Ülkücü hareket onlarca badireden geçti,çok ağır bedeller ödedi. 12 Eylül öncesi binlerce genci Marksistler tarafından şehit edildi. Yüzlercesi hapishanelerde solduruldu. Dokuz ülkücü asıldı yüzlercesi gençliğini,sağlığını cezaevlerinde bıraktı.
Kimse şahsi hesabı için kavgaya girmedi. Ülkücü hareket hep ülkesini milletini,devletini,dinini düşündü. Onun için Çağrımız İslam’da Dirilişedir,dedi. Onun için Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın dedi. 12 eylül’de yapılan ağır işkencelere,zulümlere rağmen kimse mevzisini terk etmedi. Ülkücüler hapishaneleri medreseye çevirdiler. Fıkıh,akait,tarih,siyaset öğrendiler. Bir çoğu gençliğe kılavuz olacak yetkinliğe erişti.
Hapishanede çıktıklarında başka bir dünya ile karşılaştılar,bazıları ayak uydurdu, bazıları uyduramadı,savruldu gitti. Kitlelere liderlik etmiş yüzlerce insan çıktıktan sonra yalnız bırakıldı.Amelelik,işçilik yaparak rızıklarını temin etmeye çalıştılar. Hapisten yorgun çıkmışlardı iyice yoruldular. Sistem onları gençlikten koparmak için elinden geleni yaptı. Ocaklara girip gençliği mayalamasınlar diye her yolu denedi.
Rahmetli Türkeş’ten sonra kontrol tamamen –yeni bir ülkücü tipi- oluşturmak isteyenlerin eline geçti. Ülkücü enerji dikkatle kontrol edildi. Ülkücüler iktidara yürümesinler diye birbirleriyle kavga ettirildiler. Biraz öne çıkan,biraz yetenekleri olan şucu bucu diye dışlandı. Yıllar.. yıllar boyunca MHP ülke meseleleri hakkında hiçbir politika üretmedi. 12 Eylül’de verilen şanlı mücadelenin üzerine hiçbir şey konulamadı. Hala Ocaklar o şanlı mücadelenin hatıraları ile besleniyor. Hala gençler 12 eylül’de verilen mücadele ve fedakarlığın büyüsüne kapılarak Milliyetçi/Ülkücü oluyorlar.
Bir teknik direktör, takımını maça hazırlarken karşı takımı en ince ayrıntısına kadar analiz eder. Futbolcularına karşı takımın maçlarını seyrettirerek güçlü ve zayıf yanlarını gösterir. Maça en iyi kadro ile çıkar. Balgat yönetimi hiçbir zaman böyle bir dikkat ve hassasiyet taşımadı. MHP’yi büyütecek,hareketin birinci sınıf kadrolarını hep etiketleyerek dışarıda bıraktı.
Ülkücüler kendi kimlikleri ve kutsalları ile milletin önüne çıksalar iktidar olacaklardı. Sovyetler yıkıldığında Milliyetçi siyasetin ne derece isabetli öngörülerde bulunduğu anlaşılmış bu Milliyetçi Hareketin itibar hanesine yazılmıştı. Ama içeriği muğlaklaştırılmış bir siyaset izlenerek bu imkan heba edildi. AKP Habur’da,Oslo’da PKK ile masaya otururken bile milleti aydınlatacak tek bir karşı hamle yapılmadı. Çözüm sürecinde akil adamlar ülkeyi karış karış gezip milleti zehirlerken tek bir salon toplantısı yapılarak bu sürecin bizi nereye götüreceği anlatılmadı.
Sistem, ülkücülere sadece ihtiyaç olduğunda-jandarmalık- yapma görevini layık görmüştü. Bu sınırlar dışına çıkmasınlar diye de Balgat’ta ağlarını örmüştü. 15 Yıllık AKP iktidarı döneminde ülkücüler sistemli olarak devletten temizlendiler. Son darbe okul müdürlerinin değişimi ile yapıldı. MHP yönetimi bu tasfiyeleri sadece seyretti,ülkücülere sahip çıkmanın devlete millete sahip çıkmak olduğunu göremedi. 19 yıllık yönetim boyunca tek hedef ülkücü hareketi madde ve mana planında bitirmekti. Bilinçli yanlış politikalarla Türk Milliyetçileri dindar, muhafazakar kitlelerden uzaklaştırıldı. En çok oy aldığı muhafazakar orta Anadolu AKP’ye teslim edildi. Şimdi de hareketin tapusu teslim ediliyor.
Kırk yıl önce yola Kanımız aksa da Zafer İslam’ın diye çıkmıştık. Kanımızı da,gernçliğimizi de bu yolda sebil ettik. Kırk yıl sonra geldiğimiz nokta Kanımız aksa da zafer AKP’nin oldu… Yazık çok yazık… Bu hareket finalini bu şekilde yapmamalıydı.. Bundan sonra başka türlü olur mu,olur. Ülkücüler nereye götürülmek istendiklerini doğru teşhis ederlerse, bu cenaze merasimi bir iktidar yürüyüşüne dönebilir.