G-20 Zirvesinde ABD, Hindistan ve Körfez ülkelerinin açıkladığı koridor Türkiye’yi bypass ediyor tespitiyle alelacele duyurduğumuz Kalkınma Koridoru, demiryolu ve karayolu içeriyor. Koridor Türkiye’den Basra limanına uzanıyor. Koridora BAE ve Katar’ın da katılabileceği söyleniyor. Koridorun karayolu kısmı iyi tasarlanırsa ülkemiz için son derece faydalıyken, demiryolu kısmı çok yanlış bir yatırımdır.
Koridorun demiryolu kısmında Basra limanına gemilerle getirilen malların demiryoluyla Türkiye’ye ya da Avrupa’ya sevk edilmesi planlanıyor. Denizyolu karayolundan on dört, demiryolundan beş kat ucuzken, gemiler neden Avrupa’ya veya Türkiye limanlarına direk gitmek varken malları, Basra’ya gelip boşaltsın? Sayın Bakan, Husilerin Kızıldeniz’i güvensiz kıldığından bahsediyor. Bu geçici bir durum. Kanal açılalı yüz elli yıl oldu. Sadece üç kez sıkıntı yaşandı. Nasır kanalı millileştirdiğinde, 2021 yılında geminin tıkaması nedeniyle ve bugünlerde Husiler münasebetiyle. Kalıcı bile olsa yani Süveyş Kanalı hiç kullanılmayacak noktaya dahi gelse gemiler Ümit Burnunu dolaşır.
Nakliye maliyetleri kesinlikle artar fakat her durumda demiryolundan ucuz olur. Kaldı ki, Irak’ın Basra Körfezindeki sahil şeridi sadece 16 kilometredir. Sahil şeridinin dar olması, Irak’ın petrol ihracatını kısıtlıyor. Saddam döneminde Yumurtalık ve Suriye petrol nakil hatlarının yapılma gerekçesi bu kısıtlamaydı. Irak yönetimleri, 1960’larda ve 1970’lerde İran ve Kuveyt yönetimleriyle yaptığı görüşmelerde sürekli bu konuyu gündeme getirerek taleplerde bulundular. Irak’ın her iki ülkeye de saldırmasında diğer sebeplerin yanında bu gerçeklikte etkili oldu. Irak ordusunun, İran’a saldırdığında, ilk önce sahil şeridini işgal etmesinin nedeni, sahip olduğu dar şeritti.
Irak’ın petrol ihracatına yetmeyen, ihraç edeceği petrol hacmini kısıtlayan sahil şeridinin neresine liman yayıp yedi milyar dolarlık demiryolu yatırımını anlamlı kılacak hacimleri yakalayacağız? Demiryoluyla yolcu taşımacılığı da yapılacağı söyleniyor ki, bu mümkün değil. Uçak varken, charter nitelikli ucuz uçuşlar varken kim çöl sıcağında günlerce trenle seyahat eder?
Koridorun karayolu kısmı çok doğru yatırımdır. Ama tırlar, Basra limanına mal taşıyacağı ya da Basra limanına gelen malları Türkiye’ye ya da Avrupa’ya aktaracağı için değil. Zira karayolu demiryolundan da pahalıdır. Koridor doğru yatırımdır çünkü Irak Türkiye’nin başlıca ihracat pazarlarından biridir. İhracat hacmimizi çok daha yüksek rakamlara çıkarmamız mümkündür. Fakat mevcut alt yapı yani sınır kapılarımız ve yollar yetersiz olduğundan hem ihracatımızı arttıramıyoruz, hem de yüksek maliyetlere katlanıyoruz.
Türkiye’nin Irak’la üç sınır kapısı var. Kapıların üçü de Kuzey Irak Bölgesel Yönetiminin bölgesinde. Kapılardan birisinde insanların sadece yaya olarak geçişi mümkün. 2023 yılında açılan Dereköy Sınır Kapısı Hakkari ve civarına hitap ediyor. Irak’la ticaretimizin neredeyse tamamı Habur’dan geçiyor. Sınır kapısı, özelliklede Irak tarafındaki kapı yetersiz olduğundan kapının önünde sürekli üç dört kilometre tır kuyruğu oluyor. İki günlük yol bir haftaya çıkıyor. Nakliye maliyeti katlanarak artıyor. Irak tarafındaki otoyolda son derece yetersiz.
Kalkınma Koridorunda sınır kapıları Ovaköy’e yapılıyor. Ovaköy’ün Irak tarafı Bölgesel Yönetimin değil Irak merkezi hükümetinin kontrolünde. Koridor hiç bölgesel yönetim topraklarına girmeden Basra’ya kadar gidiyor. Türkiye bu yolla hem Kerkük’e hem de Musul’a direk ulaşıyor. Bu koridor açıldığında, nakliyeciler hangi sınır kapısı daha seri çalışıyorsa o sınır kapısına yöneleceğinden yani Habur’un tekel olma özelliği biteceğinden nakliye süreleri çok kısalır, dolayısıyla nakliye maliyetleri düşer.
Türkiye’nin Kerkük’e direk ulaşması, o bölgedeki iki milyon Türk’e ulaşması ve Kerkük Türklerinin hatta Kerkük’teki herkesin durumunun her açıdan iyileşmesi demek. Kerkük’ün aynı Erbil ve Dahok gibi ekonomik olarak Türkiye’ye tam entegre olması demek. Kerkük’ün çok zengin petrol yatakları var. Bu nedenle bölgesel yönetimde, Bağdat’ta Kerkük’ün kendilerine bağlanmasını istiyor.
Irak Anayasasına göre, Kerkük’ün nereye bağlı olacağı referandumla belirlenecek. Anayasa onaylandıktan sonra referandum yapılamadı. Musul, DAEŞ tarafından işgal edilene kadar Kerkük, merkezi yönetimin kontrolündeydi. Onlar Arap nüfusu arttıran Türk ve Kürt nüfusu azaltan stratejiler takip etti. Musul işgal edilince, Kerkük’ü peşmergeler ele geçirdi. Bu sefer onlar demografiyle oynadı.
2017 yılında bağımsızlık referandumundan sonra peşmerge şehirden çekildi ve ordu şehre girdi. Bu koridorun yapılması Kerkük’ü ticari merkez haline getirecek. Şu an Kuzey Irak Bölgesel Yönetiminin yakaladığı ivmeyi Kerkük’te yakalayacak. Koridorun yapımının başlamasıyla beraber, koridora paralel olarak Kerkük petrollerini Akdeniz’e ulaştıracak nakil hattının inşaatı da başlatılmalı. Halihazırda sadece Bölgesel Yönetimin petrolleri Türkiye vasıtasıyla satılıyor.
Irak merkezi yönetimi, Türkiye ile sınır kapısı sahip olacağından ve Bölgesel Yönetimin ağırlığı azalacağından koridora tam destek veriyor. Bölgesel Yönetim sınır kapısının kendi bölgelerine yapılmasını, bu olmazsa yolun kendi bölgelerinden de geçmesini istiyor. Bu talep hem Ankara hem de Bağdat açısından anlamsız. Neden hem Türkiye hem de Irak, Bölgesel Yönetime bağımlı olmayı kabul etsin. Suriye İç Savaşına kadar Arap ülkelerine Suriye ve Habur üzerinden ulaşıyorduk. Şu an Habur ana ulaşım yolu. Bu koridor yapılınca, daha merkezi konumda olduğundan ana yol haline gelir. Bu yola kesinlikle Körfez ülkeleri, Ürdün ve Suudi Arabistan’da eklemlenir. Sadece Irak’la değil Arap ülkelerinin hepsiyle ticaret hacimlerimiz katlanarak artar. Müteahhitlerimizin rekabet gücü artar.