Kanal İstanbul inadının perde arkası

Abone Ol

Sanırsınız ki Türkiye’nin tuzu kuru, sükse yapacak çılgınlıklar istiyor. Bunlardan birisi de inatla istenen “KANAL İSTANBUL” projesi.

Bu projeyi AKP ve genel başkanı ile Bahçeli’den başka isteyen yok. Bunlar neden istemekteler? Oysa aynı Bahçeli,5. Mayıs.2011 İstanbul’da, “Güya yeni bir kanal yapıyorlar, adına da İstanbul kanalı ve bu bir çılgın proje diyorlar. Bu, soygun düzenini çılgınca sürdürecek bir projedir.” Demişken. Şimdi ne oldu da o günkü görüşünden “U” dönüşü yaptı?

Yaygın kanaat, bunun bir ABD projesi olduğu, ikincisi ise kanalın çevresinde oluşacak rantın paylaşımı ve cazibesi, üçüncüsü de batma noktasına gelen inşaat sektörüne bir canlılığın sağlanması.

Projeye Devlet Hava Meydanları İşletmesi karşı; uçak trafiğinde istenmeyen kazalara neden olacağı belirtilmiş.

İnşaat mühendisleri odası karşı, Jeofizikçiler karşı, su ile ilgilenenler karşı, çevreciler karşı, askeri otoriteler karşı, İstanbul B. Belediyesi karşı. Pek çok sakıncasından bahsediliyor.

Çıkan toprağın ne olacağı, İstanbul su havzalarına deniz suyunun karışacağı, depremi tetikleyeceği, çevreyi ve doğayı olumsuz etkileyeceği, ırmakların ve göllerin kuruyacağı, Marmara’nın ikiye bölünerek savunma sıkıntısının olacağı ve Montrö anlaşmasının tartışılmaya açılacağını, yap-işlet şekliyle birilerine para kazandırılacağını ısrarla belirtilmekteler!.

Sn. Erdoğan ve AKP ise inatla, çeşitli sunu problemler öne sürerek illa da yapacağız ısrarında. Türkiye bu kadar doları nereden bulacak, ülke bu borcu kaldırabilecek mi? Devletin kasasından kuruş çıkmayacak denilerek garantili geçişler mi verilecek?

Sevgili okurlarım! Ben yukarıda saydığım hiçbir kurum üyesi ve akademisyen değilim. Ama düşünen ve araştıran biri olarak soruyorum. ABD ordusunun ve ABD filosunun elini kolunu sallayarak giremediği ve üs kuramadı dünyadaki tek deniz neresidir?

KARADENİZ!

Bu, işte tartışmaya açılacağı öne sürülen Montrö Boğazlar sözleşmesinin 11-12 maddelerince sağlanmaktadır ve bu egemenlik hakkı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin elindedir. Rusya Karadeniz’de ABD donanması ister mi?

ABD Karadeniz’de olamamanın sıkıntısını çekmekte; eğer ABD elini kolunu sallayarak Karadeniz’e girerse Kafkaslarda Ermenistan’a, Balkanlarda da Bulgaristan dâhil Türkiye’ye sıkıntılı çok ülkeye destek verecektir.

Bu bizim lehimimize mi yoksa aleyhimize mi olur?

Şunu asla unutmayın. Türk insanı Kurtuluş Savaşı’nı kazanarak Türk milleti olmuş, Lozan’ı imzalayarak da devlet olurken Montrö ve Ankara antlaşmaları ile de” EGEMEN DEVLET” olma statüsüne kavuşmuş ve tescillenmiştir.

Montrö’den önce Boğazlar bizim egemenliğimizde ne yazık ki değildi. Bu durum, başta Atatürk olmak üzere devleti kuranların ağrına gidiyor ve çok üzülüyorlardı. Atatürk 1936’da donanmayı oluşturdu. Sonra Montrö imzalandı. Montrö’nün savaş gemilerine getirdiği kısıtlamalar var. ABD, nefret eder. Süper güç ama uçak gemilerini Karadeniz’e gönderemiyor. Savaş gemilerine kısıtlama getiren başka bir rejimin olmadığı bir sözleşme.

Kanal İstanbul, yeni bir durum oluşturacağından, Montrö tartışmaya açılacak ve bu egemenlik hakkı elimizden belki de alınacaktır. Çed raporundaki, Zincirbozan’dan Saros Körfezine bir kanal’ın da açılacak olması ibaresi tezimizi doğrulamaktadır. Böylece ABD’nin savaş gemileri Montrö Sözleşmesine takılmadan; Çanakkale Boğazı’nı görmeden Egeden Marmara’ya oradan da İstanbul Boğazı’nı geçmeden Karadeniz’e geçebilecektir

Sn. Erdoğan: "Montrö sadece Boğaz'ı bağlar. Kanal İstanbul, Montrö kapsamında değildir. Gerekirse savaş gemileri de geçer buradan." Diyerek de ağzındaki baklayı çıkarmış oluyor.

Niyetiniz bu bir “ABD PROJESİDİR” diyenleri haklı çıkarmak mı? Rahmetli Aytunç Altındal 2006’da yaptığı bir söyleşide, ABD’nin Montrö’yü 1950’lerde gündemine aldığını söylerken ne kadar da haklı imiş. Amaç, Montrö Boğazlar sözleşmesini bypas etmek mi?

Eğer sükse isteniyorsa emeklinize, işçi, memur ve asgari ücretlinize iyi bir hayat standardı sağlayın da havanız olsun.

Eğer çılgın proje istiyorsanız: Fırat ile Dicle’nin sularını Konya ovasına akıtın da elinizi öpelim.

Bilmem anlatabildim mi?