaşan kitleler, doğal olarak Şiilikten de koptu. Zaten, Türkmenler ve Beluçlar Sünni. Arap ve Kürtlerinde baskın çoğunluğu Sünni. Araplar, İsrail, Azerbaycan, Türkiye, Türkmenistan ve Avrupa, İran’ın bölünmesini destekleyecektir. Bölünmüş İran, bu devletler için tehdit olmaktan çıkar. Ayrıca, kurulacak yeni Türk cumhuriyetleri, Türkiye ve Azerbaycan’ı güçlendirir.
Pakistan ile Afganistan, İran’ın bölünmesine son derece karşılar. İran bölündüğünde Belucistan bağımsız olacaktır. Bu bağımsızlığın, Pakistan’da ki Beluçları etkilemesi doğaldır. Kaldı ki iki bölge sınırdır. Ayrıca, Pakistan’da kuvvetli, ayrılıkçı Beluç hareketi var. Afganistan’daysa, Peştular, nüfusun yaklaşık %35-40’ını oluşturuyor. Öteki halklar, yasakçı Taliban rejiminden son derece rahatsızlar. İran’ın bölünmesi ve rejimin değişmesi, Afgan halklarına örnek olacak. Türkmenler, Özbekler, Tacikler ve Hazaralar kendi devletlerini kurmayı yahut Peştular’ dan ayrı müşterek bir devlet kurmayı arzulayacaklar.
İran, tahmin ettiğimiz şekilde bölünürse, ortaya altı veya yedi devlet çıkacaktır; Fars, Güney Azerbaycan, Horasan Türkmeneli, Kürdistan, Huzistan (Arap), Belucistan ve Lur devletleri. Lurlar, tercihlerine göre ya müstakil ya da Fars yahut Kürtlerle beraber olurlar. (Lurların kimisi kendilerini Kürt olarak kabul ediyor, kimisi ayrı bir halk olduklarına inanıyor. İki halkın dilleri benzer ama mezhepleri farklı. Lurlar, Şiiler.) Böyle bir bölünme olursa, İran’ın zengin petrol ve doğalgaz rezervleri, sırasıyla, Huzistan, Fars ve Kürdistan’da kalacak. Horasan Türkmeneli, kendi ihtiyacını karşılayacak hacimde rezerve sahip olacak. Diğerleri, mevcut duruma göre, enerji ithal etmek zorunda kalacak. Gerçi, İran, Basra Körfezinde zengin rezervleri olduğu için, Hazarda hiç arama yapmadı. Hazar’ın her tarafında petrol ve gaz olup, İran’a ait kısımlarda olmaması akla yatkın değil. Dolayısıyla, Hazar’ın Güney Azerbaycan ve Türrkmeneline ait bölümlerinde sondaj çalışmaları yapıldığında muhtemelen doğalgaz ve petrol bulunacaktır.
Enerji kaynaklarının kontrolünün, küçük ve İran’a göre zayıf devletlerde olması hem ABD, hem Avrupa hem de Araplarla, İsrail için olumlu bir gelişmedir. Bu noktada Hürmüz boğazının ve uranyum zenginleştirilen nükleer tesislerin hangi devletin kontrolünde olacağı önemli olacaktır. Global enerji ticaretinin %20’si, en dar yeri 34 km olan Hürmüz boğazından geçmektedir.
Avrasya Bloku, İran’ın bölünmesine şiddetli direnç gösterecekler. Çin, uzun süredir, İran’daki majör yatırımcı ve ithalatçı. 2023’e dek, yaptığı yatırım yarım trilyon doları geçti. 2035 yılına kadar yapacağı yatırımlarla trilyon dolara ulaşacak. Kremlin, özellikle savunma sanayinde İran’la yakın iş birliği içinde. Bölgesel olaylarda müşterek tavır geliştirmeye gayret ediyorlar. İran, Ermenistan’ın, dış dünyaya açıldığı tek kapı. Güneyinde bir Türk devleti daha kurulduğunda, Ermenistan, tamamen kuşatılmış olacak. Tabiri caizse Türk denizinde bir ada haline gelecek. Birbirleriyle mücadele eden ve menfaat çatışması yaşayan bu devletlerin tamamı, iki yeni Türk Cumhuriyetinin kurulmasından son derece rahatsız olurlar. Türk dünyasını güçlendirecek bu gelişmeyi engellemek için, ellerinden geleni yapacaklardır.
İran’ın dağlık coğrafyası ve çöller, ekonomik entegrasyonu çok pahalı hale getiriyor. İran’ı yollar, demiryolları ve doğalgaz hatlarıyla, bütünleştirmek ne Şah’ın ne de Ayetullahların önceliği olmadı. Dolayısıyla İran dağıldığında kurulacak yeni devletlerin ekonomik açıdan büyük kayıpları olmayacak. İran’da ki topluluklar, bu coğrafi koşullar sayesinde dillerini ve kültürlerini muhafaza ettiler. Fars asimilasyonuna direnebildiler. İran dağıldığında, birbirleriyle coğrafi şartlar ve takip edilen yatırım politikası nedenleriyle bütünleşememiş olan taze devletler, yine coğrafi koşullar sayesinde komşularıyla kolaylıkla bütünleşecekler. Güney Azerbaycan’ın, Türkiye ve Azerbaycan’la, Türkmeneli’nin Türkmenistan’la, Huzistan’ın Irak’la, Belucistan’ın Pakistan Belucistan’ıyla hiçbir coğrafi engeli yok. Kürt ve Lur eyaletlerinin, Türkiye, Irak ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimiyle entegrasyonu da oldukça kolay olur.