Nisan 2021 işsizlik oranı yüzde 13,9 olarak açıklandı.
Özellikle son yıllarda iktidardaki siyasetçilerin açıkladığı devlet orijinli veriler, ya kuşkulu ya manipülasyonlu ya da tam olarak gerçek dışı görülüyor.
Veriyi istediği veya işine geldiği gibi açıklayan siyasetçi o günü kurtarıyor.
Fakat ya yanlış veya yalan açıklamanın etkileri.
Devlete ve devlet adamına olan güven azalıyor. Dolayısı ile insanların güven duymadıkları kuruma da aidiyet duymaları azalıyor.
Siyasetçi kazanıyor fakat devlet ve millet kaybediyor.
Bir istatistik açıklamak için elinizde ya ulusal yada uluslararası geçerliliği olan bir veri tabanı olması gerekir. Ciddi kurumların veri tabanına dahil ettikleri kriterlerden oluşan veri tabanı ile ancak bir yaklaşım bulabiliriz.
AB kriterlerinde işsizliği ölçmek için ülke nüfusunun iş gücüne katılım oranının yüzde 75 civarında olduğu hesaplanır.
Türkiye’nin toplam işgücü yaklaşık 63 milyon kişidir.
Demek ki Türkiye’de normal olarak 48 milyon kişinin çalışıyor üretiyor olması gerekir.
AB kriterleri bu.
Halbuki ülkemizde çalışan üreten insan sayısı yaklaşık 28 milyon kişi.
Buradan anlıyoruz ki ülkemizde 20 milyon çalışabilir ama iş bulamayan insanımız var.
Ülkemizin iş gücü sayısı ile işsiz sayısına baktığımızda gerçek işsizliğin yüzde 31 olduğu çok açık bir şekilde ortada duruyor.
DEİK’in işsizlik açıklamasının satır aralarına bakıldığında üst paragrafta yazan veriler aşağı yukarı aralara sıkıştırılmış. Ama bunları bulabilmek için her satırı araştırarak okumak gerekiyor.
Tabi ki esas akılda kalan işsizliğin yüzde 13,9 olduğu yalanı oluyor.
Bir süredir yapmıyor ama sayın cumhurbaşkanımız ekonomik verilerimizi saymaya başlarken sadece “ihracat”ımızın ne kadar arttığını, sürekli rekorlar kırdığını bağıra bağıra, ballandıra ballandıra anlatır. Ama hiç ithalattan, ihracatımızın ithalatımızı karşılama oranından, cari açığımızdan bahsetmezdi.
Fakat bilhassa ekonomide ne kadar saklarsanız saklayın gerçekler bir bakarsınız bir yerlerden çıkıverir. Ve ekonomik sıkıntıyla yüz yüze kalıverirsiniz. Ya devalüasyon yaparsınız ya yeni vergiler salarsınız yada uluslararası siyasal tavizler vermek zorunda kalırsınız.
Devlet o devlet olmalıdır ki halkını kandırmasın.
Halk olarak neyimiz var neyimiz yok bilelim.
Eksik olan tarafımızı tamamlamaya çalışalım.
Ama yalancılarla, dolancılarla, aldatanlarla değil...