Türk milleti Kıbrıs adasında yaklaşık 500 yıldır varlığını koruyor.
Geçen 500 yılın yaklaşık 350 yılı tam olarak Türklerin yönetiminde yaşandı.
Türkler Kıbrıs adasında işgalci, yağmacı ve devamında asimilasyoncu bir yönetim sergileseydi Kıbrıs adasında bu gün Rum varlığından söz edebilir miydik? Tabiî ki edemezdik.
Kıbrıs’taki münazaralı durum yani tam hâkimiyetimizin zedelendiği durum 1877 Osmanlı -Rus harbi sonrası toplanan Berlin konferansında İngiltere’nin Rusya’ya karşı Osmanlı Devletini korumak vaadiyle, adanın İngiltere’ye Sultan Abdülhamit tarafından kiraya verilmesiyle başladı. Aslında kira anlaşmasında Kars, Ardahan ve Batum Ruslardan geri alındığında, İngiltere’nin adayı Osmanlıya terk etmesi de yazılı olmasına rağmen, adı geçen iller Osmanlı tarafından Ruslardan geri alınmasına rağmen zamanın emperyalist İngiltere’si Kıbrıs’ı terk etmemiş ve Kıbrıs üzerinden o gün bugün Doğu Akdeniz’i kontrol etmeye devam etmiştir.
Kıbrıs ta devam eden statüko 1/3 Türk toprağı ve nüfusu 2/3 Rum toprağı ve nüfusu şeklinde federatif yönetimle devam ederken, 1950’lerin sonlarına doğru Rumların ENOSSİS (Kıbrıs’ın tamamını işgal) planları ile Yunanistan’ın MEGALO iddiası (Batı Anadolu ve Trakya’nın İşgali ) birleşti Kıbrıs’ta EOKA adlı bir terör örgütü niteliğindeki siyasi partiyi iktidara getirdi ve Kıbrıs Türklerine baskı tedhiş ve terör eylemleri yoğunlaştı.
Buna karşı Kıbrıs Türkleri Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş önderliğinde amblemi “bozkurt” olan TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı)’nı kurdu ve Türk toplumunu savunmaya çalıştı.
Rum EOKA saldırıları katliamlar seviyesine çıkınca Türk Devleti 1974 yılında “Barış Harekâtı" adıyla adaya çıktı ve soydaşlarımızın özgürlüğünü güvenliğini sağladı.
Aradan geçen 10 yıllık ara dönem sonunda 15 Kasım 1983’de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Ay Yıldızlı bayrağıyla Anadolu’da ve Türk Dünyasında yüksek bir heyecan fırtınası kopararak kuruldu. Cumhurbaşkanlığına da Türklüğün son liderlerinden Rauf Denktaş getirildi.
1990’lı yılların sonlarında kendisini “Küresel Güç” olarak niteleyen ABD, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’ni uygulamaya soktu.
BOP uygulamasının hep Tunus’ta bir seyyar satıcının kendisini yakmasıyla başladığı söylenir. Ama bazı mütefekkirlerde aslında planın Türkiye ve Kıbrıs operasyonlarıyla başladığını da iddia eder.
Kıbrıs adası Ortadoğu’nun en önemli en stratejik kesişme ve ulaşım noktasıdır.
ABD, BOP gereği Irak’ı işgal etmeli Kıbrıs adasında da kontrolü sağlamalıydı.
Türkiye’de iktidar değiştirildi ve kendisini “BOP eş başkanısın” elma şekeriyle kandırdıkları aslında sürekli kandırılan bir şahsı Türkiye’de tek başına iktidara getirdiler.
BOP Kıbrıs ayağında ise ABD kontrolündeki Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Annan devreye girdi.
Annan emperyalizm ve Rumlar adına Rumlara kadife, Türklere çelik görünümlü bir plan hazırladı. Plana göre ilk bakışta bir 1/3 denge varmış gibi görünüyor fakat orta vadede yani 10 yıl içinde Türk tarafında kalan gerek toprak gerekse nüfusun yüzde 28’i Rumlara geçiyordu. Dolayısı ile Türk tarafı görünümlü ama aslında Rum -Türk ortak tarafı ile Rum tarafı gibi bir acuze durum ortaya çıkıyordu.
Annan planı tıpkı Mondros gibi içi tuzaklarla doldurulmuş bir yutturmaca bir plandı.
Emperyalistlerin Türkiye’de iktidara getirdikleri menfaatçi güruhun Annan planını destekleyeceğinden hiç kuşkusu yoktu. Nitekim Kıbrıs’ta milli güçler tasfiye edildi, iktidar emperyalizm işbirlikçilerine teslim edildi, orantısız güç propaganda ve para kullanımıyla Annan planı referanduma götürüldü.
Referandumda emperyalizm işbirlikçileri “Evet” dediklerinin ertesi günü KKTC’nin Avrupa Birliğine alınacağı yalanına sarıldı.
Tabii Kıbrıs Türklüğü Rauf Denktaş’ın önderliğinde bu tuzak plana “Hayır” kampanyası yaptı. Ne yazık ki Denktaş’ın kampanyasında Türkiye’de miting yapmasına o zamanın Ak Parti hükümeti izin vermedi. “Onun işi bitti gitsin Kıbrıs’ta yapsın mitingini” diye TV’lerde kendisini aşağıladı.
Annan planı KKTC’de yüzde 65 ile kabul edildi. Fakat Rum tarafında yüzde 75 ile reddedildi.
Plana göre plan, her iki taraf tarafından kabul edilirse devreye gireceği için plan reddedildi.
Annan planı reddedildi fakat, emperyalizmin planları bitmiyor. KKTC üzerine çeşitli sarmal baskı ve girişimlerini yoğunlukla sürdürüyor.
2016 yılında gene bir ihanet girişimi sonucu KKTC Futbol Federasyonu Rum federasyonuna bağlanma, dolayısı ile UEFA kupalarına ve Avrupa futbol liglerine katılma hakkına kavuşmayı denedi. Fakat toplumdan gelen tepkiler sonucu başvuru geri çekildi.
Şimdiki KKTC Cumhurbaşkanı işte o emperyalizmin planı olan, Annan planını Ak Parti hükümeti ile beraber toplumumuzu kandırarak geçiren, ortaklık ekibinin elemanlarından biridir.
KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı ile Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok samimi pozları sosyal medyada biraz araştırılarak bulunabilir.
Akıncı Kıbrıs’ın Türkiye’nin 82’nci vilayeti olmaması için Rumlardan ve Yunanistan’dan yardım istiyor.
Ve ikinci bir “Tayfur Sökmenoğlu” olmak istemediğini söylüyor.
Bu açıklamalar tam da Büyük Ortadoğu Projesine hizmet eden sözler.
Akıncı’nın açıklamaları İngilizlerin ülkemizi ve İstanbul’umuzu işgal ettiğinde sarf ettiği sözlerdir.
Yakında KKTC’de seçimler olacak Türk Devleti olarak KKTC’de yaşayan Türk soylular olarak, Mustafa Akıncı’yı seçim akşamı Lefkoşa sınır kapısından, Rum tarafına gönderilişinin görüntülerini medyaya servis edilmesini şiddetle bekliyoruz.
Üzerinde güneş batmayan imparatorluk iken İngiltere’nin “Şark Planı” nasıl Anadolu’dan kovulmuş ise kendisini “Küresel Güç“ olarak niteleyen ABD’nin “Büyük Ortadoğu Projesi”de Anadolu’dan Akdeniz’in serin sularına dökülecektir.
Türkiye Cumhuriyeti ebediyen payidar kalacaktır.