17 gün sözde tam kapanmanın neye yaradığının ve sonuçlarının ne gibi fayda getireceğini bir kenara koyun, aşılamayla ilgili dünya ülkelerinin gerisinde kalan devletimizi yönetenlerin gafları bitmek bilmiyor. Anneler Günü nedeniyle, her ne kadar annelere yönelik bir yazı yazmak istesem de, bizi yönetenler buna imkân tanımayan işler yapıyorlar. Ben yine de eli öpülesi tüm annelerin anneler gününü kutlayarak başlayayım bu haftaki yazıma.
Turizm için çocukluğumuzdan bu yana bacasız fabrika deriz. Ülkemizin doğa harikası yerlerini över, yeter ki yabancı döviz girdisi olması için, doğanın yok edilmesine ses çıkarmaz, sadece turistler sevinsin diye soytarılık bile yaptığımız olur. Sadece turist anlasın diye; İskender Döner’in tercümesini tabelalarda “Alexander Roll” diye yapmışlığımız bile vardır anlayacağınız ama durum bu sefer çok farklı.
Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu ülkemiz turizmi ve alınan tedbirleri anlatırken çok talihsiz bir cümle kullandı ve geçtiğimiz haftanın siyasi magazinine bomba gibi oturdu. “Turistin göreceği herkesi aşılayacağız” diyen Çavuşoğlu, her ne kadar kendisinin yanlış anlaşıldığını ifade etmeye çalışsa da, her şey bal gibi ortada idi aslında. Tamamen turizm çalışanlarının aşılanmalarına ve turizmin sekteye uğramamasına yönelik yapılan bu kapatma ne kadar amacına ulaşacak bilinmez ama bir gerçek var ki; yaptıkları her şeyi eline yüzüne bulaştıran Sayın Cumhurbaşkanı ve ekibi yeni bir fiyaskoya imza attı. Karayolları Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklama ile bayram süresince otobanlar ve köprülerin bedava kullanılabileceği duyuruldu. Ancak 17 günlük kapama süresince, kimin bu köprü ve otobanları kullanabileceği bilinmiyor ne yazık ki! Acaba görev belgesine sahip 70 milyon insanımız(!) bayram ziyaretlerine mi gidecek?
Bir diğer acı konu ise özel şirketlere ait olan köprü ve otobanlar. Geçiş garantileri nedeniyle bir ara gündemden düşmeyen ama balık hafızalı milletimizin unutmaya programlı hafızası nedeniyle akıllardan çıkan bu köprü ve otobanlar için 17 günlük kapama ve geçmiş kapama dönemlerinde nasıl bir uygulama yapıldı? Acaba kapama günlerinde, geçiş garantileri askıya mı alındı, yoksa herkesin evde oturduğu bilinerek, seyahat kısıtlamasının olduğu aylarda dahi geçiş garantisi ödedik mi? Bilmek en doğal hakkımız ama sorarsak ya "FETÖ’cü” oluruz, ya da “AJAN” .
Tekrar Sayın Bakan’a gelelim. Almanya’daymış ve çeşitli ziyaretlerde bulunuyorlarmış. Muhtemelen; “merak etmeyin lütfen! Vatandaşlarınız geldiğinde, aşısız olanları tecrit edeceğiz” demiş olabilir mi diye aklımdan geçmiyor değil. Geçen seneyi hatırlayın lütfen! Eğer burada COVID-19 virüsü kaparlarsa, geri göndermeyecektik. Bu konuda taahhüt vermiştik. Şimdi nasıl bir taahhüt verdik acaba? Ülkemize gelen turist COVID-19 virüsünü kaparsa, aşısız olanlarla temas etmiş sayılıp tazminat mı ödeyeceğiz sorusu geliyor aklıma!
Sonuç olarak, yazılarımı yurtdışında bulunan dostlarımla da paylaştığım ve onlar da kendi dillerine tercüme edip okudukları için ülkemize gelmeyi düşünen herkese duyurmak istiyorum. Evet, henüz aşılamada biraz geri kaldık ama iyi besleniyoruz. Asgari ücrette dünyanın en geri kalmış ülkeleri seviyesindeyiz ama devlet baba, ara sıra da olsa üzerimize soğan patates atıyor, evlere yardım paketleri gönderiyor. Hayvancılıkta çok geride kaldık ama olsun, antibiyotikli et ithalatı yapan büyüklerimiz sayesinde, boğazımızdan et geçiyor çok şükür(!) Çiftçi ürettiğini satamıyor. Kendi kendine yeten bir ülkeydik bundan 30 sene önce ama şimdi üretemiyoruz. Çünkü çok pahalı ve devlet destek vermiyor ama bunun da bir çözümünü buldu kıymetli büyüklerimiz(!) Ne var ne yok ithal ediyoruz. GDO falan fark etmez. Zaten Türk’e de bir şey olmaz ki(!) En önemlisi de; çocuklukta yaptırmamız gereken tüm aşılarımızı yaptırdık. Anlayacağınız çekineceğiniz hiçbir şey yok; korona için aşısız olanımıza denk gelseniz bile “Korkmayın Isırmayız”.