Dünya liderlerinin çantasında iki dosya bulunur.
Birisi enerji dosyası, diğeri ise tarım… Bunlarda dışa bağımlı olan ülke iyi düşünmelidir.
Çünkü bilinen savaşlar enerji gerekçesiyle, arka plan savaşlar ise tarım-su yüzünden çıkagelmiştir. Bilinmelidir ki, stratejik sektör olan tarım olmazsa gıda olmaz, gıda güvenliği olmazsa hayat durur, insan ölür.
Biz bu yazımızda tarım dosyasının sadece birkaç sayfasına bakacağız.
Sayın Tarım Bakanı diyor ki, “Enflasyon çığırtkanlığı yapanlar başka kapıya”. Haklı… Biz de diyoruz ki, açık kapıyı gören spekülasyon yapar. Dün yapıldı, bugün yapılmakta, yarınlarda da olacaktır. Yaptırım ne, tedbir ne ona bakmak gerekir.
Mübarek Ramazan ayı geldi. Dillerde aynı söz, “Ramazan’da fiyatlara dikkat”.
Evet, bu ayla birlikte piyasalarda tüketime paralel dalgalanma yaşanır. Fiyatları yükselterek, haksız kazanç kovalayanlar da olabilir. Burada asıl önemli olan sektör paydaşlarının ve kamunun ne yaptığıdır. Sadece kolluk tedbirleriyle değil, üretim-pazarlama-zamanlama takibiyle dalgalanmalar asgariye indirilebilir.
Tarım, mevsimselliği nedeniyle zaten spekülasyona açık bir sektördür.
Örneğin, son zamanlarda ve halen gıdayla ilgili en çok ne konuşuldu? Domates fiyatları…
Çünkü son bir yılda fiyatı %71.53 arttı. Artışın %61.03’ü sadece Nisan ayında, bakiye %10.50’si ise 11 ayda gerçekleşti.
Kaç kişi biliyor ve kim dillendirdi bu rakamları?
Tarımın uzun vadeli çözüme ihtiyacı var. Reçeteye, tohumun ve fidanın toprakla, hayvanın dölle buluşmasından, nihai ürünün iç ve dış pazarlarda sofralara ulaşmasına kadarki sorunlar ve çareler yazılmalıdır.
Milli gelirden en az payı tarım sektörü alıyor değil mi?
Pastadaki pay yükseltilmeli ki, çiftçi sektörden kopmasın. Çünkü sürdürülebilirlik zorlamayla olmaz, cazibeyle olur. Tarım sektörünün Gayri Safi Yurtiçi Hasıladaki (GSYH) payı, tarımsal ve genel büyüme ile destekleme miktarları, Doğrudan Gelir Desteğinin başladığı 2002’den başlayarak 2016 yılına kadar belli aralıklarla tabloda verilmiştir.
İncelendiğinde maalesef desteklerin yetersiz kaldığı görülmektedir. Bu yetersizlik özellikle 2016 yılında olduğu gibi eksi (-) büyümeyle karşılaştığında daha da belirginleşmektedir.
Kısaca tarımın iki ana dalı olan bitkisel ve hayvansal üretimi henüz ana rahmine düşmeden uzun vadeli olarak planlamalı, müdahaleler asgariye indirilmeli ve özel sektörün önü açılmalıdır. Aksi halde daha çok spekülasyon masalı dinler, domates ve et fiyatlarına yeni örnekler ekleriz.
Anası olmayanın danası olmaz deriz değil mi?
Süt üretimi yeterli olup da et açığında süreklilik yaşamak nasıl birşey konusunu başka bir yazımıza bırakalım.
Es-selam olsun, ves-selam olsun, has-kelam olsun Anadolu’nun üreten erenlerine.