Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçimi kazandıktan sonra ilk iş olarak ekonomideki krizi ortadan kaldırmak için Mehmet Şimşek'i ikna ederek Hazine ve Maliye Bakanı olarak görevlendirdi. Türk ekonomisini “rasyonel” politikalarla krizden çıkarmak için yol haritası belirleyen Şimşek, ilk ziyaretini de Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile birlikte Birleşik Arap Emirlikleri’ne gerçekleştirdi.

Hükümete yakınlığıyla bilinen Hande Fırat'ın “Şimdi bu ziyarette 30-40 milyar dolarlık, Türkiye’nin uzun süredir unuttuğu uzun vadeli yatırımların kapısı aralandı. Bunu diğer Körfez ülkeleri de izleyecek” sözleri, 100 milyar dolarlık yabancı sermaye iddiası ile bu rakamlara ulaşılabilmesinin tek yolunun Türkiye’nin elinde kalan son varlıkların satışı anlamına geldiği belirtiliyor.

Cumhuriyet'ten Rıfat Kırcı'nın haberine göre, iktidara geldiği 2002 yılından bu yana 200’ün üzerinde kamu varlığını özelleştirerek, 60 milyar dolar gelir elde eden AKP’nin 2023 yılında yaşadığı krizden de yine satış ile çıkacağı ifade edildi. Mehmet Şimşek'in başında olduğu yeni ekonomi yönetiminin Varlık Fonu kapsamında yer alan Türk Hava Yolları, Türk Telekom ve BOTAŞ gibi kurumların satışı için analiz yaptığı öğrenildi. Ağırlıklı olarak Körfez ülkelerine satılacağı konuşulan özelleştirmelerden 100 milyar doları elde edilmesi bekleniyor.

THY, BOTAŞ, TÜRK TELEKOM SATIŞA ÇIKARILIYOR

Ziraat Bankası eski Genel Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Şenol Babuşçu, Bakan Şimşek’in bütçe gelirlerini artırmak için çalışmalar yaptığını, Varlık Fonu’ndaki bazı şirketlerin satışının analiz edildiğini iddia etti.

Babuşçu, “Türk Hava Yolları’nın (THY) bir kısmı, BOTAŞ, Türk Telekom gibi Varlık Fonu’nda bulunan şirketlerin bir kısmının satışı söz konusu olabilir. Ancak ABD, Avruğa Birliği ve Japon sermayesinin bu güvensizlik ortamında bu şirketlere talip olması zor görünüyor. Bu da satışların Ortadoğu ülkelerine yapılacağını gösteriyor. Güven çok kolay kaybediliyor ve uzun sürede zor kazanılıyor. Ekonomi uzun süre bu şekilde idare edilmezdi. Bu nedenle yabancı sermayeyle iyi ilişkileri olan iki isim getirildi: Hafize Gaye Erkan ve Mehmet Şimşek. Bu insanların kişisel ilişkilerini kullanarak yabancı sermaye getirilmesi planlanıyor. Ancak kişisel ilişkilerle 50-60 milyar doları birkaç senede getirebilir. Ancak söylendiği gibi 6 ay içerisinde 100 milyar dolar gelmesi mümkün değil.” dedi.

Ekonomi yazarı Uğur Gürses ise 100 milyar dolar iddiasının temelsiz olduğunu belirterek, somut açıklama beklediğini yazdı. Gürses, “Nereye, ne zaman, hangi alana gelecek. Birisinin somut bir şey söylemesi lazım. Türkiye bu yoldan daha önce geçti. 2000’li yılların ortalarında Türkiye’nin AB ile müzakere tarihi aldığı sırada başladı. 2006’dan sonra rekor kırıldı ve 85-90 milyar dolar ülkeye girdi. Bu para girişinin nedeni Türkiye’nin Avrupa Birliği standartları içerisinde hukuk içerisinde girmesiydi” diye konuştu.

‘GEÇİCİ YOLLAR ÇARE OLAMIYOR’

Ekonomik ve mali istikrarın en büyük düşmanının belirsizlik olduğunu vurgulayan Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkanı Süleyman Sönmez de üretim için doğrudan sermaye ile yatırımın gerekli olduğunu vurguladı.

Sönmez, “Yatırım mali istikrar ve öngörülebilirlik arıyor. Ekonominin değişmez kuralı dışında geçici yollar arandığında, maalesef orta ve uzun vadede kalıcı bir devamlılıktan da vazgeçmiş oluyoruz. Artık ekonomimizi dayanıklı kılmak için güvenli patikalara ihtiyacımız var. İkinci yüzyılın kalkınma reçetesi can suyu değil kaynağın sürekli canlı kalmasını sağlayacak sürdürülebilir. Liyakatle yönetilen kurumlarımızın, bağımsızlığı, şeffaflığı ve hesap verir yaklaşımı, üretim ve yatırım atmosferinin bağışıklığını güçlendirecektir” ifadelerini kullandı.