Çanakkale, gelişmiş, medeni(!) ülkelerce; Müslüman bir milletin boğulmak istenmesine karşı yeniden dirilişini anlatır.
Çanakkale bir destandır, okluğun; imanla nasıl aşıldığının destanıdır.
Çanakkale, ne yapıldıysa, ne edildiyse geçilmez bir boğazın adıdır.
Çanakkale, Mustafa Kemal’siz anlatılamaz. Çanakkale’yi en güzel de M. Akif Ersoy anlatmıştır. Her ikisinin de hakkı ne yenir nede ödenir.
M. Akif büyük bir şair, düşünce adamı ve Müslüman bir Milliyetçidir. İslam birliğini savunmasının yanı sıra, Milli Mücadele’ye de katılarak vatanın kurtarılmasında büyük emeği olan bir değerdir. Teşkilatı Mahsusa’nın da üyesidir.
M. Kemal, Çanakkale’yi geçilmez yapan bir ölüm-kalım savaşının kahramanıdır.
Çanakkale’yi gezdiniz mi bilmem. Gezdiyseniz ne olduğunu, nasıl olduğunu biliyorsunuzdur.
Çanakkale, Türk insanının barutla, yoklukla, kıtlıkla, sabırla, medeniyetle, gelişmişlikle mücadelesinin bir destanıdır.
Yokluktan başka sermayesi olmayan bir milletin. Ve o millete inanmış bir değer olan M. Kemal’in Emperyalizme karşı dişe diş mücadelesinin adıdır Çanakkale.
Menzili kısa, ilkel silah ve toplarla, çağdaş ve modern silahlara imanla, inançla nasıl karşı konulacağının bir ispatıdır Çanakkale.
İman dolu göğsünden başka sermayesi olmayan Mehmetçiğin, modern silahlara karşı sinesini siper edişinin bir kanıtıdır Çanakkale.
“Haydi yavrum haydi git! Ya gazi ol ya şehit!” diyen imanlı anaların vatan sevgisinin ne olduğunu dünyaya göstermesidir Çanakkale.
Ve Çanakkale, iman ile inancın, namus ile özgürlük değerinin her şeyin üzerinde olduğunun bir nişanesidir.
Onun için bu vatanı bize armağan eden M. Kemal ve arkadaşlarının, yine M, Kemal tarafından kurulan DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI mensuplarınca bu kutlu günde Atatürk’ü anmamaları ve bir Fatiha okumamalarının da ibretlik bir göstergesidir Çanakkale.
Bazı sözüm ona şeyhlerin, İngilizler hesabına fetva verip casusluk yaptıkları Kurtuluş Savaşı yıllarında Akif, Anadolu’yu gezerek:
“Sahipsiz olan memleketin batması haktır,
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır” diye haykırdığını nasıl görmezden gelebiliriz?
Akif, “Artık Avrupa’ya gençliğin benliklerini kaybetmeleri için değil, Batı’nın ilmini, fennini, astronomisini öğrenmesi için göndermeliyiz. Zedelenmekte olan Asım neslinin yaralarını sarmalıyız.” diyerek Türk insanına Batı’dan neyi alması gerektiğini de bizlere söylemektedir.
“Dolaş da yırtıcı aslan kesil, be hey miskin!/ Niçin yatıp kötürüm tilki olmak istersin?/Elin, kolun tutuyorken çalış, kazanmaya bak!/ Ki artığınla geçinsin senin de bir yatalak” diyerek çalışmayı öğütlemiştir. Günümüzün din adına lüzumsuz fetva verenlerini görseydi, Kuran’ı bırakıp hadislere sarılanlara acaba; koca Akif ne derdi?
“ Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,/ Bir hilâl uğruna, ya Rab ne güneşler batıyor./Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker,/ Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.” mısralarıyla vatanın, vatan toprağının değerini anlatmıştır bizlere.
“Anaların gözyaşı akmasın!” safsatasına sarılanların; Çanakkale ruhunu taşıyan ecdat ruhuyla bir alakası olabilir mi? Vatan toprağı Süleyman Şah türbesi, terk edilir mi?
M, Kemal ve arkadaşları, M. Akif ve Rifat Börekçi’de böyle mi yapardı?
18 Mart Çanakkale ve Şehitler Haftası, bu milletin uyanışı olsun. Üzerindeki gaflet uykusundan uyansın. Başta M. Kemal, M. Akif, olmak üzere bu toprakları, kanları ve canları pahasına bizlere VATAN yapan bütün şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Biz mirasyedilere haklarını helal etsinler. Günümüzde: ” yazmaktan, yorum yapmaktan, paylaşım yapmaktan korkuyorum.” Diyenler, Çanakkale’de can ve kan veren Mehmetçikler de korksaydı; bizler vatan diye nerelerde yaşayacaktık?Acaba onlara layık torunlar olabildik mi? Allah hepsine rahmet eylesin, mekânları cennet olsun. Amin!