Hadep’in yen adıyla DEM’in üst düzey yöneticileri, sık sık “Kürt Sorunundan” bahsetmekteler.
İyi de bu sorun nedir, Kürt vatandaşlarımız, hakları olan hangi sorunla karşı karşıyalar bilen var mı? Türklerin yapıp da, Kürtlerin yapamadığı hangi haklar var?
Sahi bu “SORUN” nedir Tanrı aşkına?
Hangi Kürt vatandaşımız, seyahat özgürlüğünden yoksun?
Hangi Kürt vatandaşımız, eğitim özgürlüğünden kısıtlı?
Hangi Kürt vatandaşımız, seçme ve seçilme hakkından mahrum?
Hangi Kürt vatandaşımız, ticaret hakkından yoksun, yasaklı ya da kısıtlı?
Hangi Kürt vatandaşımız, yurt dışı seyahat hakkından yoksun?
Hangi Kürt vatandaşımız, ana dilini konuşmaktan yasaklı?
Hangi vatandaşımız, milletvekili olamıyor, bakan olamıyor, TBMM başkan vekili olamıyor?
Hangi Kürt vatandaşımız, ibadet hürriyetinden kısıtlı?
Hangi Kürt vatandaşımız, nikâh kıyamıyor, evlenme hakkından mahrum?
Hangi Kürt vatandaşımız, çocuk yapma hakkına sahip değil?
Hangi Kürt vatandaşımız düğününde Kürtçe şarkı, türkü çalamıyor?
Hangi Kürt vatandaşımız, muayene olamıyor, tedavi olamıyor?
Bugünkü DEM yöneticilerinin amacı üzüm yemek değil, bağı talan etmektir. Kürt kimliği üzerinden, Ermeni amaç ve çıkarlarına siyaset yapmaktır.
2005 yılında Hac farzımı yapmıştım. Kafilede bulunan ve inşaat müteahhitliği yapan Diyarbakırlı Kürt Harun, kuzey Irak’tan gelen bir peşmerge ile tartışıyor ve ona diyordu ki, “Siz Irak’ta Kürt sorunu yaşayabilirsiniz. Ama bizler Atatürk’ün kurduğu bu ülkede, sorun filan yaşamıyoruz, her türlü özgürlüğümüz de var. Siz işinize bakın” diye çıkışmıştı.
Bana dönerek de,” Bak muallim! Saddam’ın zulmünden kaçıp Türkiye’ye sığınan Iraklılar vardı ya! İşte onlardan bazılarını ben inşaatımda çalıştırmaktaydım. İçlerinden bir tanesinin kürek tutuşu acemiceydi ve gereği gibi çalışamıyordu. Dikkatimi çekmişti. Çağırttım. Kendisine nedenini sorunca, Irak’ta doktor olduğunu söyledi. Ben de neden bana da söylemedin, seni daha kolay bir yerde çalıştırırdım.”
Bana” sen Kürt müsün” diye sordu. Evet dedim. Çok şaşırdı. “Nasıl olur, sen nasıl müteahhitlik yapabiliyorsun” dedi.
Ne var ki nasıl olmasın deyince, “size yasak değil mi” dedi. Hayır dedim. İnanamadı: ”Bana sen rahatlıkla İstanbul’a, Ankara’ya gidebiliyor musun” dedi. Irak’ta yasakmış.
“Evet! Her yere gidiyorum. Ticareti mi yapıyorum, camime gidiyorum, çocuklarım istediği okullarda okuyorlar, oy kullanıyorum, seçme ve seçilme hakkım aynı.” Deyince inanamadı. “Sahi mi söylüyorsun, hem Kürt’sün hem de bu haklara sahipsin öyle mi?”
Sade ben değil, bütün Kürtler bu haklara Türkler gibi sahibiz, hiçbir ayrılığımız yok, eşit vatandaşlarız.
İnanamadı ve “Ulen bütün bu haklara sahiplermiş de, ne demeye “Hak İstiyoruz” diye şerefsizlik yapıyorlar, isyan ediyorlar, terör yapıyorlar” demesin mi?
Sn. Halaçoğlu’nun da dediği gibi, Ermeni kimliğini gizleyen “Tehcir” artıkları, Kürt kimliği üzerinden tehcirin intikamını alma peşindeler.”
Devletimizin, hükümetlerimizin ve bizlerin uyanık olması gerekir.
Bu oyuna gelmeyelim. Siz hiç, Kürt-Türk evliliğinin, bu etnik söylemler üzerinden bozulduğuna, boşanmasına şahit oldunuz mu?
Zaten son araştırmalar da; Kürtlerin de bir Türk boyu olduğunu ortaya çıkarmış.
Böyle Kürt sorununa can kurban!
Esen kalınız.