Garip bir ülke Türkiye. Millet geçim derdinde, dağda Mehmetçiğim vatan millet can derdinde, mecliste kiler oy derdinde. Televizyonda siyasi haberleri hayretle ve ibretle izlemekteyim. İzlerken siyasiler adına utanmaktan, milletim adına üzülmekten kendimi alamamaktayım.
12 şehit gelmiş, şehit evlerine bayraklar asılırken, anaların yüreğine kor düşmüş, ana bacı gardaş milletin yüreği kan ağlarken, siyasilerin tartışması tam bir utanç vesikası. Mecliste her parti kendince bağımsız, yapacağı işlerde ve alınacak kararlarda bir parti başka bir partinin veya partilerin isteğine uymak zorunda değil. CHP’nin mecliste terörü kınayan bildiriye imza atmamasını tasvip etmediğimi önceki yazılarımda da belirtmiştim.
Tasvip etmeyişim, CHP’nin bu tutumunu yanlış bulduğum için değil, bu imza meselesini iktidarın her konuda olduğu gibi fırsata çevirebileceğini tahmin ettiğim için tasvip etmemiştim. Ve nitekim öyle de oldu. Oysa iktidar terörü kınarken CHP lanetliyor. Lanetlemek teröre beddua etmektir.
Bakıldığında CHP’nin bildirisi iktidarın bildirisine nazaran çok daha ağır. Gel gör ki, her zaman olduğu gibi iktidar bunu fırsata çevirmekten hiç de geri durmadı. Ülkemizde siyasilerin polemikleri, şehitlerin haberinden daha önemli hale geldi. Oysa Cumhurbaşkanı ve TBMM üyelerinden Türk milletinin beklentisi, terörü yazılı kınama değil, kökü kazınacak tedbirlerin alınmasıdır.
Siyasilerin bu polemiği, babanın cenazesi kalkmadan miras kavgasına düşmüş varislerin durumundan daha acı, daha vahim, daha üzücü, bir o kadar da utanç verici bir durum.
İktidar şehitlerin gelmesinin hesabını vermesi gerekirken, o yetkililer o makamda oturmaması gerekirken, derhal istifa etmeliyken, bu umursamazlık nedir? Anlamak mümkün değil. İktidar sorumluluğunu unutmuş sanki muhalefet gibi, basit bir imza yüzünden muhalefeti suçluyor, yavuz hırsız misali hırsızın ev sahibini dövdüğü gibi. Yetmiyor, cenaze merasimini provoke edenleri adeta cesaretlendirircesine, teşvik edercesine, muhalefeti ise tehdit edercesine, söylemlerde bulunabiliyorlar. Bu ne pervasızlık, aklım ermiyor. Bu vatan bedava alınmadı.
Tabii ki her ülkede emperyalizmin yerli işbirlikçileri için her yer vatan. Vatanın güvenliği, devletin bekası, milletin geleceği böyle insanların umurunda olmaz. “Zenginimiz bedel verir, askerimiz fakirdendir” diyor Yemen Türküsü, Yemen çöllerinde fakir Türk evlatları şehit olurken buradaki emperyalistlerin yerli işbirlikçileri toprak ağası olmuş, mal mülk sahibi olmuş, günümüzde de değişen bir şey olmamış, fakir ana kuzuları vatan için şehit edilirken, siyasiler, vatanın geleceğini tartışması gerekirken, kendi geleceklerinin derdine düşmüş, oy kavgasında. Şehitler hiç de umurlarında değil.
Yazıklar olsun size. Yuh olsun parti çıkarlarını milli çıkarların üstünde gören ve tutanlara, yuh olsun milli çıkarları şahsi çıkarlarının gerisine atanlara.
Sayın Erdoğan'ın geçmişteki eylem ve söylemlerine azıcık bakacak olursak, terör konusunda, ülkenin milletiyle bölünmezliği bütünlüğü konusunda, devletin üniter yapısındaki hassasiyetinde, milli ve yerli konusunda, ne derece samimi olduğunu, bu konudaki söylem ve eylemlerinde rahatlıkla görebilirsiniz.
Sayın Erdoğan'ı, ne söylemlerinde ne de eylemlerinde hiç samimi bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Geçmişte öyle söylemleri var ki yenilir yutulur gibi değil. 4 Ocak 2016 tarihindeki bir konuşmasında "Güneydoğu'nun Kürdistan olduğunu görecekler. Doğu Karadeniz'in Lazistan olduğunu görecekler" diyen Erdoğan, adına Kürt açılımı dedikleri o süreçlerde PKK ile yaptığı, yaptırdığı görüşmeleri hatırlayın. Çadır mahkemelerini hatırlayın.
Sınırdan gerilla dedikleri o PKK’lı it sürülerinin girişini hatırlayın, otobüslerin üzerinde il il vatan kurtarmış aslan gibi gezmelerini hatırlayın, Türk hakim ve savcılarının PKK’lıların ayağına gidip, çadır mahkemelerinin kuruluşunu hatırlayın, muhalefetin Abdullah Öcalan’la görüşüyorsunuz iddiasına “Görüşüyorlarsa benim talimatımla görüşüyorlar” sözlerini, Oslo görüşmelerini, PKK ile pazarlıkları hatırlayın. Köylerin, beldelerin Türkçe isimlerinin PKK isteği doğrultusunda değiştirildiğini hatırlayın, resmi daire tabelalarından TC ibaresinin çıkarıldığını hatırlayın, Türk Kızılayı Maden Suyu’ndaki Türk kelimesinin çıkarılıp, Kızılay Maden Suyu yapıldığını hatırlayın. AKP mitinglerinde Türk bayraklarının yerlere serilip, üzerine oturduklarını hatırlayın.
Daha saymakla bitiremeyeceğimiz kadar çok kan dondurucu, gayri milli, bölücü bu eylem ve söylemler AKP’nin geçmişteki seçim politikaları, resmi görüşü iken şimdi milli ve yerlilikten bahsetmesi hiç de inandırıcı gelmiyor. Avustralya’da katıldığı bir radyo programındaki konuşmasında şehitlere kelle, Apo’ya Sayın dediği için Şehit ve Gaziler Derneği’nin açtığı tazminat davasında 5 kuruşluk tazminata mahkum olduğunu da unutmayın. Geçmişindeki bu eylem ve söylemler dururken şimdi yerli ve milli oluşu, söylemleriyle Filistin yanında olup eylemleriyle İsrail’in yanında olduğunu göstermektedir.
Filistin’den yana olmayıp İsrail’i desteklediğine vereceğim birkaç örnek sanırım yeter. İkiz yasaların meclisten geçirilmesi, Suriye sınırındaki mayınların temizletilmesi, milyonlarca Suriyelinin ülkemize girişinin sağlanıp, bizdeki bu mültecilerin Suriye’deki topraklarını boşaltıp alan açılıp, o açılan alana, boşalan topraklara PKK’nın yerleşmesini sağlamaları, kurulacak olan PKK devletinin Büyük İsrail projesi olduğunu bilmeniz, bu projenin de BOP projesinin bir parçası olduğunu bilmeniz sanırım yeter. Gelelim muhalefete.
Karşılarında her şeyi fırsata çevirebilen bu iktidarın imza krizindeki suçlamaları karşısında bu ve buna benzer eylem ve söylemleri hatırlatılmıyor, suçluymuş gibi savunmaya geçiliyor. Savunmada hep zayıflar, suçlular olur. Siyasette ise iktidar savunmada, muhalefet saldırıda, hücumda olur. Maalesef bizdeki iktidar hem suçlu hem güçlü, devamlı saldırıda. Sanki haklı, sanki iktidar değil muhalefet. Saldırıda olması gereken, hesap sorması gereken, yargılaması gereken muhalefet ise hep savunmada kalmaktadır.
Muhalefetin savunmada oluşu seçmenin, iktidarı haklı görmesine sebep olmaktadır. Diğer yazılarımda da yazdığım gibi televizyon konuşmalarımda da söylediğim gibi muhalefet iktidara çalışıyor. Muhalefet iktidara mı çalışıyor? sorularına cevap aramaktan kendimi alamıyorum.
Bu sorular aklımdan çıkmıyor.