HalkTv'den İsmail Saymaz'ın yazısına göre Ne Türkiye’de kanlı cinayetler gerçekleştiren İranlı uyuşturucu kaçakçısı Naci Şerifi Zindaşti…
Ne 250 milyon TL çarpan Thodex’çi Fatih Faruk Özer…
Ne de Necip Hablemitoğlu suikastini azmettirdiği ileri sürülen emekli Albay Levent Göktaş…
Hiçbiri bu hükümetin gözünde Sedat Peker’in basın danışmanı olduğu iddia edilen Emre Olur kadar azılı bir suçlu ve tehlikeli bir ‘terörist’ değildi.
Olur’un yakalanması için geçen yıl Birleşik Arap Emirlikleri’nden sınır dışı edilmesi sağlandı. Arnavutluk Tiran Havalimanı’nda yakalanarak, 18 Eylül 2022’de Türkiye’ye getirildi. Sonra da tutuklandı.
İstanbul Anadolu 16. Ağır Ceza Mahkemesinde hakkında dava açıldı. İddianamede Olur’un, Peker’e bağlı suç örgütünün basından sorumlu üyesi olduğu, gazeteci Emre Erciş’in silahla yaralanmasını organize ettiği ileri sürülüyor.
Ancak Erciş’in bu yönde bir iddiası yok.
Üstelik…
Erciş’i yaralayanlar hali hazırda tutuksuz yargılanıyor.
Ana Sedat Peker Davası’nda, şiddet eylemlerine karıştığı iddia edilenler de dahil, hiçbir tutuklu sanık kalmadı.
Yalnızca Emre Olur!
Savcı istedi, mahkeme tahliye etti
Emre Olur Davası’nın ilk duruşması, 25 Ocak’ta görüldü. Olur, ifadesinde, “Peker’i milliyetçi ve yardımsever biri olarak tanıyor ve kendisine sempati besliyordum. Kendisinden talimat almadım” dedi.
Erciş’in yaralanmasına ilişkin “Emre, arkadaşımdır. Bu eyleme iştirak etmedim” diye konuştu.
Savcı, Olur’un tutuklu kaldığı süre göz önünde bulundurularak ve adli kontrol kararı verilerek, tahliyesini istedi.
Mahkeme, “Suç vasfının değişme ihtimali, tutukluluktaki süre, eylemin hukuki niteliği, tutuklama tedbirinin amacı, adli kontrol yeterli olacağı” gerekçesiyle Olur’u tahliye etti. Olur’a yurt dışına çıkış yasağı konuldu. Ve bu yargılamanın aynı mahkemede görülen ana Sedat Peker Davası ile birleştirilmesine karar verildi.
Dosyadan bihaber mahkeme kararı bozdu
Bolu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Olur’un salıverilmesi beklenirken…
Başsavcı vekili karara itiraz etti.
Hukuk tanımazlık örneği olan bu itirazdan bir pasaj:
“Her ne kadar savcı mütalaasında, sanığın tutuklu kaldığı süre göz önüne alınarak, adli kontrol suretiyle tahliyesi talep edilmiş ise de başsavcılığımızca, yeniden yapılan değerlendirmede mütalaa ve kararın hatalı olduğu sonucuna varılmıştır. Şöyle ki sanık zaten kaçtığı için yurt dışından yakalanarak getirilmiştir. Kaçma şüphesi yüksektir. Adli kontrol yetersiz kalacaktır. Delilleri karartma ve tanıkları etkileme şüphesi vardır. Gizli tanık beyanlarını değiştirmiştir. Sanığın üyesi olduğu örgütün bu işlere sebep olduğu aşikardır.”
İstanbul Anadolu 16. Ağır Ceza Mahkemesi “İtirazın kabulünü gerektiren sebep bulunmadığından” başvuruyu reddetti.
Dosya bir üst mahkeme olan 17. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi.
Bugüne kadar Sedat Peker ve Emre Olur davaları hakkında tek bir ifade tutanağı bile okumamış olan 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nin heyeti itirazı kabul etti.
Karardan:
“Sanığın deport edildiği ülkeden yurda getirtilerek, soruşturma işlemlerinin yürütülmüş olması dikkate alındığında kaçma şüphesinin kuvvetle muhtemel olduğu, adli kontrol tedbirinden netice alınamayacağı, muhtemel hapis cezasının suresi itibariyle tutukluluk tabirinin ölçülü olduğu…”
Karar çıkar çıkmaz…
Bolu F Tipi Cezaevi’ne yazı yazılarak, Olur’un bırakılmaması istendi. Olur, cezaevinden çıkmadan, bu kararla birlikte yeniden tutuklandı.
Demirtaş ve Kavala’dan da beter
Tabi herkesin aklına Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın tahliye edildikleri gün tutuklanmaları geliyor.
Halbuki Demirtaş ve Kavala ile Olur davası arasında ciddi fark var. Demirtaş ve Kavala tahliye oldukları davalardan değil, başka bir soruşturmadan tutuklanmıştı. Olur ise yargılandığı ve tahliye edildiği davada, aynı gün bir başka mahkemenin kararıyla içeride tutuluyor.
Üstelik bu mahkeme ne Sedat Peker ne de Emre Olur davaları hakkında bilgi sahibiydi. Birkaç saatte binlerce sayfayı okuyabileceklerini sanmıyorum ve zaten mümkün olamaz.
Davaya bakan asıl mahkeme ve savcının kararı besbelli siyasal baskı ve talimat doğrultusunda kaldırılarak, Olur hukuksuz şekilde içeride tutuluyor. Sedat Peker ele geçirilemediği ve Türkiye’ye getirilemediği için O’nun yerine Olur cezalandırılıyor.
Sedat Peker olmadı ya…
Emre olur diye düşünülüyor!
Millet İttifakı, adayını 13 Şubat’ta açıklayacak
Altılı Masa, dün İyi Parti’nin ev sahipliğinde toplandı. Toplantı başlarken, hiçbir liderin İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Cihan Paçacı’nın açıklamalarından haberi yoktu. Liderler bu demeci de Paçacı’nın istifasını da Akşener’den öğrendi.
Akşener, toplantıda “Bu açıklamalar benden habersiz yapıldı. Şimdi gördüm ve kendisinin istifasını aldım” dedi.
Toplantı dokuz saat sürdü.
Toplantıda Altılı Masa’nın Millet İttifakı’na dönüşmesine karar verildi. Herhangi bir cumhurbaşkanı adayının adı dile getirilmedi. Ne Kılıçdaroğlu kendi adını, ne de Akşener bir başka adayı masaya getirdi. İsim konuşulmadı.
Toplantıdan sonra yayınlanan bildiride cumhurbaşkanı adayını belirleme yöntemi olarak “Altı partinin istişare, uzlaşı ve halkın tercihini yansıtacak şekilde çalıştığını buradan duyurmak isteriz” cümlesine yer veriliyor. Bu ifade adayın kim olacağına anketlerin değil, liderlerin karar vereceğini gösteriyor. Çoklu aday ihtimalinin ortadan kalktığı söyleniyor.
Liderler 13 Şubat’ta Saadet Partisi’nin ev sahipliğindeki toplantıda adayın belirlenmesinde ve açıklanmasına anlaştı.
Öte yandan, altı lider Cumhur İttifakı’nın başörtüsü teklifinde istismarın önlendiğini düşünüyor. TBMM Genel Kurulu’nda muhalefet, kendi önergesine “Evet” diyecek, Cumhur İttifakı’nın teklifinde ise oylamaya katılmayacak.
Kamu hastanesinde şartlı bağış diye hastadan para alınıyor
Danıştay, Sağlık Uygulama Tebliği’ndeki “İlaçlı stent bedelleri kurumca ödenmez” maddesini iptal etmesine rağmen ‘şartlı bağış’ adı altında vatandaştan para alınıyor. Buna son örnek, İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden.
Bacak damarları tıkanan 65 yaşındaki Sultan Akkuş anjiyo için 23 Ocak’ta hastaneye yatırıldı. Balonlu anjiyoyu ve stent takmayı içeren operasyon için, malzeme masrafları gerekçesiyle Akkuş’un kızı Elife Ayvalı’dan 10 bin TL istendi. Ayvalı, ücreti vezneye şartlı bağış olarak yatırdı.
Karşılığında Ayvalı’ya ‘Muhasebe Yetkilisi Mutemedi Alındısı’ başlıklı dekont verildi. Dekontta, P.İ. adlı görevlinin Sultan Akkuş’tan 10 bin TL aldığı yazıyor.
Ayvalı, fatura için bastırdı.
Ayvalı:
“Bağış yapmak istemiyorum. Bu işlemi yaptığınıza dair fatura istiyorum’ dedim. ‘Veremeyiz, doktorla görüşün’ dediler. Doktor bir birime gönderdi. Birimdekiler ‘Aslında yasal bir işlem değil’ dedi.”
Ayvalı, dekonta imza atılmasını ve kaşe vurulmasını talep etti. Doktor dekontun arkasına şunları yazdı:
“Şartlı bağış için fark alınmıştır
İşlemde kullanılan malzemeler
İlaçlı balon ve periferik stant”
Ayvalı, hastanede görüştüğü hastalar arasında 15-20 bin TL’yi ödeyenler olduğunu iddia ediyor.