K.K.T.C CUMHURBAŞKANI SN. AKINCI’YA AÇIK MEKTUP;
Sn Akıncı;
Ben 42 yıl önce ‘’O Gazi Topraklarda’’ savaşan bir Kıbrıs Gazisiyim. Aynı zamanda da K.K.T.C yurttaşı olmanın gururunu taşıyan bir vatandaşınızım.
20 Temmuz 1974 tarihinden buyana Kıbrıs konusunu yakinen takip eden, kitaplarına, güncel yazılarına konu eden bir Kıbrıs Sevdalısı olarak size yakın tarihimizden; 11 Yıl önce Kurucu Cumhurbaşkanımız Sn. Denktaş’ın aşağıdaki açıklamalarıyla seslenmek istiyorum.
Bakınız Sn. Denktaş, Cumhurbaşkanlığı görevini bırakmaya 48 saat kala; Milliyet Gazetesi yazarları; Fikret Bila, Derya Sazak ve Güngör Uras aracılığı ile Türkiye’ye şu kritik mesajları vermişti:
(Bk. O dönemin ilgili gazeteleri)
Gazete Haberinin ana başlığı;
‘’Denktaş’ın veda manifestosu’’ idi…
İşte o vedadan tarihe not düşen sözler:
‘’. Bayrak yırtılırsa sesini hemen yükselt.
. Kıbrıs’ın Girit olmasına sakın izin verme.
. Batı’dan gelen sevr dayatmasını kabul etme.
. Güvencesi ordu olan Atatürkçülükten şaşma
. Türkiye’nin borçlarının istismarına izin verme.
. Kıbrıs’ı kimseye verme, Akdeniz’e çıkamazsın.
. K.K.T.C’yi tanımaya devam et. Bu şeref senindir.
. Bir devlet bırakıyorum, kıymetini bilin…’’
Aynı haberin içeriğinde:
Gazeteci Fikret Bila, yazısında:
‘Kıbrıs giderse kıyamet kopar’ başlığını şöyle dolduruyor;
‘’Cumhurbaşkanlığını bırakacak olan Rauf Denktaş; Talat’ın çizgisinden ve buna Erdoğan’ın verdiği destekten çok endişeli’’ olduğu vurgulanıyordu.
Gazeteci Derya Sazak yazısında:
Denktaş’a, 1974’te Makarios’a karşı düzenlenen Nikos Samson darbesini sordum:
‘’Arkasında CİA vardı’’yanıtını aldığını yazıyor.
Gazeteci Güngör Uras’ın yazısında ise:
‘’Gerçekçi’’ ile ‘’Vaatçi’’ başlığı kullanılarak;
‘Denktaş, gerçekçi yaklaşımla çözümsüzlüğü anlatıyor. Talat nasıl olacağını söylemeden, halka ‘Avrupalı’ sözü veriyor.’’ Deniyordu…
K.K.T.C Kurucu Cumhurbaşkanı, Sn. Denktaş 17 Nisan 2005 tarihinde yapılacak seçim öncesinde katılmış olduğu ‘TV Programlarında’ da, genel olarak aşağıdaki hususlara dikkat çekiyordu:
‘’-17 Nisan 2005 tarihinde yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi çok önemlidir. Annan Planı referandumunda toplumumuza büyük bir baskı uygulandı. Yurt dışından büyük paralar geldi!
- Rumların Annan Planına ‘hayır’ demesi, bize büyük bir fırsat verdi. Ancak hükümet kullanamadı.
- Referandumdan sonra ‘egemenlik, bağımsızlık, devlet’ diyemezsiniz. Çünkü evet dediniz. Hala bize cemaat muamelesi yapıyorlar.
- Yalan propaganda yaparak, Türkiyeliler ile K.K.T.C’lileri karşı, karşıya getiriyorlar! Et tırnaktan ayrılır mı?
- EOKA zamanında çok tehditler aldık. Londra’da kaldığım otelde, 10-12 kez suikast girişiminde bulunuldu. Telefon ile Kıbrıs’la görüşürken, telefon ahizesinden bir duman püskürdü. Bir an boğazım yandı, nefes alamadım. İngiliz İstihbarat Örgütü Scotland Yard, püskürtülen maddeyi inceledi. Bulgarların kullandığı bir madde olduğunu söylediler. Ama herhangi bir sonuç çıkmadı. Amaç benim saf dışı bırakılmamdı!
- Amerika’da kalp ameliyatımdan sonra da mikrop aldım. Ancak üzerinde durulmadı!
(Sn. Denktaş’la yapmış olduğum özel sohbette; kalp ameliyatı sonrasında hastanede bir türlü iyileşemediğini, bunun üzerine Ankara’ya İbn-i Sina Hastanesine naklini istediğini, buraya geldikten sonra da kısa zamanda sağlığına kavuştuğunu anlatmıştı…)
- Kıbrıs davasındaki milli siyasetimiz TBMM’nin hala geçerli olan kararlarıdır. İki eşit egemen tarafın varlığıdır. Federasyon-konfederasyon olmazsa, Türkiye’nin bir alternatifi mutlaka vardır.
- TC Hükümeti Annan Planını kabul ediyorum deyince, şimdi milli siyasetimiz bu mu oldu?
- Kıbrıs, AB müzakerelerinde Türkiye’nin önüne konulmaması gereken bir konudur. Bu davada Rumların yapmış olduğu soykırım hiç söylenmemektedir..! (Bk. Tarihten Gelen Çığlık, (Kıbrıs’ta Soykırım 1955-1975, Atilla Çilingir)
- Kayıplar komitesini BM Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri kurdurdu. Biz hep savunmada kaldık. Rumlar bizi suçladılar. Toplu mezarları gündeme getirdiler. Bize yapılanları söyleyince, Denktaş soykırımı gündeme getiriyor diyorlar.
- ‘Aldanma ebedi bir şifadır,’ kendi ayak seslerimizden korkmayalım. K.K.T.C artık T.C’ye entegre edilmelidir.
- ‘’Türkün, Türk’ten başka düşmanı yoktur!’’ Bu sözler; Türk doğup, kendini Türk addetmeyenler için söylenebilir.
- Kıbrıs Türk Milletinin meselesidir.
- K.K.T.C’deki Başbakanlar ve Bakanlar bağımsız bir devletin bilincinde olsunlar.
- Rumlar için halledilmiş bir meseleyi, halledelim istiyorlar.
- Kıbrıs Türklerinin bağımsızlığını gasp etmeye hakları var mıdır? Mevcut sözde Kıbrıs Hükümeti’ni meşru olarak tanı, askerini çek diyorlar.
- AB’ye giriş için verdik, verdik, verdik! Ama 15 yıl sonra bize ‘hayır’ dediler. Sonra bu verdiklerimizi nasıl geri alacağız?
- 2005 yılını, dünya kamuoyu önünde EOKA yılı ilan ettiler.(01 Nisan 1955; Rumların eli kanlı çetelerinin adadaki Türklerin tamamen yok edilmesi amacıyla oluşturduğu E.O.K.A terör örgütünün kuruluş tarihidir. Bu örgütün kuruluşunun 50’nci yıl dönümü nedeniyle Rumlar, eli kanlı çetelerde görev alan bu katiller sürüsünü kahraman ilan ederek, onları madalya ile ödüllendirmişlerdir. Bunun yanı sıra 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Harekâtında ‘vatan ve vazife uğruna’ seve, seve adada görev alıp da, savaşa katılıp, hayatta kalan Kıbrıs Gazilerine madalya verilmesi bir yana, günümüzde o gurur dolu günler ne yazık ki, adeta unutulmuş gibidir..!)
- Bağımsızlığımızın yerine hiçbir şey ikame edilemez.
- Kıbrıs sorununun çözümünde biz muhatap alınmıyoruz. Bizi figüran görüyorlar.
- Rum muhalefet lideri Türkiye’ye yapmış olduğu ziyarette, çözüm için T.C Hükümetini muhatap aldığını söyledi! Bir zamanlar garantör ülke sıfatı olan Türkiye, şimdi Rumların muhatabı görülüyor.
(O süreçte Rum Ana Muhalefet lideri ve DİSİ genel başkanı olan Anastasiadis Türkiye’ye gelmiş, İstanbul’da Bebek’teki Rum Ortodoks Kilisesinde yapılan ayine katılmış bu ayini yöneten Patrik Bartholomeos’un elini öpmüş ve birlikte öğle yemeği yemişti…)
- Kıbrıs, Yunan olamaz. T.C sayesinde devlet olduk. 21 yaşındayız.
- T.C Güney sahillerini, K.K.T.C sayesinde koruyor.
- T.C üzerinde oyunlar oynanıyor! Yurt içinde bu oyunun içinde görev alanlara, dış güçlerden büyük para yardımı geliyor.
- Anadolu insanının Kıbrıs Milli Davamıza gösterdiği ilgi ve desteğe minnettarım.
- Fransa Parlamentosu karar aldı. Türkiye’nin AB’ye girebilmesi için Fransa halkının evet demesi gerekecek. Bu karar 34 oya karşılık, 450 oyla kabul edildi. Hollanda, Almanya ve Avusturya da benzer
kararlar alma eğilimindedirler. Karşımızdaki cephenin ne olduğunu iyi bilelim…’’
Sayın Denktaş’ın tarihe not düşen bu açıklamalarına ne denebilir?
Onun haklı olup, olmadığını bundan sonra tarihe yazılacak gerçekler belirleyecektir.
Onun içindir ki,
Sn. Akıncı siz;
Bundan sonra Kıbrıs Türk Halkının adadaki geleceğini tarih sayfalarına yazacak gerçekleri belirleyecek makamda, bu tarihsel sorumluluğun merkezindesiniz.
İnancım o dur ki, bu sorumluluk; Kıbrıs Türk’ünün adadaki tarihi, hukuki hak ve kazanımlarına uygun, gelecek nesillerin özgürce yaşam hakkının savunulduğu ama asla bağımsızlıktan ödün verilmeyen, Türkiye’nin Garantörlüğü, Mehmetçiğin koruma ve kollaması ile taçlanan bir çözümü içermektedir.
Unutulmasın ki,
Adada gözü kulağı, menfaatleri olan ‘’Emperyalist Güçlerin, Yunanistan’ın ve Rum tarafının’’ tek bir hedefi vardır!
Adayı Hıristiyan âlemine yeniden kazandırabilmek…
Rumların 1968’den beri süregelen müzakere sürecini; her dönemde türlü bahanelerle uzatmaları, kimi zaman müzakere masasından kaçmaları da bundandır!
Çünkü GKRY; AB’ye girmekle elde edebileceği her şeyi elde etmiş, müzakereler sürecinde elde edebileceği tek bir şey kalmıştır!
O da adanın tek sahibi olarak yola devam edebilmektir.
İşte tam bu noktada;
Kurucu Cumhurbaşkanımız Sn. Denktaş’ın tarihe not düşen yukarıdaki açıklamalarının bu kritik dönemde, sizin tarihsel sorumluluğunuz olduğunu hatırlatmak isterim
Saygılarımla.