Bütün ömrünü aziz Türk milletine, Türk milliyetçiliği hareketine, ülküsüne , adayan, Ülkücü Hareketin fikir mimarlarından hukukçu ,yazar, fikir adamı, abide şahsiyetlerden Galip Erdem hakka yürüyüşünün 24. yıldönümünde Ankara Cebeci Asri Mezarlığı’ndaki kabri başında, bir grup Ülkücü tarafından dualarla anıldı. Ülkücü hareketin tarihini yazan, ülkücü hareketin kanaat önderlerinden, Hakkı Öznur, Eksen Sendikası Genel Başkanı Dr.İsmail Yıldız ,araştırmacı Yazar Metin Turhan, Muzaffer Bozgeyik, kabri ziyaret eden isimlerdendi. Araştırmacı yazar Hakkı Öznur , Ülkücülerin ağabeyi, büyük dava ve fikir adamı Galip Erdem ile ilgili şu mesajı yayınlamıştır :

ÜLKÜCÜNÜN ÇİLESİNİ YAZDI ,YAZDIĞI GİBİ YAŞADI

67 yıllık ömrünü ülküye, ülkücülüğe , milletine, Türklüğe adayan Galip Erdem müstesna ve abide bir şahsiyettir. 67 yıla 500 yıl sığdırdı. Milliyetçi Ülkücü Hareketin Dedem Korkut’u oldu, Feragatin, fedakârlığın, hasbiliğin, dava arkadaşlarına karşı tevazuun, din ve millet düşmanlarına karşı vakarın timsali olarak yaşadı.

Sözün gerçek anlamıyla bir Ülkücüydü . Bütün ömrünü vakfettiği Türk Milliyetçiliği ülküsü yolunda kendi beninden vazgeçmiş bir büyük dava ve ülkü adamıydı. O Kendini hiç düşünmedi kendisi için bir gün yaşamadı.

Ülkücü Hareketin ERDEM’İ , Ülkücülerin Ülkücüsüydü. Ömrünü inandıklarını ,bildiklerini aktarmak için uğraşarak geçirdi. Her an ömrünü cephedeymişçesine ülkücü hareketin içerisinde, davaya hizmetle geçirdi. Ülkücülerin günümüzdeki Dedem Korkutu’ydu. İnandığı değerler uğruna düşündü, okudu, yazdı , konuştu. Galip Erdem ağabeyimizin hayatı ülkücülüğün hikayesi ve bir gerçeğidir. Yüzündeki derin çizgiler Yaşanmışlığın resmidir.

yıl önce, 43 yıl önce, Malazgirt’te, Söğüt’te, Çanakkale’de çok sevdiği itimat ettiği güvendiği ülkücü gençlerle evlatlarıyla birlikte yürüyendi. Kurulan tarihi çadırlarda sabahlara kadar genç ülkücülere, Ülkücü dünya görüşünü ve Türk Milliyetçiliği ülküsünü anlatandı. Şehit cenazelerinde , 12 Eylül mahkemelerinde , görüş günlerinde, cezaevi kapılarında, hep vardı. Şehit ailelerinin ve zindanlarda yatan ülkücülerin yanında yine o vardı.

1984 yılında yayınlanan Mektuplar kitabında; “Allah’ınıza, milletinize, tarihinize hesap verebildikten sonra ötesine hiç aldırmayın…” diyen Galip Erdem ağabeyimiz “Ülkücünün Çilesini” yazan adamdı. Yazdıklarıyla yaşadıkları arasında hiçbir çelişki yoktu. Yazdığı gibi yaşadı.

Dava büyüğümüz Galip Erdem için ülkücülük, bağlandığı bir üstün değerde kendini aşmak cehtidir. Dünya zevklerinden, bedenî hazlardan bu gaye uğruna vazgeçebilmek gücüdür.

Abdürrahim Karakoç ağabey vefatının ardından ” ismiyle ülküsüyle müsemma bir mücadele kahramanı. Hayatı boyunca nefsine mağlup olmayan bir garip Dervişti o.. Galip geldi Galip gitti.”. diyordu.

12 Eylül dönemi denince , akla ilk önce , Ülkücülerin ağabeyi, Milliyetçi Hareketin “Galip Hoca”sı GALİP ERDEM gelir. Mamak’ın dili olsa da konuşsa. 12 Eylül’ün zifiri karanlığında ,12 Eylül’ün o karanlık yıllarında, 12 Eylül diktasına, beşli çeteye karşı, Mamak’ta yargılanan dava arkadaşlarına, ülküdaşlarına, çok sevdiği ülkücü gençlere, evlatlarına, destek olmak amacıyla , cübbesini giyip, 12 Eylül diktasına, “CIA ‘nın Bizim Çocuklarına” meydan okumuştu.

TARİH TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİ YARGILAYANLARI AFFETMEZ

“Mamak’ta sanık olamadım . ama hiç olmazsa onların avukatı olayım” diyerek evinin bir köşesinde unutmuş olduğu hukuk fakültesi diplomasını çıkarıp, buruşuk avukatlık cübbesini giyerek “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar davasında” yargılanan ülkücüleri savunmak için davalara girdi, Bir çoklarının avukatlığını üstlendi.

Ülkücüler dava ve iman adamıdır diyen, ömrünü adadığı Türk milliyetçiliği ülküsü için büyük emek veren Galip Erdem ağabeyimiz Mamak’ta görülen MHP ve Ülkücü Kuruluşlar davasında insanüstü gayretlerle fedakârane bir şekilde çalışmıştı. Bir lokma bir hırka misali yollara düştüğünü, o gençlere ve ailelerine yardım edebilmek için neler çektiğini unutmak mümkün mü?

29 Nisan 1981 günü “587 sanıklı MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası”nın 942 sayfalık düzmece iddianamesi açıklanmıştı. 19 Ağustos 1981 günü , davanın ilk duruşması Mamak’ta başlamıştı. MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasında Türk milliyetçiliğine yönelik suçlamaları cevapsız bırakmadı ve Beşli çeteye yazdığı uzun mektupta öyle diyordu:

“Adım Galip Erdem… Ülkücü gençliği de çok iyi tanırım…

“Sizden bir tek dileğim var… Ülkücüler, eğer öyle olması gerektiğinin faydasına inanılıyorsa yargılansınlar, cezalandırılsınlar. Ama lütfen devleti yıkmaya çalışmakla, milleti sevmemekle, vatanı bölmekle suçlanmasınlar. Dileğim yaşayanlar hesabına değil… Bir gül bahçesine girercesine şu kara toprağa giren binlerce şehit adınadır, ruhlarının huzuru içindir.

Onlar neden, kimin uğruna ve hangi değerleri yaşatmak için öldüklerini biliyorlardı. İnanıyorum ki, bugün olmazsa yarın millet de bilecektir, tarih de bilecektir.

İstiyorum ki siz de bilesiniz ve başkalarına öncülük edesiniz. Mamak’ta yargılanan Türk milliyetçiliğidir. Tarih Türk milliyetçiliğini yargılayanları affetmez. Türk milliyetçiliğini suçlayan, onları zindanlara gönderen, idam sehpalarında sallandıran bir zihniyet bir gün mutlaka millet tarafından yargılanır; siyasi tarihe de kara bir leke olarak damgasını vurur. Hepsi bu kadar… Ötesi benim için önemli değil…

Allah’a inanırım ve takdirin tedbirden önce geldiğini bilirim. “

KENDİNİ MAMAK’A ADAYAN ADAM

köşe bucak kaçtığı, birbirine selam vermekten çekindiği bir zamanda kendini Mamak’takilere adayacaktı. Kendini Mamak’a adayan adam Galip Erdem’i Ülkücü şehitlerin aileleri, cezaevlerinde yatan Ülkücüler ve onların aileleri asla unutmaz. Mamak Mahkemelerindeki tavrı, cezaevlerinde yatan Ülkücülere gösterdiği büyük vefa ve destek asla unutulmaz.

Mamak’ta. Kafeslerden Ülkücü gençler ziyaret görüşünde onu görünce “Galip Abi Galip Abi” diye seslenirler müthiş manevi güç alırlardı . Mamak kapılarında bekleyen Ülkücülerin aileleri yıllar sonra çocuklarına “oğlum Galip abinize çok şey borçlusunuz siz çile çektiniz oda siz çile çektiniz diye çok çile çekti. Hayatını sizlere davasına adamıştı” derken bu sözleri boşuna söylemiyorlardı.

12 Eylül’ün karabasan gibi çöktüğü o zor ve fırtınalı yılarda, Ankara’nın zemheri soğuğunda, o buz gibi Ankara kışında, o Küçük” DEV ADAMIIN” yoksul gecekondu semtlerinde, şehitlerimizin ailelerini cezaevlerinde yatan ülkücülerin ailelerini ziyaret ederek -maddi ve manevi desteğini hiçbir Ülkücü ve onların aileleri asla unutmaz.

Türkiye genelinde, cezaevlerinde yatan dava arkadaşlarımıza, onların ailelerine maddi katkı sağlamak için , nefsini bir tarafa bırakarak , bir çok kişileri ziyaret edip adına “Mektup “ dediği mektupları alır onları yerlerine ulaştırırdı.

PAROLASI : MEKTUP’TU

Vefatına kadar özenle sakladığı isim isim kimlerin hangi maddi yardımlarda ve katkıda bulunduğunu gösteren bilgiler, tutmuş olduğu tarihi defterde yazıyordu. Parolası , “MEKTUP” tu. Bilenler bilirdi. Bu şifreden istenilen , mektup derhal yerine getirilir ve oradan da mutlaka yerine ulaştırılırdı.
Ülkücü Hareketin tarihine geçen o meşhur “MEKTUP” ların hikayesini , aradan 40 yıla yakın zaman geçse de , Ülkücü Hareket ve Ülkücü nesiller asla unutmayacak. O şahsiyetini değil, Mamak’ı , Ülkücü evlatlarını, dava arkadaşlarını tercih etti.

Galip Erdem ağabeyi Mamak’ta yatanlardan ve onların sevgili ailelerinden dinlemek lazım. Onlar hakikati çok iyi bilirler ve söylerler . İlkesizler, Ülküsüzler, vefasızlar, makam, mevki, ikbal peşinde koşanlar anlayamaz ve bilemezler bu hikayeyi. Galip Ağabey hem Ülkücü olmanın çilesini hem de çile çeken Ülkücülerin çilesini çekti. Ülkücüler ondan çok şey öğrendi. Sevmeyi, Paylaşmayı , fedakarlığı .

Şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu , avukatlığını da yapan, çok sevdiği, büyük hürmet gösterdiği Galip Erdem ağabey için ardından söylediği, “ Demir parmaklıkların ardında ilk sivil yüz olarak Galip Erdem ağabeyi gördük. onun sayesinde geride bıraktıklarımız için endişe duymadık ve arkamıza bakmadık. Binlerce evladını sığdırdığı dev gibi yüreğiyle fedakar bir ağabey oldu” sözleri bir gerçeğin teslimiydi.

Sözcü’nün arka sayfasında, o unutulmaz arka sayfada yazdıklarıyla, 12 Eylül /MGK rejimine başkaldırıyor, yasaklamaları, yasakları, kendine özgü, tarihe geçen o unutulmaz makaleleriyle delip geçiyordu. Beşiktaş Nasıl Kurtulur?, Biri Elma, Biri Ayva, Biri Muz , Haskul , Ana Yüreği, Bir Şehidin Son Arzusu , Ben Yürürüm Yana Yana , Akvaryumların Hikayesi, yazıları bunun birkaç örneğidir.

12 Eylül sonrası çıkan, “Yeni Sözcü” dergisinde yayınlanan tarihi öneme sahip makaleleri ve fikir dünyamızda yer alan, ideolojimizi şekillendiren o muhteşem eserleri her zaman okunacak ve istifade edilecektir.

Galip ağabey 60 yıl önce, 13 Ağustos 1961 tarihli Tercüman Gazetesi’nde kaleme aldığı “Ülkücünün Çilesi” adlı makalesinde: “… Ülkücülerin hayatı bambaşkadır. Sözlüklerinde rahatlık kelimesinin yeri yoktur. Daima bir mücadele içinde ömür tüketirler.. … Ülkücü, dünya nimetlerinden yana nasipsizdir. Gözü yoktur ki nasibi olsun. Bir lokma-bir hırka ona yeter. Paraya karşı o kadar müstağnidir ki, halkın hayretine sebep olur. Herkesin istediğini istemez, ne istediğini de herkes anlamaz.” diyerek anlattığı ülkücü çileyi bir ömür boyu çekmişti.

Ülkücü’nün Çilesi’nde Ülkücünün hal, karakterini ve kaderini nefis bir Üslup’la anlatır. Çok sevdiği genç ülküdaşlarına , genç dava arkadaşlarına şöyle hitap ediyordu:

“Ülkücülük çetin bir yoldur, yürümek için bacaklarının kudretinden önce sevdiğine sonsuz bir inançla bağlanacak zengin ruhlara, çekilen her cefayı, sefa gibi karşılayacak yüreklere ihtiyaç vardır.”

‘’Davanızın gururu ve şerefi ağır bir yüktür, herkes kaldıramaz. Sizin zengin ruhlarınıza, büyük yüreklerinize ihtiyaç vardır. Yaşadığımızı yaşamadan destanımızı anlamak çok zordur!’’

‘’Mademki ülkücüsünüz, Allah’tan başka hiç kimseden hiçbir şey istemeyeceksiniz…”

Ülkücünün, ülküsü ile münasebeti, hakiki bir aşkta sevenle sevgilinin münasebetine benzer…Büyük ülkü nazlıdır, sitemi eksik etmez, incinmeğe de hiç gelemez. Diğer sahalarda umumiyetle dikkatsiz hareket eden ülkücü, sevgili konusu oldu mu baştanbaşa haysiyet kesilir. Şahsına fenalık yapanlara pek aldırmaz ama ülküsüne yan gözle bakanlara tahammülü yoktur.”

Galip ağabeyin mezar taşında yazılı olan “ en büyük eksiğimiz birbirimizi yeterince sevmemeyi hala öğrenememiş olmamızdır” cümlesi ve bazı yazılarının konusu olan “Ülkücünün çilesi” milliyetçi camianın önemli isimlerinden, Galip Ağabeyi 1957 yılından beri tanıyan, vefatına kadar hep beraber olan, kadim dostu, Türk Ocaklarının 16 yıl genel başkanlığını yapmış Nuri Gürgür ağabeyin ifadesiyle 67 yıllık ömrünün özeti sayılabilir.

Ömrünü aziz Türk milletine ve Türk milliyetçiliğine vakfetmiş, dava büyüklerimizden, ağabeylerimizden, fikir mimarlarımızdan Ülkücülerin Dedem Korkut’u , tavizsiz Türk Milliyetçisi ,”kendini unutan adam “ Galip Erdem ağabeyi vefat yıldönümünde , bir kez daha rahmetle , minnetle ,saygıyla anıyoruz Ruhu şad mekanı cennet olsun.