Kahreden yol ayrımı mı?

Abone Ol

Kimine göre erken seçim, kimine göre baskın seçim, kimine göre jet-baskın seçim… Ne dersek diyelim, seçim geldi dayandı. Kabul edilsin edilmesin, ülkücü hareket şimdiye kadar hiçbir seçimde bu kadar dağınıklık göstermedi. Onun içindir ki, ben yazıma “Kahreden Yol Ayrımı mı?" dedim ancak isteyen istediği başlığı atabilir. İsterseniz "Ağlayın Ülkücüler Ağlamak Vaktidir" deyin, isterseniz "Ülkücüleri Bekleyen Tehlike" deyin hiç fark etmez.

Şimdi insanlar, birilerinin elinde taşıdığı "imanometre" misali, elinde "ülkücüyometre" varmışçasına gönül emekçilerini kategorize ediyor.

Belki içselleştirilir umuduyla gazi kardeşimiz Cengiz Yeğin'in bu minvalde sosyal medyadaki paylaşımını özetleyerek sunuyorum.

Kim mi Cengiz Yeğin?

Henüz 19 yaşına girdiği gün, 10 Nisan 1979’da, doğum gününde, ülkü düşmanlarınca vurulan ve bugüne kadar (dile kolay 40 yıldır) tekerlekli sandalyede yaşamını sürdüren Yusuf yüzlü, Alperen bakışlı, Yunus duruşlu bir kardeş.

Diyor ki;
"Dava ortak, değerler ortak, tasa ve sevinçler ortak.
Öyleyse bu kin ve nefret söylemi niye? Kime karşı?
Bize, yakışmıyor hem de hiç.
Bu yüzden gönüller mahzun, kırgın..."
Ve devam ediyor.
"Bize bir garip haller oldu. Nereden sirayet etti?
Üzüm üzüme baka baka mı karardı? Bilmiyorum.
Birbirimizi öteledik ve dışladık.
Daha kötüsü namusa dil uzatmaya başladık.
Hani ülküdaşımızın namusu namusumuzdu, anası anamız, bacısı bacımızdı?
Şimdi bizim gibi düşünmüyor diye küfrü dilimizden düşürmez olduk.
Dünümüzü ne çabuk unuttuk?
Hatıralarımızı, çilemizi, ölümüne mücadelemizi...
Unutmak bu kadar kolay mı?
Yaşanmışlıkları "yok" saymak hangi aklın ürünü?
Vatanı, milleti seveceksiniz ama birbirinizi sevmeyeceksiniz..."

Anlayan için çok derin, manen ağır ve anlamlı bir serzeniş, söyleyiş ve hatta yakarıştır bu.

Düşünelim ve bakalım:
Şimdi “Cumhur İttifakı” adıyla MHP kiminle beraber? AKP ile
Geçen Cumhurbaşkanlığı seçiminde, “Ekmek İçin Ekmeleddin” ittifakında MHP kiminle beraberdi? CHP ile…
İyi Parti’yi kimler kurdu? Hemen tamamına yakını MHP’de il başkanlığı, milletvekilliği, TBMM’de Meclis Başkan Vekilliği, Grup Başkanlığı daha da ötesi MHP’li hükümetlerde bakanlık yapmış kişiler…

Biraz da geçmişe gidelim ister misiniz?
Bakın şehit Ruhi Kılıçkıran Türkiye'nin hiçbir yerinden milletvekili adayı değil...
Bakın şehit Dursun Önkuzu Tokat’tan Belediye Başkanı adayı değil…
Bakın şehit Yusuf İmamoğlu Bursa ikinci bölgeden milletvekili adayı değil…
Bakın karizmatik ve yiğit Çakıroğlu İstanbul Belediye Başkanlığına aday değil…
Çünkü bu isimler ve daha niceleri bir hilal uğruna verdikleri mücadelede rahmete ulaştılar.

Ben seçim sürecinde yaşanabilecek iç yangıların ve yansımaların derdindeyim… Sonrasında göz göze gelemeyecek, yüz yüze bakamayacak haller ve yolda bulduklarımızın terki sonrası yola çıktıklarımızın da selamı sabahı kesmesi. Peki, o gün ne yapacaksınız?

Bu kadar kolay mı? Bir ömür size karşı olanları hoş göreceksiniz ama sadece bir seçimde size kaş kaldıranı boğmaya çalışacaksınız, parmak sallayacaksınız, hakaretler yağdıracaksınız

Evet, biliyorum çoğumuz diyeceğiz ki bunda benim/bizim kabahatimiz yok. Doğru lakin sonuç önemli, dününü koruyamayan dağılır. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Lafı eğip bükmeye gerek yok, şahsi hiçbir hesabı olmayan Cengiz Yeğin’i dinleyin yeter.

Es-selam olsun, ves-selam olsun, has-kelam olsun herşeye rağmen nefsine yenilmeyenlere...