Her ülkenin tarihinde-uyuşmazlık alanları- vardır. Bazılarının iftiharla baktığı bir olaya, diğer bazıları üzüntü ve acı ile bakabilir. Doğru olan, bir -duygu bataklığı- olan bu alanlara girmemektir. Girdikçe batar, bitmiş olaylar üzerinden yeni düşmanlıklar, yeni ihtilaflar üretirsiniz.
Şeyh Said isyanı o ihtilaf alanlarından biridir.
İnsanlarımızın en zayıf ve istismara en açık yanı, dini inançlarıdır. Onun için ihanet, çoğu zaman insanımızı bu yönden iğfal etmiştir. İkbal peşinde koşan birçok muhteris, -din bayrağı- ile milletin karşısına çıkmış, oluk oluk kan akmasına sebep olmuştur.
Bazıları için Şeyh Said bir din mücahididir. Tek gerekçeleri, onun -dini bir söylem- kullanması, sağa sola gönderdiği mektuplarda -Şeriatı Garrayı Ahmediye-(Hz. Peygamber'in parlak şeriatı) için aşiretleri cihada çağırmasıdır. Her cihad çağrısı, İslam'a uymadığı gibi gerçekte İslam'ın prensiplerini hayata nakşetme amacı da taşımaz. Bazen gerçek dava, şeriat bohçası ile sarılarak gizlenir, mücadele hedefine ulaşıp, bohça açıldığında içinden çok başka şeyler çıkar.
Ayaklanmaya katılanlar, ele geçirdikleri her yerde yağma, hırsızlık, kadınlara musallat olmak gibi İslam'ın asla cevaz vermediği çirkinliklere karışmışlardır. Aynı dine inanan insanlara müşrik muamelesi yapmışlardır. Hamamlar basıp kadınlara musallat olmuşlardır. İsyancılarda İslam arayanlar, kısa zamanda hayal kırıklığına uğramışlardır.
İslam iddiası ile yola çıkanları yine İslam'ın yüce prensipleri ile değerlendirmek gerekir. Birgivi'nin, Gazali'nin, ehli sünnet'in; "İmam(başkan/yönetici" zalim veya fasık da olsa baş kaldırmayı kesinlikle uygun görmeyen, ödenecek bedeli elde edilecek faydadan daha ağır gören fetvaları vardır.Hanefi/Maturidi görüşe göre, zalim sultana muhalefet edilir ama isyan edilmez.
Daha bu tarafa gelince Şeyh Said'in çağdaşlarının çoğu bu kalkışmayı doğru bulmamış, etki alanında olanları bu isyandan uzak tutmuşlardır.
Bunlardan biri Said Nursi'dir. Şeyh Said, o dönem şöhreti ülkedeki bütün din adamlarından daha yüksek olan Nursi'ye Kör Hüseyin Paşa'yı gönderir. Bu zatın paşalığı, Hamidiye alaylarında görev yaptığı için Abdülhamit Han tarafından verilen bir ünvandır. Kör Hüseyin, Şeyh Said'in başkaldırısına Nursi'den destek ister. Yanında getirdiği zekât altınlarını/paralarını talebelerine dağıtması için Said Nursi'ye uzatır. Nursi, bunun bir nevi rüşvet olduğunu anlar, kendisi Şafii'dir, "nakli zekât caiz değildir, getirdiğiniz yerde dağıtın" diyerek reddeder. Ayaklanmaya katılma ve destek teklifi için ise şunları söyler: "Hareketiniz akim kalır, vazgeçin bu isyandan. Bin yıldan beri İslam'a hizmet eden bir milletin evladına silah çekilmez. Siz Ahmet'i Mehmet'e, Hasan'ı Hüseyin'e kırdırmak mı istiyorsunuz?"
Nursi, Molla Selim'in 1914 Bitlis isyanında da aynı tavrı göstermiştir. Kendisine yapılan ayaklanmaya katılma teklifini nasıl reddettiğini şöyle anlatır: Eski Harb-i Umumi’den biraz evvel ben Van’da iken bazı dindar ve muttaki zatlar yanıma geldiler.Dediler ki:’Bazı kumandanlarda dinsizlik oluyor,gel bize iştirak et,biz bu reislere isyan edeceğiz.’ Ben de dedim:’O fenalıklar ve o dinsizlikler, o gibi kumandanlara mahsustur,ordu onun ile mesul olmaz.Bu Osmanlı Ordusundaki belki yüz bin evliya var.Ben bu orduya karşı kılıç çekmem.Ve size iştirak etmem.’O zatlar benden ayrıldılar, kılıç çektiler,neticesiz Bitlis Hadisesi vücuda geldi.Az zaman sonra Harb-i Umumi patladı. O ordu din namına iştirak etti.Cihada girdi.O orduda yüz bin şehitler evliya mertebesine çıkıp beni o davamda tasdik edip kanlarıyla velayet fermanlarını imzaladılar.” Nursi, ayaklanmaya katılmamakla kalmamış, Bitlis valisi ile birlikte aşiretleri gezerek isyanın yayılmasını da önlemiştir.
Ayaklanmaya karşı çıkanlardan biri de Elazığ/Harput'ta ikamet eden, aslen Erzurumlu Osman Bedrettin'i Erzurumi, yaygın ismiyle İmam efendi'dir.Son büyük Nakşi şeyhlerindendir. O tarihlerde Doğu ve Güneydoğu'da 150-200 bin civarında müridi olduğu söylenmektedir. Bağlılarından biri Karakoçan'da aşiret reisi Necip Ağa'dır. Şeyh Said'in elçileri ona da ayaklanmaya katılması teklifinde bulunurlar. Bir şehzadenin de isyana destek verdiğini, büyük bir ordu ile gelmekte olduğunu bölgeyi ele geçirdikten sonra Ankara'ya yürüyeceklerini söylerler. Necip Ağa," şeyhime soracağım" der. "O Allah adamıdır, ne anlar bu işlerden" diyerek ne kadar ısrar ederlerse de sormadan hareket etmeyeceğini söyler. İmam efendiye gelir, olanları anlatır. İmam efendi,"zinhar... zinhar...(Sakın,sakın) bu bir İngiliz oyunudur. Buna katılan bizden değildir diyerek" hem Necip ağaya hem müritlerine isyandan uzak durmalarını söyler. Necip ağa isyana katılmaz ama milisleriyle birlikte askerin yanında isyancılara karşı savaşır.
Bu iki isim dönemin alimleridir. Meselenin dini yönüne vakıftırlar. İmam Efendi, ayrıca büyük bir mutasavvıftır.Etki alanlarında ayaklanmanın önünde bent olurlar, daha da büyümesini engellerler.
Şeyh Said, yargılama esnasında yaptıklarını savunamamıştır. İfadesinde Elazığ komutanı olarak atadığı Şeyh Şerif'i ima eden açılamalarda bulunmuştur. Bu Şeyh Şerif, devlet duruma hakim olduktan sonra Bingöl'de bir mağarada saklanmıştır. Yanında fedaileri Hasan ve Mahmut da vardır. Yerini bilip,ziyaretine gelenlerden biri, yanında Gazi Mustafa Kemal'e küfür edince; Şeyh hiddetlenerek, küfreden şahsa;" Gazi'yi o pis ağzına alma, seni ayağımın altına alırım, biz onunla savaştık ama o bir gazidir" diyerek şahsı yanından kovmuştur. Şeyh Şerif, isyanın ikinci adamıdır ama başkaldırdığı kişinin(Atatürk) hakkını da teslim etmiştir.
Toplumda derin çatlaklara neden olan bu tip uyuşmazlıkları yeniden gündeme getirmek,o çatlakları derinleştirmekten başka işe yaramaz.Bazı şeyleri unutup bazı şeyleri canlı tutarak millet olunur. İhtilaflar unutturulur, ittifak edilen konular öne çıkarılır. Sürekli ihtilaflar, ayrılıklar üzerinden siyaset yapmak bir toplumu bölmek, parça parça etmektir. Durup dururken - birkaç bin etnikçi-İslamcının oyunu almak için Şeyh Said'i gündeme getirmek bu ülkenin temelleriyle oynamak,vatandaşın arasına yeni mesafeler, yeni husumetler koymaktır. O isim, Şeyh Said'e saygı için değil, iktidar oyununda galip çıkmak için oraya verildi. Çünkü toplum kavga ederse onlar kazanır, barışırsa onlar kaybeder. Şanlı Peygamber, bu gibi durumlar için:"Fitne uykudadır uyandırana lanet olsun,"der. Her seçimde kabuk bağlamış bir yarayı deşmek bu millete ihanettir.
Şeyh Said isyanının özeti şudur:
-Dönemin büyük din adamları, mutasavvıfları isyanı doğru bulmamışlar,karşı çıkmışlardır.
-İsyanda etnikçi Azadi örgütü vardır.
-Zamanlaması ve sonradan ortaya çıkan belgeler ayaklanmada İngiliz parmağı olduğunu doğrulamaktadır.
-Musul- Kerkük meselesinde Türkiye'nin elini zayıflatmıştır.
-İsyan ulusalcı bir isyan değildir. İçinde az sayıda Kürt ve Türk, çok sayıda Zaza vardır.