Siyasi tarihimizde bazı konular var yıllarca ısıtılıp ısıtılıp toplumun önüne konur.
Siyaset bezirganlarının sürekli istismarına da sebep olan konular, İkinci dünya savaşıyla ülkemizde yaşanan ekonomik darboğazın getirdiği kısıtlamaların, çeşitli yiyeceklere halkın ulaşmasının karneye bağlanması, çok haklı olan Türkçe ezan uygulaması.
Emperyalist eksenli merkez sağ denilen partilerin bu sorunları sürekli gündemde tutarak toplumun manipüle edilmesi sağlandı.
60’lı yılların sonlarında Türk gençleri birbirine kırdırıldı. 10 bin gencimizi toprağa verdik. Binlerce gencimiz yaralandı, cezaevlerinde yıllarca kaldı, gençliğin istikbali karardı.
Türk gençlerini birbirlerine kırdıran güçler, bu defada anarşiyi önleme ve toplumu anarşiye dönmeyle tehdit ederek manipüle etti.
Halbuki anarşiyi yaptıranlar da onlar. Toplumu anarşiden kurtarma iddiasında olanlar da aynı kişilerdi.
Ama yıllarca bu konu siyasette kullanıldı, istismar edildi.
1990’lı yılların başlarında din istismarının başka bir versiyonu “Başörtüsü” üzerinden yapıldı.
Doğrusu başörtüsü istismarı toplumda karşılık da buldu ve yıllarca kullanıldı.
Bazı içi boş kafalar da kadınların başlarına bir metre bez bağlamasıyla Cumhuriyetin yıkılabileceğini düşündüler ve kişisel özgürlüklerin yanında olacağına, özgürlüklerin kısıtlanması yoluna gittiler. Tabii olarak da reaksiyon gördüler. Türkiye garip ve yarı karanlık bir iktidara sahip oldu.
Başörtüsü istismarı Türkiye’de neredeyse iktidar değişmesinin başat sebeplerinden biri oldu.
Kürt istismarı, Türkiye’de yaklaşık 40 yıldır devam eden bir süreç.
1925’de İngilizler Kürt istismarını Şeyh Sait ayaklanmasıyla kullanıp, Türkiye’nin Musul petrollerindeki hakkını gasp etmesini sağlamıştı.
Son yıllardaki Kürt istismarının baş aktörü ABD’dir.
ABD Türkiye’yi bölmek istiyor, Ortadoğu ve doğu Akdeniz petrol ve doğalgaz yataklarına el koymak istiyor.
ABD bu uygulamayı Büyük Ortadoğu Projesiyle yapmaya çalışıyor.
ABD Türkiye’yi bölmeyi Türkiye’deki yerli devşirme işbirlikçileri eliyle yapmaya çalışıyor.
ABD, PKK ve HDP’nin sahibi ve hamisidir.
Kürt istismarını ABD önce Ak Partiye yaptırdı.
Çözüm süreci adıyla Kuzey Irak’ta Barzani’ye devlet kurdurup, Kuzey Suriye’de de PYD/PKK devletinin kuruluşunu sağlamaya çalıştı.
Kürt istismarı Ak Partiye başlattırıldı. Ak Parti şimdi kullanılmış mendil gibi çöpe atılmak isteniyor.
Emperyalizm filme “Millet İttifakı” ile devam etmek istiyor.
Kemal Kılıçdaroğlu partisinde önce bir “Güneydoğu masası” oluşturdu.
Güneydoğu masasının başına bir genel başkan yardımcısı getirildi ve bir heyet oluşturuldu.
CHP Genel Başkanının oluşturduğu heyet önce Kuzey Irak da Barzani’yi resmi olarak, Kuzey Suriye’de de PYD liderliğini gayrı resmi olarak ziyaret etti.
Kemal bey bugün Diyarbakır’ı ziyaret etti ve “Türkiye’de Kürt sorunu vardır” dedi.
Tıpkı 2005 de Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır meydanında söylediği gibi.
Hemen hemen aynı sözler.
Kuklacı aynı, sadece kuklalar değişiyor.
Asıl olan anti emperyalist olmaktır.
Kürtler bizim komşumuz, akrabamız, kardeşimiz, vatandaşımız.
Atatürk’ün cumhuriyeti kuran halk olarak tarif ettiği insanlar. Tıpkı bizim gibi.
Anadolu coğrafyasında birlikte yaşıyoruz, yaşamaya da birlikte geleceğimizi planlamaya devam edeceğiz.
Kürtler bilmeli ki kendilerini Ak Parti liderliği dinle istismar ediyordu. Şimdi sadece istismar etmeye çalışan değişti.
Ülkemizin tümünde olduğu gibi güneydoğumuz dada, Türkiye Cumhuriyeti’ne gönülden bağlı, ay yıldızlı bayrağımızın gölgesinde yaşama isteğinde, Anadolu coğrafyasını bizimle birlikte vatan olarak kabul eden insanlarımız yaşar.
Biz Batman’daki taksici, Yüksekova’daki manifaturacı, Şırnak’taki kasap, Varto’daki bakkalla beraber yürümeliyiz.
Siyaset bezirganları, işbirlikçiler, aparatlar, dış güçlerin iktidar adayları Kürtleri de Türkleri de çıkmaz sokaklara götürür.
Çünkü onlar patronlarına hizmet edeceklerdir. Tıpkı gözden düşen deliğe süpürülmek istenen gibi…