MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin çağrısıyla başlayan, DEM Parti heyetinin İmralı'daki terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan'ı ziyaret etmesiyle devam eden süreç, TBMM Genel Kurulu'nda da tartışma konusu oldu.

DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit DEM Parti İmralı Heyeti'nin 28 Aralık'ta Öcalan'ı ziyaret etmesinin ardından kamuoyu ile paylaşılan 7 maddelik deklarasyonu Genel Kurul'da tekrar dile getirerek barış çağrısında bulundu.  Koçyiğit'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Tarihsel bir eşikten geçiyoruz, 2024 yılının son günleri oldukça hareketliydi, 28 Aralık tarihinde neredeyse on yıl aradan sonra ilk defa heyetimiz İmralı'ya gitti ve orada Sayın Öcalan'la bir görüşme gerçekleştirdiler. Bu görüşmenin ardından kamuoyuna deklare edilen 7 maddelik bir deklarasyon yayınlandı, ki bunun içeriğinin bütün Türkiye halklarına bir davet, aslında bütün Meclis'e bir davet olduğunu ve bir sorumluluk yüklediğini, barış ve çözüm için bir sorumluluk yüklediğini de ifade edelim. Bu Parlamentonun çatısı altında bulunan her bir milletvekilinin de aslında çözüm ve barış için sorumluluk alması gerektiğinin ve sorumlu davranması gerektiğinin de altını çizmek istiyorum.

Bugün her zamankinden fazla İmralı kapılarının açılması, Sayın Öcalan'la diyalog yollarının geliştirilmesi hem Türkiye halklarının hem de bölge halklarının yararına olacağını ifade etmek gerekiyor. Gerçekten Kürt sorununun demokratik çözümü, Türkiye'nin demokratikleşmesi; eşit, özgür ve demokratik bir yaşamın sağlanmasının kapısı aralanmış ve tarihî bir fırsat da önümüze çıkmış durumda. Yeniden bu tarihî fırsatın akamete uğramaması ve gerçek anlamda çözüm ve barışın engellenmemesi adına herkesi sorumlu davranmaya davet ettiğimizi de ifade edelim. Nasıl bir sorumluluktan bahsediyoruz? Öncelikle aslında dilin değişmesi, dilin dönüşmesinden bahsediyoruz. Bu sorumluluğun ilk adımı olarak gerçekten inkârcı, yok sayıcı ve tehditkâr bir dil yerine barışa, özgürlüğe, eşitliğe dayalı bir dilin bütün ülkeye ve kamuoyuna egemen olması gerektiğini savunuyoruz.

DEM Parti olarak bu çağrıyı tabii ki sadece politik değil, toplumsal bir sorumluluk olarak da ele alıyoruz ve aynı zamanda tüm Meclisi ve Türkiye halklarını da aynı sorumluluğu paylaşmaya da davet ediyoruz. Türkiye'nin demokratikleşmesi, Kürt meselesinin demokratik yollarla çözülmesi hepimizin ortak meselesidir, bu noktada tüm siyasi partilerin bu tarihî fırsatta gerçek anlamda elini taşın altına koyması ve eşit duyarlılıkla sürece yaklaşması gerektiğinin de altını çizmek istiyorum. Bu, bizim açımızdan sadece siyasi bir çözüm değil, aynı zamanda toplumsal bir ihtiyaçtır ve bu toplumsal ihtiyacın da ertelenmemesi gerektiğini yanı başımızdaki yakıcı gelişmeler de bize açık ve net bir şekilde göstermiştir."

İYİ Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez

“İktidar cephesi ‘Çok büyük bir çare ve formül bulduk’ diyerek terörü bitirme azmini ortaya koydu ve diyor ki: ‘Ya silahları gömün ya da biz sizi gömeriz.’ Soruyorum size: Yirmi iki yıldır niye silahları gömdürmediniz ve neden yirmi iki yıldır bu teröristleri gömmediniz? Bir kere çıkın, millete bunu açık yüreklilikle anlatın. Yirmi iki senedir terörü bitirmek için hangi adımları attınız, hangi adımları atamadınız? Bugüne kadar bu adımları atmadan şimdi deniliyor ki ‘Terör bitecek.’ Bitsin, itirazımız yok; bu ülkede terörün bitmesini istemeyen vatan hainidir, bu ülkede terörden medet uman, arkasına terörü alan herkes vatan hainidir ama bu milleti hiç kimse istismar etmesin ve etmemelidir.

Aliyev'den Sert Açıklama: Ermenistan Faşist Bir Devlet Aliyev'den Sert Açıklama: Ermenistan Faşist Bir Devlet

Meclisin bu kürsüsünde DEM Parti'nin yetkilileri dediler ki, ‘Biz bin yıldır çok huzurluyduk, yüz yıldır bu topraklarda zulüm görüyoruz, eziyet görüyoruz’ ve sonra dediler ki: ‘Bu yüz yıllık parantezi -yani cumhuriyeti- kapatmamız lazım’ ve sonra da bir çözüm önerisi ortaya koydular, neydi bu çözüm önerisi? Filipinler'in Moro tipi çözüm önerisi; özerk bir yapı, her şeyinde bağımsız; eğitiminde, sağlığında ekonomisinde her şeyinde bağımsız ama diplomaside ve askeri yöntemlerinde merkezi hükûmete bağlı.

Koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletini yirmi iki yıl sonra teröristbaşından gelecek bir mesaja mahkûm ettiniz ve ondan medet umar hâle geldiniz. Niye görüşmedik biliyor musunuz? Bu memleket, bu millet teröristbaşından gelecek bir mesaja mahkûm edilemez. Parlamento teröristbaşından, bebek katilinden, kadın katilinden, öğretmen katilinden, asker ve polis katilinden getirilecek bir mesajın okunacağı ve o mesajın alınacağı bir yer değildir. Elbette sorun var bu ülkede, elbette problem var ama bunun çözümü demokrasidir, insan haklarıdır, özgürlüklerdir. Burada ayrımcı bir dil, terörü savunan bir dil, terörden medet uman bir dil; hele hele Kandil'den ve teröristbaşından medet uman bir dili şiddetle reddediyoruz. 

Biz bu ülkede barış olsun istiyoruz, huzur olsun istiyoruz, dostluk olsun istiyoruz, kardeşlik olsun istiyoruz, refah olsun istiyoruz, herkes eşit ve birinci sınıf vatandaş olsun istiyoruz; hırsızlık olmasın, yolsuzluk olmasın istiyoruz. Ama bunun yolunu, bunun çaresini İmralı'da görenlere, teröristbaşında görenlere de şiddetle itiraz ediyoruz. Bu ülkede demokrasi yeniden hâkim olduğunda, demokrasinin kurum ve kuralları işlediğinde, bir hukuk devleti olduğunda, özgürlükler tesis edildiğinde, devlet şeffaf ve denetlenebilir bir şekilde yönetildiğinde ve o ceberut teröristbaşına dönüp bakmadığında bu ülkeye huzur ve refah gelecektir."